‘Kimsenin arkasında değiliz, kimsenin yardımcısı değiliz’
Biz hep vardık görmeseniz de... Kimsenin arkasında değiliz, kimsenin yardımcısı değiliz, kimsenin anası, bacısı değiliz. Beyaz melek değiliz. Bizler profesyoneliz.

Her yeni gelen yıldan bir şeyler beklediğimiz gibi 2020’den de çok şey bekledik. 20-20 sayısına türlü yakıştırmalar yapıldı, mutlak bir gizem taşıyor olmalıydı ve adına fırlatılmış havai fişekler gibi neşe ile aydınlatmalıydı göğümüzü. Ne yazık ki fişekler elimizde patladı.  

2020 çok fena geldi. Pandemi tüm dünyada köklü değişikliklere yol açtı ve daha pek çok şeyin değişimine şahit olacağız. Her şey mi kötü? Bu şerden bir hayır çıkmadı mı? Eee vallahi çıktı. Pandemi, bizim yüz yıldır uğraştığımız bir şeyi başardı. Bizi görünür kıldı. 2020 yılı mesleğin öncülüğünü (tarih böyle diyor) yapmış olan ve gururla mezun olduğum okuluma adını veren Florence Nightingale’in 200. doğum yılı nedeniyle WHO tarafından "Hemşireler ve Ebeler Yılı" olarak ilan edildi. Kutlu olsun.

İlan edildiği ilk günlerde 'her büyük hekimin arkasında bir büyük hemşire vardır' sloganlı resimler dolandı ortalıkta ve meslektaşlarım tarafından da sıkça paylaşıldı. "Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır" cümlesindeki kalıplaşmış algının mesleğimize yansıtılmış olması beni rahatsız etti. "Kadın" hemşire arka sıralarda yardım eden, dua alan hiç ödül almayan ve unutulan...

Pandemi sırasında akıllara geldik. Nicel ve nitel olarak durumumuz bizim olmadığımız TV ekranlarında konuşuldu durdu. O arada Yılmaz Özdil bir yazısında bizlerden bahsetti ve meslektaşlarımla birlikte birinin bizi hatırlamasına çok sevindim. Ancak bu yazıda da kaçırdığımız bir nokta vardı. 'Hemşire' kız kardeş demekti ve kız kardeşlerimize değer verilmeliydi. Yani mesleki olarak değil kadınlık halimizle vardık. Bu cinsiyetçi tavır (bunun kadına yapılan pozitif ayrımcılık olduğunu düşünmek zaten eşit olmadığımızı gösteriyor) tüm dünyada mesleğimiz üzerinde etkili bir tavırdır. Kadın tüm toplumlarda ve her alanda yerini geç bulmuş, kadının icra ettiği işler de 2.sınıf işler olarak görülmüş. Kadın emeği ve erkek emeği eşit işte eşit değeri bulamamıştır. Ellerimizin hamurlu olduğu hep hatırlatılmıştır.

Tıp dünyasında yüzyıllar boyunca erkekler egemen olmuş, geçtiğimiz yüzyılın başlarında kadınlar, zorlu mücadelelerle hekimlik mesleğinde "kadın" olarak var olmayı başarmışlardır. Hemşireler mesleki bir kimlik olarak değilse bile her çağda savaş ve salgınlarda vb. toplumsal olaylarda yer almış. Ancak hemşireler, eril bir çağrışım yapan 'Tanrı doktor', ''tanrının eli' ifadelerinin yanında daha küçük bir boyuta indirgenerek ‘melek’ olarak tasvir edilmiştir. “Sister, schwester”, hemşire kelimelerinin ailede koruyucu kollayıcı abla, bazen de korunması gereken kız kardeş ama pek de söz hakkı olmayan 'kadın' birey anlamının, toplumsal kelime dağarcığımızdaki anlam derinliğine bir bakmak gerektiğini düşünüyorum. Zira kadına verilen değer, kadın işi olarak aynen mesleğimize yansıtılmıştır. (Bunu çok boyutlu olarak düşündüğümüzde saçımıza, küpemize, kıyafetimize, davranışlarımıza, makyajımıza karışılarak türlü mobbinglere maruz bırakıldığımızı ve kadınlığın en yüce halinden tutun aşağılık görülen hallerine kadar değerlendirildiğimizi bir hatırlayın lütfen.)

Sağlık sektöründe iş gücü ihtiyacının artması ile birlikte erkeklerde hemşire olarak sisteme girdiler. Ama hala tüm dünyada erkek hemşire sayısı kadınlardan daha azdır. Çok zorlu bir öğretim süreci olmasına rağmen giriş puanları düşük, aldığınız maaş yetersiz ve tüm bunlar da toplumsal bakış açısını belirleyen etmenlerdir. Ülkemizde lisans düzeyinde Hemşirelik eğitimi 1955 yılında başlamış henüz Avrupa'da yokken. Ancak yasal düzenlemeler nedeniyle kadınlar kabul edilmiştir. 1999 yılında bölüme kabul edilen ilk erkek öğrenci sadece kadınlara 'Hemşire' ünvanı verildiği için sağlık memuru olarak mezun edilmişti. Çok iyi hatırlıyorum çünkü ben de ikinci erkek hemşirelik öğrencisi ile aynı sınıfta idim. Ve o zamanlar garip karşılanır kadın işi okuduğu için eleştirilere maruz kalırdı ama bizler ve hocalarımız arkadaşımızla gurur duyduk hep. Çünkü o bir değişimin başlangıcıydı. "erkeklere Hemşir mi diyeceğiz" geyiklerine maruz kalmayan; “hayır bu mesleğimizin adı herkes her işi yapabilir” diyerek savunmaya geçmeyen arkadaşım yok sanırım.

Ve oldu... İşte o günlerde o kelime bir devrim yaşadı. "Hemşire" kız kardeş demek değildi artık. Kadın ve erkeklerin birlikte yapabildiği bir mesleğin ünvanıydı. Yanlış anlaşılmasın erkekler sayesinde kazanmadık... Biz bu mesleğin mücadelesini yıllardır veriyoruz Tüm kazanımlarımız için, mesleğimize ömürlerini veren akademik alanda canla başla çalışan, hukuki alanda mesleğimizin ederini ve değerini bulabilmesi için mücadele eden hemşirelik eğitim kurumlarındaki hocalarımıza alanlarda çalışan meslektaşlarımıza teşekkür ediyorum.

“Kadın şefkati, hoş görüsü” diye diye bizleri saf dışı görenler, her zorlukta var edip işlerine gelmeyince “yardımcı sağlık personeli” diyenlere karşı, hizmetimizin ederini, özlük haklarımızın iyileştirilmesini yıpranma payımızı istiyoruz.

Bugünlerde gördünüz ki bu başarı kadın veya erkek olmamızdan değil, bilgi beceri ve tecrübemizi doğru aktarmamızdan kaynaklandı. Kadın ve erkek olarak , hastalarımızın ve tüm insanlığın yanındayız… Hekimlerimiz ve sistemde yer alan bütün çalışma arkadaşlarımızla birlikte büyük bir savaşı kazanmak üzereyiz.

Biz hep vardık görmeseniz de... Kimsenin arkasında değiliz, kimsenin yardımcısı değiliz, kimsenin anası, bacısı değiliz. Beyaz melek değiliz. Bizler profesyoneliz.

Bizler bir ekibin vazgeçilmez üyeleriyiz...


İlgili haberler
Hemşireler eylemde: Haklarımızın peşindeyiz

Türkiye'nin pek çok ilinde hemşire ve ebeler eylem düzenledi: ‘Ebe ve hemşirelik mesleğindeki çalışa...

Hemşireler; pandemide görünenin ötesi

Bugün hemşire emeğinin bu kadar görünür olması, meslektaşlarımızın, yaşadıkları gayriinsani koşullar...

İsveç’te sendika, hamile hemşirelerin koronalı has...

İsveç’te Sağlık Federasyonu, hamile hemşirelerin Kovid-19’a yakalanan hastaların bakım ve tedavisind...