Rakam değil; can, hayat, dünya!
Kadınları şiddetten korumak için çıkarılmış birçok yasa var hâlihazırda, ama bu yasalar kadınları koruyabiliyor mu? Asıl mesele ise; ‘Bu yasalar ne kadar uygulanıyor?’ İşte cevabı.

“TBMM Genel Kurulunda 2 gündür görüşülen Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde oy birliği ile kabul edildi. TBMM’de grubu bulunan tüm partilerin ortak katılımı ve desteği ile Genel Kurula gelen 24 maddelik tasarı, oylamaya katılan 208 milletvekilinin oy birliği ile kabul edildi. Tasarının kabulünün ardından hükümet adına bir konuşma yapan Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, bir teşekkür konuşması yaptı. Bakan Bayraktar, şöyle konuştu: “Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin yüce meclisinin tüm üyelerine ve tüm gruplarına en içten teşekkürlerimi sunuyorum. Kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum. Böyle bir günde yüce Meclisimiz böyle bir kanunu kabul etmesiyle, kadınlarımıza güzel bir hediye sunmuştur. En temel insan hakkı olan hayat hakkının koruması amaç edinmiş olan bu kanun ve kadını yaşam hakkını öncelik haline getirmiştir. Bu kanun tüm toplumu şiddet sarmalından korumak demektir.” 

Bu kısa haber, Meclisin kadınlara hediye olarak çıkardığı 6284 sayılı Kanun’un 8 Mart 2012 tarihli gazetelerin sayfalarında yer alan haberi. Kadınlara 8 Mart hediyesi olarak çıkartılan, Bakanın deyimi ile ‘hayat hakkının korunması amaç edilmiş, kadının yaşam hakkını öncelik haline getirmiş kanun’a 2017 yılından bakınca tüm bu söylenenler bir masalmış gibi geliyor insana. 2012 yılından bu yana öldürülen kadınların sayısını yazmak dahi istemiyorum burada. Hiçbiri bir rakam değil çünkü. Hayatının baharında bir genç kadın, çocukları için her şeyi yapmaya hazır bir anne, kendine yeni başlangıçlar yapmaya çabalayan kadınlar... Hepsi bir can, bir hayat, dünya...

BİR SÜRÜ KANUN YAPILDI AMA...
Arada tüm toplumda infial uyandıran kadın cinayetlerine karşı simge isimler kamuoyunun dikkatini çekiyor ve medyada daha fazla ses getiriyor. Eşi tarafından öldürülen Ayşe Paşalı’nın gözleri dayaktan morarmış fotoğrafını kim unutabilir? Vahşice öldürülen Özgecan Aslan’ın masum yüzü gözümüzün önünden gider mi? Ancak, daha sonra bu tepki geçince, kadın cinayetleri yine üçüncü sayfalarda yerini alıyor maalesef. Özgecan Yasası rafa kaldırılıyor... Ancak, bu işte bir terslik olduğu da aşikâr. ‘En temel insan hakkı olan kadınları hayat hakkının korunmasını amaç edinmiş olan ve kadının yaşam hakkını öncelik haline getiren’ bir Kanun’umuz varken, neden kadınlarımız hâlâ cinayete kurban gidiyor? Bu zor soruya verilecek cevaplar içinde kanunlar ve yargı pratiği önemli bir yer tutmakta. 1998 yılında yürürlüğe giren 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun kadına karşı şiddetin önlenmesi açısından çıkarılan ilk kanun. İki maddelik kısa bir kanun olmasına karşın, uygulanması için çokça mücadele edilmiş bir kanun. 2012 yılında 6284 Sayılı Kanun yürürlüğe girdi. 6284 Sayılı Kanun, sadece adli mercilere değil, idari mercilere de şiddete karşı tedbir alabilme hakkı getiriyor, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri kuruyor, hatta şiddet mağduru kadınların ‘hayati tehlikesinin bulunması ve diğer tedbirlerin de yeterli olmayacağı durumlarda’ kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerin değiştirilmesini düzenliyor. Ayrıca, İstanbul Sözleşmesi de uygulanması gereken en önemli yasal düzenlemelerden biri olarak duruyor. Şimdi de Mağdur Hakları Yasa tasarısı gündemde.

MESELE YASA MESELESİ DEĞİL
Ama bu kadar kanuna rağmen kadın cinayetleri de artarak devam ediyor. Meselenin kanun çıkarmakla olamayacağının da acı bir göstergesi aslında bu durum. Örneğin, 6284 sayılı Kanun’da düzenlenen Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinin, kanunun yürürlüğe girdiği 2012 yılından beri hâlâ 81 ilin yarısında ancak kurulması, kadın sığınmaevlerinin gereken nicelik ve nitelikte olmaması, kanun gereğince verilen tedbirlerin tam anlamı ile uygulanmaması, sadece kağıt üzerinde kalması, kadını maddi anlamda koruyacak olan nafaka, geçici yardım gibi mekanizmalarının tam olarak uygulanmaması, kolluk kuvvetlerine birçok yükümlülük getirilmesine rağmen tedbir kararlarının uygulanmasının takip edilmemesi, tedbir kararlarının ihlalleri hakkında gerekli işlemlerin yapılmaması... Bunlar gibi birçok sorun sıralanabilir. Ancak, bu hususlar ortada iken, salt ardı ardına kanun çıkarmak bir çözüm olmaktan çıkmaktadır.

GEREKEN MEKANİZMALAR UYGULANMALI
Mağdur Hakları Yasa tasarısı da bu kapsamda ele alınınca masum görünmesine rağmen, tartışılacak birçok düzenleme içeriyor. Cinsel saldırı suçunun mağduruna, öldürülen kadınların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, suç sonucu sakatlanma veya yaralanma derecesine göre asgari ücretin değişik oranları kadar maddi yardım verilmesi, istihdam kolaylığı sağlanması, suç mağdurlarına yönelik sadaka anlayışının devamıdır. Ne kadınlara yönelik cinsel saldırıyı, ne de kadın cinayetlerini önlemeye yönelik toplumsal, kültürel, yasal tedbirler almak... Verilen para karşılığı ‘Allah razı olsun’ algısının tüm bu suçlarda yerleştirilmek istenmesi... Asıl mesele ise cinsel suç mağdurlarına, ölümle sonuçlanan olaylarda bakmakla yükümlü olduğu kişilere, maluliyetle sonuçlanan olaylarda mağdura maddi yardım sağlamak veya istihdam kolaylığı sağlamaktan öte, kadın cinayetlerinin ve kadına karşı cinsel saldırı suçlarının önlenmesi için gereken mekanizmaların uygulanmasıdır.
Ancak, yapılan, etkili mekanizmalarla uygulanması gereken yürürlükte olan kanunların işlemesini sağlamak yerine, her fırsatta çeşitli kanun tasarıları, torba yasa düzenlemeleri, komisyon kararları ile karşılaşıyoruz. Yüzlerce maddelik torba yasalar ile acaba kadınlar açısından hangi kanunlarda neler değişti diye taramalar yapıyoruz. Ancak, öyle bir hukuk düzeni ki bu, artık o torba yasalara dahi gerek kalmamış durumda. Kanunlar artık, olağanüstü hal kararnameleri ile değiştiriliyor veya yasama merciine gerek duymadan kanun hükmünde kararnameler yayımlanıyor. Son çıkan kanun hükmünde kararname ile her şeyin Cumhurbaşkanı’na bağlanmaya başladığı da gözetildiğinde, kadın erkek eşitliğine inanmayan bir yönetim anlayışının biz kadınlara ne getireceğini ön görmek zor olmasa gerek.

İlgili haberler
Bir kadın cinayetinin ardı

Hatice, koruma kararı dilekçesi çantasındayken kocasının bıçakla üzerine yürümesiyle camdan atılmış...

Türkiye, övündüğü İstanbul sözleşmesine ne kadar u...

Hükümetin birçok kez ‘ilk imzacısı biziz’ diyerek övündüğü İstanbul Sözleşmesi ne getiriyordu, Türki...

Mağdur Hakları Yasa Tasarısı kadınları ‘mağdur’ ed...

“Mağdur Hakları Yasa tasarısı kadınların şiddetten uzaklaşmasını ve güçlenmesini değil ailenin korun...