Kahve Dünyası, Jacobs gibi markalara kahve üreten aynı zamanda kakao üretimi de yapan fabrikalardan biri Detay Kahve fabrikası. Son günlerde DİSK’e bağlı Gıda-İş Sendikasında örgütlenen işçileri işten atmasıyla adını sıkça duyuyoruz. Fabrika, İstanbul Esenyurt’ta işçilerin yoğunluklu yaşadığı Kıraç Mahallesi’nde bulunuyor. Burada çalışan işçilerin geneli de İstanbul’un merkezinden çok uzak olan bu mahallede yaşıyor. Çok büyük bir alanda irili ufaklı pek çok işletme var. Ve hemen hemen her yerde olduğu gibi burada da işçilerin çok küçük bir bölümü sendikalı.
Detay Kahve’de yaklaşık 150’ye yakın işçinin çalıştığını söylüyor Gıda-İş Genel Sekreteri Olcay Ozak. Patronun Detay Kahve, Detay Gıda ve Altınmarka adıyla sırt sırta 3 fabrikası var. Ve tüm bu fabrikalarda bine yakın işçi çalışıyor. Detay Kahve’de 15-20 erkek işçinin dışında çalışanların tamamı kadın. Örgütlenme çalışmasının başında da kadın işçiler var. Bugüne kadar belirli aralıklarla 20’ye yakın işçi işten atılmış, hepsi sendikalı. İşten atmanın bahanesi de belli, performans düşüklüğü.
Sohbet esnasında ilginç bir detay daha veriyor Olcay Ozak, işçilerden biri 1 Mayıs sonrası işe gittiğinde, “Mitinge katılmışsın, yüzünden belli, yanmışsın” denerek işten atılmış. Baskının, mobbingin, ağır çalışma koşullarının dayanılmaz hale gelmesiyle sendikanın kapısını çalıyor işçiler. Daha iyi koşullarda çalışmak ve emeklerinin karşılığını almak istiyorlar. Örgütlenme çalışması karşısında patron boş durur mu? Durmuyor. “Sendika, üye olanların isim listesini para karşılığı verdi” diyerek, işçileri maniple etmeye, sendikaya karşı kışkırtmaya çalışıyor. Sohbet esnasında işçiler “Patron iyi ama yönetici olarak seçtikleri kötü” diyerek perdelenen emek sömürüsünü görmemizi sağlıyor.
AYRIMCILIK, EŞİTSİZLİK, MOBBİNG HADSAFHADA
İşten atılan Süreyya Tenli’nin evinde buluşuyoruz. Atılan bir diğer işçi Gamze Atıcı da var. Süreyya 2 buçuk yıldır çalışıyor. Gamze 4 buçuk yıldır. Süreyya 1 hafta paketlemede çalışmış sonra da temizlik işi verilmiş. Kolunda sinir sıkışması ve his kaybı oluşmuş, her fırsatta bunu bildirmesine rağmen değiştirmemişler alanını. Süreyya’nın bu işe ihtiyacı var, işveren de bunu çok iyi biliyor ve kullanıyor.
Uzun zamandır yoğun baskı ve mobbinge maruz kaldıklarını anlatıyor Gamze de. 2019’dan beri Gıda-İş üyesi. Toplantı yapıp, “Üye toplayalım” demişler, çalışma yürüttükleri hemen duyulmuş. Birer birer işten atılmaya başlamışlar. Asgari ücretin biraz üzerinde ücret aldıklarını ama onu alana kadar da canlarının çıktığını anlatıyor Gamze: “Aldığımız yetmiyor tabii ki. İş yükümüz çok fazla, iş tanımı diye bir şey yok, her işi yapıyoruz, temizlik bile. Biz temizlik yaparken erkekler elleri ceplerinde geziyor, ‘siz de yapın’ deyince, ‘bizim işimiz değil’ diyorlar”.
EL AYAK TİTREMELERİ BAŞLADI
Kadın işçileri en çok da bu ayrımcılık öfkelendirmiş. Kadınlar 25-50 kiloluk işleri kaldırırken, temizlik yaparken operatör erkeklerin kendilerini hiç incitmediklerini dile getiriyor: “Ya elleri ceplerinde geziyor ya bacaklarını ayırıp oturuyor ya da bir yerlere gidip sigara içiyorlar. Ücret olarak da bizden daha fazla alıyorlar. Haksızlık bu. Her şeyi kadınlara yaptırıyorlar, görev tanımı diye bir şey yok. Makinelerin bakımı, temizliği bizim üzerimizde, üretim yerinin paspasını bile bize yaptırıyorlar. ‘Erkekler az, onlar istediği şeyi yapsın, kadınlar çok onlara istediklerini verirsek burada iş yürümez, iş yapmazlar’ kafasındalar. Kadınları baskı altında tutmaya çalışıyorlar. Çocuğum hasta olduğunda izin istiyorum, izin vermiyorlar. ‘Rapor al’ diyorlar, rahatsızlanıyoruz ‘ilaç al geçer’ diyorlar. Yaşadığımız baskılardan dolayı sebepsiz ağlamalar, el ayak titremeleri başladı.”
Çalışma koşullarının sağlıklarını nasıl bozduğunu anlatıyor işçiler: “Bel kayması, boyun düzleşmesi, sinir sıkışması, donuk omuz sendromu gibi pek çok sağlık sorunuyla da başa çıkmaya çalışıyoruz. Bel fıtığı olan bir arkadaş yöneticiye ‘Sürekli ağır kaldıramam arada bir beni biriyle değiştirin’ dediğinde yönetici ‘Bel fıtığı kayarsa biz geri yerine getiririz’ cevabını veriyor. Bu olabilir mi? Üretim baskısını da fazlasıyla yaşıyoruz. Sürekli ‘hadi, hadi…’ Makineye bir şey olsa kapasak, ‘Ne oldu, niye makineyi kapattın?’ diyorlar hemen.”
Süreyya devam ediyor meslek hastalıklarından bahsedince: “En az iki kişinin yapacağı temizlik işini sadece bana yaptırdılar. Şu an kolumda yüzde 50 his kaybı ve sinir sıkışması var. Bileklikle çalışıyordum. Üretimde biri birinin yerine geçebiliyor ama benim öyle bir şansım yoktu. 2 dakika otursam ‘Niye oturdun, niye çalışmıyorsun, niye duruyorsun?’ diye söyleniyorlardı.” Bu koşullarda yıllarca çalıştıktan sonra ‘Profesyonel eleman değilsin’ denerek işten çıkartılmalarına ise tepkililer: “Ne hikmetse yıllarca çalışan işçiler bir anda profesyonel eleman olmuyor!”
BASKI HER BÖLÜMDE, ÜCRETLER EŞİT DEĞİL
“Baskı, mobbing, ayrımcılık dışında taciz var mıydı?” diye soruyorum, eski bir vardiya amirinden söz ediyorlar, bir kadını taciz ettiğini hatta bildirdiklerinde “Uyardık” dendiğini, ancak bu uyarının ne düzeyde olduğunu bilmediklerini ifade ediyorlar. “Operatörler de kimden yüz bulursa ona göre davranabiliyor, senin bir erkekle sohbet etmen bile dedikodu konusu oluyor, adını çıkarabiliyorlar” diyor Gamze.
Kalitede çalışan arkadaşlarının sorunlarını da anlatıyor Gamze: “Kalite kontrolde çalışan arkadaşlar ücret eşitsizliğinden yakınıyordu. Kalitede çalışanlar hem her işin sorumluğunu üstleniyor hem de diğer bölümde çalışanlardan daha düşük ücret alıyor. Ayrıca 8 saat, durmadan, ayakta çalışıyor işçiler. Yarım saat yemek molası dışında mola yok.”
‘İŞÇİLER ÖRGÜTLENMEYE BİRLİKTE MÜCADELE ETMEYE DEVAM EDECEK’
Gıda İş Genel Sekreteri Olcay Ozak ise “Anlattıklarının eksiği var fazlası yok” diyor ve devam ediyor: “Detay Kahve’de bir süredir örgütlenme çalışması yürütüyorduk, son 2-3 ayda hızlanan bir birlik gelişti, işçiler içerideki baskıya, mobbinge daha fazla tahammül etmek istemiyorlardı, ancak örgütlenme çalışmaları haberi içeriye sızdı ve arkadaşlarımız 2’şer, 3’er, 5’er işten çıkarıldı. Bir de işçilerin nasıl bir süreç işletmek isteyeceklerini düşünmesine olanak bile vermeden, apar topar fabrikadan araçla çıkıp işçiyi arabulucuya götürüyorlar. Ya da işçileri işten çıkarmalarının ertesi günü ‘arabulucu randevusu var, zaman yok’ diyerek baskıyla işçileri arabulucuya götürüyorlar. Hadımköy-Kıraç bölgesi zaten sanayi bölgesi. Detay Kahve’den onlarca TIR çıkıyor, ihraç ediyorlar ürünleri, ancak işçiler içerideki çalışma koşullarını anlattığında pek çok hak gaspı yaşanıyor. Ancak bizim örgütlenme çalışmamızı artarak devam edecek, işten atmalara rağmen işçiler de üye olmaya devam ediyor. Biz de çalışmalarımızı sürdüreceğiz.”
İşçilerin sendikaya karşı kışkırtıldığını da dile getiren Ozak, “İşçiler daha iyi çalışma koşullarına, daha iyi bir yaşama sahip olmak istiyor. Emeklerinin karşılığını almak istiyorlar. Gayet insani bir talep bu. Bunu bile işçiye reva görmüyorlar. Pandemi döneminde bile işçiler aralıksız çalıştırılmış. Bazı dönemlerde 16 saat çalıştıklarını söylüyorlar, ücretler düşük ve işçiler mesaiye gitmek için can atıyor çünkü aldığı ücret yaşamasına yetmiyor” diye konuşuyor.
‘BİRLİĞİMİZİ OLUŞTURMALIYIZ’
İşverenin sendika hakkındaki tüm olumsuz propagandasına rağmen, sendikal çalışmalarına devam edeceklerini dile getiren Ozak son olarak işçilere şu çağrıyı yapıyor: “Patronların manipülatif sözlerine inanmayın. İşçinin sözünü, gücünü, birliğini oluşturarak sömürüye son vermenin yol yöntemlerini tartışmalıyız. İrili ufaklı bütün fabrikalarda birliğimizi oluşturursak önümüzde duracak bir güç olamaz. Çalışma koşullarından, alacağımız ücrete, senelik izinlerimizden, eşit ücret uygulamasının hayata geçmesine varıncaya kadar her şeyi birlikte belirleyebiliriz, insanca çalışacağımız bir iş yaşamını hep birlikte inşa edebiliriz.”
Fotoğraflar: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Gıda işçisi kadınların 8 Mart talebi: Eşit işe eşi...
Gıda iş kolunda işçi kadınlar eşit işe eşit ücret istiyor. Tacizsiz, mobbingsiz bir çalışma ortamı v...
Gıda işçisi kadınlarla anket: Evin ihtiyaçlarını k...
Gıda sektörünce çalışan kadın işçiler, zaten zorlu çalışma koşulları ve şiddetle boğuşurken pandemiy...
Gıda işçisi kadın: Fabrikada sabun yok, ‘Sabunu ev...
‘Arkadaşlarımla görüşüyorum. Onlar da korkuyorlar ama mecburlar, gitmekten başka çareleri yok yani....
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.