Bornova Kadın Dayanışma Derneği üyeleriyle birlikte geçtiğimiz gün Kiraz ilçesinde yaşanan istismar olayıyla ilgili aileye dayanışma ziyaretinde bulunduk.
Ziyaret sırasında telefonum çaldı, Kiraz’dayım dedim arayana, daha sonra konuşalım. Döndüğümde aradım tabii, ‘Kiraz festivali nasıl geçti?’ diye sordu.
Acı acı gülümsedim. Biz artık Kiraz’ı festivaliyle değil çocuk istismarıyla anar olduk...
Evet Kiraz ilçesi 2014 yılında 12 yaşındaki kız çocuğunun 30 yaşındaki evli bir erkek tarafından kaçırılarak alıkonulmasıyla gündeme geldi.
2015 yılında yine 12 yaşındaki kız çocuğunun amcasının istismarına maruz kalması, devletin çocuğu korumayarak amcayla aynı evde yaşamaya mahkum etmesi ve hamile olduğu anlaşılan kızın yasal kürtaj süresi dolduğu için 14 yaşında anne olmak zorunda kalmasıyla gündeme geldi.
2016’da ise 14 yaşındaki kız çocuğunun 18 yaşındaki N.G. tarafından kaçırılmasıyla gündeme geldi. Küçük kız 75 gün sonra bulundu.
2017 yılına geldiğimizde 13 yaşındaki kız çocuğunun evli ve iki çocuk babası M.A. tarafından cinsel istismara uğraması ve yakınının şüphelenmesi sonucu doktora götürülen çocuğun 4 aylık hamile olduğunun anlaşılmasıyla tekrar anımsadık Kiraz’ı. Aynı dönem yine 13 yaşındaki başka bir kız çocuğunun 8 aylık hamile olduğunun anlaşılmasıyla Y.K. tarafından defalarca istismara uğradığı ortaya çıktı.
Bitmiyor bu korkunç liste basına yansımayanlarla devam edip gidiyor.
Bunların yanı sıra istismar olarak görülmeyen erken yaşta evlendirmeler var ki kaçırılan çocukları, ailelerin para karşılığı evlendirdiği Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından tespit edilmiş durumda. Ve erken yaşta zorla evlilik oldukça yaygın.
KIZ ÇOCUKLARI EĞİTİMDEN ALINIYOR, EVLENMEYE ZORLANIYOR
Ziyaret sırasında karşılaştığımız CHP Kadın Kolları üyeleri, Kiraz’ın 2016’daki olayla tartışılır hale geldiğini ancak Kiraz’da on yıllardır devam eden bir zorla alıkoyma ve çocuk yaşta evlendirme sorunu olduğunu söylüyor. 4+4+4 eğitim sistemiyle çocuk istismarının artığına, kız çocuklarının taşımalı eğitim nedeniyle evliliğe zorlandığına hatta dinsel eğitim nedeniyle gönüllü olduğuna dikkat çekiyorlar. Özellikle “bazı muhtarların bu konuda arabuluculuk yaptığını, baskı olduğunu, kimi durumda “çocukların da rızası olduğu” gerekçesiyle ailelerin de istemeseler bile kabul ettiklerini” ifade ediyorlar. Bu nedenle bu tip olaylarda ailelerin baskı gördüğüne ve kız çocuklarının ikinci bir kez mağdur edildiklerine işaret ediyorlar.
Evrensel gazetesinin 17 Mayıs’ta manşetine taşıdığı bu olayda, 27 yaşındaki zanlı B.K.’nin ifadesinde mesajlaştıklarını iddia etmesinin pişkinliği de aslında ilçede yaşanan bu durumdan kaynaklanıyor. Çocuk gerçekte mesaj atmış olsa suçu hafifletir bir sebep var sanki...
Çocuk. istismara maruz kalması yetmezmiş gibi bir de ‘istismara yol açtığı’ iddia ve yaklaşımlarıyla bir kez daha mağdur ediliyor yani. Aile de bu yüzden “Telefonu bile yoktu” açıklaması yapmak zorunda kalıyor.
Ancak pişkinliğin asıl dayanağı, elbette AKP iktidarının yaptıkları ve yapacaklarına olan güven...
Bu güvenin kaynağı adam kayırmanın yanı sıra, cinsel suçlarda ağır ceza sınırının 15 yaşa çekilmesi, evlilik yaşının 16’ya indirilmesi, istismarı önlemede sadece cezaları artırma yoluna gidilmesi, faillerin serbest kalması, kız çocuklarının eğitimden uzaklaştırılması, keza dinsel eğitim, Ensar davasında olduğu gibi “Bir kereden bir şey olmaz” açıklamaları... Kadın istihdam politikaları, kadının kutsal anne mottosuyla tanımlanması ve bağlı olarak yarı zamanlı çalışma, esnek çalışma dayatmaları...
Dolayısıyla on yıllardır bu yasal ve pratik tutuma maruz kalan bir toplumda, kadın ve çocuğa yönelik taciz, tecavüz ve cinayete varan şiddet olaylarında artış elbette kaçınılmaz. Yaşanan olaylara karşı tepkiler büyüdüğünde Bakanlık düzeyinde alınan önlem ise Kiraz’da olduğundan öte değil. Bölgeyi ziyaret edip, durum tespiti yapmak!
SİSTEMİN VE İKTİDARIN BEKASI UĞRUNA
Peki, bunca can yakan olaya, onca tepkiye rağmen bu politikalarda ısrar niye? Tek başına AKP’nin gerici politikaları olarak açıklamak mümkün mü? Bu yaşadığımız olayların temel sebebi nedir ve ayrı ayrı eğitim politikaları ya da ekonomi politikaları ile açıklamak yeterli midir? Karşı mücadele nasıl olmalıdır?
Kapitalist üretim ilişkileri içerisinde kadının üretim ve yeniden üretim alanındaki sömürüsü, üretim ilişkilerinin devamlılığı için bazen doğrudan müdahalelerle bazen de altını kazımadan anlaşılmayan dolaylı müdahalelerle sürdürülür.
Ortada geçmişten kalan genel bir kadın ezilmişliğinin olmasından öte, alt ve üst yapı ilişkileriyle yeniden ve yeniden üretilen ve o genel ezilmişliğin içinde eritilen sınıfsal karakterli bir sömürülme biçimi vardır. Bu sömürü burjuva demokrasisinin bile olmadığı durumlarda kendini, sömürünün yanı sıra kadın cinayetlerinde artış, taciz, tecavüz, çocuk istismarı olarak gösterir.
Öte yandan Kiraz’da da olduğu gibi ailelerin, kız çocuklarını okutmak isteseler bile, kaçma ve kaçırılma durumlarında baskılara maruz kalması ve para karşılığı çocuklarının evlenmesine izin vermesi (boyun eğmesi de denebilir) aynı zamanda yoksulluk ve işsizlikle de ilgilidir.
İktidarın yargı ve bürokrasideki hakimiyeti de bu boyun eğmenin bir diğer sebebidir. Çaresizlik içerisinde kuşatılmış aileler, gerçekle yüz yüze gelir. Dirense de tek başına karşı koyamayacağını hisseder çünkü. Böylelikle çocuk istismarı, “gelenekler”den de güç alarak devam eder ve kimi zaman yukarıdaki örneklerde olduğu gibi de korkunç boyutlara ulaşır. Ve bunların tamamı sistemin devamlılığı ve güncel ihtiyaçlarıyla doğrudan ilintilidir. Bu ihtiyaçlar kimi zaman ülkemizde de olduğu gibi siyasal erkin kendi bekası için de ayrıca şekillendirilir.
TEK YOL BİRLEŞİK BİR MÜCADELE
İktidar mensuplarının Soma Katliamını fıtrat veya kaderle açıklamasının sadece kendi sorumluluğunu örtbas etmek için değil, aynı zamanda sermayenin daha çok kâr hırsı için vahşi sömürüsünü gizlemeye dönük olduğundaki gibi açıktır aslında.
Eğitimin gericileştirilmesi ve dinsel eğitime geçiş de sadece iktidarın eğitime sorunlu yaklaşımı ya da özelde kadına yaklaşımıyla ilgili değildir. İktidarı sorgulamadığı gibi sistemi de sorgulamayan kitlelerin yaratılması, teknolojinin gelişmesiyle nitelikli işgücüne olan ihtiyacın azalması, daha çok kâr için ucuz iş gücüne duyulan ihtiyaçtan doğar. Yani temelde kapitalist üretim ilişkilerinin bugünkü ihtiyacı ve sürdürülebilirliği için gereklidir. Kadınlar açısından ise bugün, yeniden üretimdeki rolü bir yana, yükselen işsizliğin oluşturduğu potansiyel tehdit de düşünülerek, okuyup eğitim görmesine, ekonomik bağımsızlığını elde etmesine ihtiyaç yoktur. Kadının yeri evidir ve temel görevi de çocuk yapıp hizmet etmektir! Ucuz iş gücü olarak kalması ise iştah kabartır. Kitleler bilimden, sanattan, kültürden uzaklaştıkça daha az sorgulayan hale geldiği için de, böyle korkunç olayların süreklilik zemini de yaratılmış olur.
Bu nedenle elbette bir çocuğun bile hayatının karartılmaması için dayanışmayı yükseltecek, gerçek ve acil önlemler alınmasını isteyeceğiz ama aynı zamanda bu dayanışmayı temel sebebi ortadan kaldıracak bir mücadele pratiğinde de birleştirmeliyiz.
Laik, bilimsel, ana dilinde ve yaygın eğitim talepleriyle iktidarın aile politikalarına karşı mücadeleyi, bağımsız ve demokratik bir hukuk sistemi, demokratik bir anayasa talepleriyle taşerona karşı mücadeleyi, hak ve özgürlük, insanca yaşanacak bir ücret talepleriyle kadın cinayetlerine, çocuk istismarlarına karşı mücadeleyi, kreş talepleriyle işsizliğe karşı tepkileri, eşitlik talepleriyle grev yasaklarına karşı mücadeleyi birleştirmediğimiz sürece çocuk istismarı da kadın cinayetleri de, dizginsiz sömürü de farklı biçim ve düzeyler alsa da devam edecek.
Son olarak diyebilirim ki; ziyaretimiz nedeniyle annenin “Bak kızım seni ne kadar çok seven insan var. Senin için geldiler” diyerek, aldığı yara yetmezmiş gibi bir de arkadaşları, belki öğretmenleri ve çevrenin yaklaşımı nedeniyle psikolojisi iyice bozulduğu için sevilmediğini düşünen 13 yaşındaki küçük kızına moral vermeye çalışmasının da gösterdiği gibi dayanışma her şey ve herkesten önce çocuklar ve kadınlar için çok önemli.
Ondan daha önemli olansa bir daha yaşanmaması için dayanışmayı o temel sebebi yok edecek birleşik mücadeleyle genişletmek.
Kadının eşitlik, özgürlük ve insanca yaşama taleplerinin tam olarak gerçekleşebilmesi için başka çaremiz de yok. Dayanışmayla ve dirençle...
İlgili haberler
AKP’li belediye başkanı çocuk istismarının üzerini...
İstismara uğrayan 13 yaşındaki çocuğun babası, Kiraz Belediye Başkanı Saliha Özçınar’ın kendisini ar...
Başkanın ‘Siyasi saldırı’ iddiasına babadan cevap:...
Taciz skandalına, ‘siyasi yıpratma’ savunması yapan Belediye Başkanına mağdurun babasından yanıt gel...
İstismar zanlısı ‘mesajlaşıyorduk’ dedi, baba ‘Kız...
Kiraz’da yaşanan istismar olayında 27 yaşındaki zanlı B.K. 13 yaşındaki kız çocuğuyla mesajlaştığını...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.