ODTÜFans tartışması: Kadın bedeninin özgürleşmesi mi tutsaklığın başka bir biçimi mi?
ODTÜfans’ı 'kadın bedeninin politikleştirilmesine karşı bir alan' olarak konumlandıranlar, adını ne koyarlarsa koysunlar politik bir zeminde tartıştıkları gerçeğinden kaçamazlar.

ODTÜ’de öğrenciler ve okulun diğer bileşenleri ile düzenlenen Devrim’de mezuniyet sonrasında ODTÜFans isimli bir internet sitesi yayınlandı. Sitenin açıklaması “Kadın kendi bedeni üzerinde tek karar merciidir. Bedenin politikleştirilmesine ve sansürlenmesine karşıyız” şeklinde ilerliyor ve yüklenen görüntülere erişilmesi için belli bir para talep ediliyor. Bu paranın, siteyi açan gençlerin yüksek lisans eğitimleri için kullanılacağı belirtiliyor.

Tabi, sitenin duyurulması özellikle de sosyal medyada ODTÜ’lü olsun olmasın büyük bir kesimde yankı uyandırdı. Buraya dair yürütülen tartışmalarda çok farklı görüşler mevcut. Ancak öne çıkan iki uç var. Sitenin kuruluş amacını uygun görerek ve yapılan eleştirileri topyekün kadın düşmanlığı ya da “orospu-fobiklik” olarak değerlendirenler ve siteyi açan kadınları ahlakçı bir noktadan ya da kadınların bedenleriyle dalga geçerek aşağılayanlar. Bu iki uçta yer alan değerlendirmelerin karşısında farklı bir alternatif tartışma yapmaya çalışacağım. Farklı bir değerlendirmeye ihtiyaç duymamızın sebebi, kadınların toplumdaki ikincil konumunu besleyen bir mekanizmanın “kadının kendi tercihi” denerek meşrulaştırılmasının ve kadınların bedenleri üzerinden aşağılanarak toplumdaki ikincil konumlarının pekiştirilmesinin önüne geçmek.

NEDİR BU ONLYFANS?

OnlyFans vb. uygulamalar, siteler büyük çoğunlukla kadınların kendi bedenlerinin fotoğraflarını paylaşarak karşılığında belli bir miktar ücret almasıyla çalışıyor. Bu sitelere dair; “Kadınların kendi yaşamlarını daha kaliteli sürdürebildikleri, aracı olacak başka birine bağlı kalmaksızın kendi çıplaklıklarını satabildikleri, kendi bedenlerine dair daha fazla özgüven duyabildikleri ve burada güçlendirici bir deneyim yaşadıkları…” gibi çeşitli yorumlar yapılıyor. Ancak gerçeklik, yapılan yorumlardaki gibi bir pozitiflik içermiyor. Çoğunlukla “erkeklerin” zevki için beden sergilemek bir ticaret nesnesi haline geliyor. Yani kadının toplumda erkeğin fantezilerine yanıt vermesi gerektiği algısı baştan kabul ediliyor ve piyasalaştırılıyor. Bu, kadınların özgürleşmesinden ziyade bedenin ve çıplaklığın bir cinsin “sözde” ihtiyaçlarına göre metalaştırılması anlamına geliyor. Kadın bedeni piyasadaki “arza göre” şekil alıyor, “arza uygun” kadın bedenleri daha fazla ücret alıyor. “Arza uygun” olmayan kadınların bedenleri ise aşağılanıyor. Kadınlar şiddet söylemleri, aşağılamalar, tehditler ve şantajlara maruz bırakılıyor. Bunların hepsine hayatlarını devam ettirebilmek, ihtiyaçlarına erişebilmek için katlanmak durumunda bırakılıyor.

KADIN BEDENİ DE KADIN ÖZGÜRLÜĞÜ DE POLİTİKTİR!
Burada tartışmayı sadece OnlyFans’la sınırlandırmadığımız için esas aldığımız tarihselliği biraz açmak isteriz. Sınıflı toplumların başlangıcından itibaren var olagelen kadınların ikincil konumu, sistemin ideolojik ve maddi olarak yeniden üretilmesi için kullanılır. Kadın, doğurganlığıyla sınıfları yeniden üretilmesi, üretim sisteminin yarattığı hasarı tamir edebilmek için erkeğin bir haz nesnesi haline dönüşmesi, hâkim ideolojinin ailede yeniden üretimi ve üretim içinde tuttuğu pozisyonla politikleşir. Kapitalizm koşullarında ise bunlarla birlikte kadının kendi bedeninin metalaştırılması da had safhaya ulaşır ve buna dayalı koskoca bir endüstrileşmeyi de beraberinde getirir. Yani ODTÜfans’ı “kadın bedeninin politikleştirilmesine karşı bir alan” olarak konumlandıranlar, adını ne koyarlarsa koysunlar politik bir zeminde tartıştıkları gerçeğinden kaçamazlar. Doğrudan piyasanın ihtiyacına göre metalaşan kadın bedeni ya da bedenin sergilenmesi, bedenin kendisini politikadan arındırmak bir yana dursun kadın bedenini ve onun özgürleşme sorununu daha da politikleştiriyor.
NE KADAR ‘ÖZGÜR SEÇİM’?

İşin bir başka yanı daha var. Ekonomik kriz, geçim, barınma sorunları, eğitim masraflarını karşılama dertleri, hani neredeyse gündelik hayatın idamesinin imkansızlaşması ile birlikte OnlyFans vb. siteler ve uygulamalar gün geçtikçe popülerleşiyor. Pek çok üniversitede genç kadınların masraflarını çıkarmak için bu site ve uygulamalara başvurduğunu biliyoruz. Sadece ODTÜFans örneğine bile baktığımızda, bir noktası kadın bedeninin depolitize edilmesi “amacı” olsa da diğer yanının öğrencilerin temel hakları olan eğitim haklarını elde edebilmek için ihtiyaç duydukları parayı toplama olduğunu görebiliyoruz. Bu nokta, kadınların bedenlerini sergileyerek para kazanmasının “özgür bir seçim” olarak ne kadar değerlendirilebileceğini tartışmamızı zorunlu kılan önemli bir nokta.  

HANGİSİ MUHAFAZAKAR, HANGİSİ İLERİCİ?

Tüm bunlarla birlikte kadının kendi bedeni üzerinde tüm koşullardan bağımsız, tümüyle bireysel edimlerle kullanma iradesine sahip olduğu bir karar hakkı olduğunu söylemek kadının seçimlerinin içinde yaşadığı toplumsallıkla, ayrıca yaşam koşullarıyla belirlendiği gerçeğini görmezden geliyor. Yazının başında ele aldığımız, ODTÜFans üzerine yürütülen tartışmalarda öne çıkan ve zıt gibi görünen iki düşünce ise temelini kadının seçimlerinin koşullardan bağımsız bir şekilde gerçekleştiği düşüncesi üzerinden şekilleniyor. Ataerkil bir karaktere sahip olan kapitalizmin tüm toplum ve bireyler üzerinde kurduğu hakimiyet kenara atılarak, verilen herhangi bir karar kadının ne kadar namuslu olup olmadığına ya da bir özgürlük mücadelesi tartışmasına indirgeniyor. Namus, sınıflı toplumların kadının cinselliği için çizdiği sınırları aşıp aşmamakla ölçülüyor. Özgürlük mücadelesi ise tüm bu toplumsal sistemi ve onun yeniden üretimini hedef almaktan ziyade sistemin sınırlılıkları içinde bireyin “belirlenmiş namus sınırlarının dışındaki” hareketine dayalı olarak tartışılıyor.

Kapitalizmin özünden beslenen gerici burjuva ahlakının bir yanını oluşturan muhafazakar ideolojilerle kadın bedeni öcüleştirilip hapsedilirken, diğer yanını oluşturan ve kendisini ilerici, mücadeleci olarak nitelendiren ancak bireyci bir temele dayanan ideolojilerle kadın bedeninin meta haline getirilmesi meşrulaştırılıyor, kadın bedeni bu sefer piyasanın parmaklıkları arkasına atılıyor.

Kadın bedeninin burjuva toplumunun devamlılığı adına farklı yollarla tahakküm altına alınması ve kadınların toplumdaki ikincil konumunun bu devamlılık için garanti altına alınması, sorunun politikliğini ve toplumsallığını gözler önüne seriyor. Sorun bu kadar toplumsal iken çözümün de o denli toplumsal olması zorunluluğu var. Kadın bedeninin özgürleşmesi için yürütülen mücadele, burjuva toplumunun çizdiği namus sınırlarının, kadın bedeninin metalaşmasının ve totalde kadının ikincil konumunun temelini hedef almalıdır.

Kadınların kitlesel mücadele alanları, kapitalist sistem için tehdit niteliği taşıyor. Kadınların temel talepleri ve hakları için bir araya geldiği ve mücadele ettiği alanlar ister istemez bu temele çeşitli darbeler indiriyor. Ancak bu darbelerin kadınların toplumsal konumunu onların aleyhine yeniden üreten kapitalist sisteme karşı bilinçli bir şekilde indirilmesi her geçen gün acil bir ihtiyaç halini alıyor. Bu noktada kadın bedeninin özgürleşmesi ancak kadınların mücadelesinin sınıfsal bir perspektifle birleşerek kendisini her anlamda hapseden zincirleri koparmak adına birlikte bir mücadele yürütmesinden geçiyor.

İlgili haberler
‘Girlfriend experience’mış, ben anlatayım canım si...

Yoksul mahallelerde yoksul kız çocuklarının mahallelerin kıyısına çöreklenen AVM’lerde, rezidanslard...

Eskortluk yapan Serpil: ‘Ayakta kalmak için başka...

Serpil, büyük bir yoksulluğun içinde çocuklarıyla ayakta kalmak için her yolu deneyen, nihayetinde b...

Şiddet bedenimin ayrılmaz bir parçası gibiydi

Kadro mudur beklediğim yoksa Azrail mi bilmiyorum. Ama şunu iyi anladım ki ne hükümet, ne karakol ne...