Sedef Güler cinayeti Meclis gündeminde: “Kadınların yaşam hakkı yalnızca ailelerinin mücadelesine mi bırakılıyor?”
EMEP Milletvekili İskender Bayhan, Sedef Güler cinayetinde yaşanan ihmalleri ve sorumsuzlukları Adalet Bakanı’nın yanıtlamasını istedi.

Emek Partisi İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, İstanbul’da iş görüşmesine gitmek için evinden ayrıldıktan sonra vahşice katledilen 23 yaşındaki Sedef Güler’in davasında yaşanan ihmalleri ve sorumsuzlukları Adalet Bakanı’nın yanıtlaması istemiyle Meclis’e soru önergesi verdi.

Sedef Güler’in cansız bedeni halıya sarılı, elleri koli bandıyla, ayakları zincir ve ağırlıkla bağlanmış halde bulundu.

4 Haziran 2024’te İstanbul Avcılar’da evinden çıkan Sedef Güler’den üç gün boyunca haber alınamamıştı. 7 Haziran’da Büyükçekmece Mimar Sinan Sahili’nde denize atılmış halde bulunan genç kadının cesedi, balıkçı barınağı mevkisinde yapılan incelemede halıya sarılı, çuval ve perde parçalarıyla çevrelenmiş, elleri koli bandıyla, ayakları zincir ve ağırlıkla bağlanmış şekilde bulundu.

İddianameye göre, sanıklar cinayeti planlı biçimde işlemiş; 6 Haziran’da yeniden buluşarak cesedi atacakları noktayı belirlemiş, bunun için valiz, zincir ve ağırlık temin etmişti. Firari sanık Yavuz Güngör’ün, sanık Yiğit Hüseyin Ayvalık aracılığıyla Yunanistan’a kaçırıldığı, ancak daha sonra Türkiye’ye iade edilerek Edirne’de yakalandığı da iddianamede yer aldı. Sanıkların, “ambulansı aramama, cesedi gizleme ve delilleri karartma” yönündeki ifadeleri de cinayetin planlı ve sistematik biçimde işlendiğini ortaya koyuyor.

“Maddi imkânsızlıklar yüzünden çalışmak zorunda kaldı ve gittiği yerde vahşice katledildi”

Sedef Güler’in annesi Gülizar Sezer, mahkeme çıkışında yaptığı açıklamada, kızının “lisede, üniversitede okuması gerekirken maddi imkânsızlıklar yüzünden çalışmak zorunda kaldığını ve gittiği yerde vahşice katledildiğini” söyledi. Bayhan, bu sözlerin ve her geçen gün artan kadın cinayetlerinin, Türkiye’de derinleşen yoksulluk, ucuz emek sömürüsü, şiddet ve cezasızlık politikalarıyla nasıl iç içe geçtiğini, kadınların korunmasına yönelik mekanizmaların açıkça yetersiz bırakıldığını bir kez daha gözler önüne serdiğini vurguladı.

“Kadınların yaşam hakkını savunmak yalnızca ailelerinin mücadelesine mi bırakılıyor?”

Bayhan, 23 Temmuz’da Bakırköy Adliyesi’nde görülecek olan dördüncü duruşma öncesinde, Adalet Bakanlığı’nın kadın cinayetlerinin önlenmesi, 6284 sayılı yasanın etkin uygulanması ve yargı süreçlerinin adil yürütülmesi konusunda sorumluluğunu yerine getirmesi gerektiğini belirtti.

Önergede Bakanlığın yanıtlaması istemiyle şu sorular yöneltildi:

◾Sedef Güler’in ölümüne ilişkin soruşturma sürecinde görevini ihmal eden, delilleri karartan, şüphelilerin kaçmasına zemin hazırlayan veya olayın üzerini örtmeye çalışan kamu görevlileri hakkında herhangi bir işlem başlatılmış mıdır? Başlatılmadıysa gerekçesi nedir?

◾Sanıklardan biri firari iken Yunanistan’a kaçırılmıştır. Bu firar sürecinde görevini kötüye kullanan, ihmali ya da suça ortaklığı olan kişi veya kurumlar hakkında herhangi bir inceleme yapılmış mıdır? Bakanlık, faillerin yurt dışına kaçmasına göz yumanları tespit edip cezalandırmak için bir irade ortaya koyacak mıdır?

◾Cinayetin planlı ve delillerin sistematik biçimde yok edilmeye çalışıldığı dikkate alındığında, Bakanlık kadın cinayetlerinin önünü açan cezasızlık ikliminin de sorumluluğunu üstlenmekte midir? Bu iklimin ortadan kaldırılması için bir planınız var mıdır? Bakanlık neden somut ve etkili bir irade ortaya koymamaktadır?

◾Kadın cinayetleri davalarında verilen beraat ve tahliye kararları —örneğin Sude Naz Ak, Vesile Bingöl, Pınar Bulunmaz davalarında olduğu gibi— açıkça erkek şiddetini cezasız bırakarak, kadına yönelik şiddeti ve cinayetleri teşvik etmektedir. Faillerin “şüpheli ölüm”, “intihar” gibi gerekçelerle aklanması veya tutuksuz yargılanması yalnızca adaletsizlik yaratmakla kalmayıp, kadınların yaşam hakkına yönelik sistematik bir saldırıyı cezasız bırakmaktadır. Bakanlık, davaların gerçekten adil, hızlı ve caydırıcı biçimde sonuçlanması için hangi somut adımları atacaktır?

◾Kadın cinayetlerinde cezaların caydırıcı hale getirilmesi, yargı süreçlerinin hızlandırılması, 6284 sayılı Kanun’un etkin uygulanması ve kolluk güçlerinin ihmallerinin ortadan kaldırılması için Bakanlığın bir çalışması veya takvimi var mıdır?

◾Sedef Güler’in 23 Temmuz’daki davası başta olmak üzere birçok kadın cinayeti davasında neden taraf olunmamakta ve adil bir yargılama süreci için müdahil olunmamaktadır? Kadınların yaşam hakkını savunmak yalnızca ailelerinin ve kadınların mücadelesine mi bırakılmaktadır?

◾Savcılık, Sedef Güler’in annesine kızının bedenini sarıldığı halıyla birlikte “eşya teslimi” kapsamında iade etmiştir. Bu insanlık dışı uygulama, mahkemelerde haklarını arayan ailelere ve kadınlara nasıl bir mesaj vermektedir?

Bayhan, olayın detaylarının kadın cinayetlerinin bireysel değil, sistematik ve planlı biçimde işlendiğini; yargı süreçlerinin ve koruma mekanizmalarının ise yetersiz kaldığını gösterdiğini vurgulayarak, Bakanlığı sorumluluk almaya çağırdı.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül