Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, geçtiğimiz gün katıldığı Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Koordinasyon Kurulu toplantısında yaptığı konuşmada depremlerin ardından kayıp çocuk iddialarına ilişkin "1912 çocuğumuzdan bir tanesinin bile kayıp olması durumunun söz konusu olmadığını tekrar ilan ediyorum. Bu çocukların kimlik tespitleri devletin bütün birimleriyle titizlikle yapıldı" demişti.
Depremin ilk günden itibaren depremler sırasında ve sonrasında kayıp hale gelen, hakkında arama ilanları verilen ve refakatsiz kalan çocukların durumunu takip eden Afet-Çocuk Sivil Koordinasyon Ekibinden Hatice Kapusuz, Bakan’ın ifadelerini ve 6 Şubat depremlerinin ardından çocukların takibi sistemini Ekmek ve Gül’e değerlendirdi.
Depremin ardından devletin çocukların takibini yapacak bir sistem kurmadığına dikkat çeken Kapusuz, “Sorun, inkarı bir politika olarak belirlemiş olmaları. Tek bir çocuğun kayıp olmamasına dair ne yaptılar? Kimsesizler mezarlığındaki her bir çocuğu ve insanı yakınlarıyla eşleştirdiler mi? Başından beri bir sorun olmadığına dair bir PR yaklaşımı güdüyor bakanlık” diye konuştu. Bakanlığın, sorun yokmuş gibi davranmak yerine etkin çözümler üretmesi gerektiğini ifade etti. Kapusuz, depremlerin ardından çocukların takibi ve korunmasındaki eksikliklere dair gözlemelerinden örnekleri şöyle sıraladı:
“Öncelikle hastanelerdeki kayıt sisteminin yetersizliğini deneyimledik. Hastaneye ebeveyniyle gelen çocukların bile sevk sürecinde ailesiyle, yakınlarıyla bağının koptuğu deneyimleri gördük.
Bir bebeğin annesi hastanede, çocuk devlet korumasında; ikisinin bir araya getirilmesi 52 gün sürdü. Devletin kendi kurumuna kayıtlı gelen bir çocuk ve annenin kavuşturulması 50 günü aştı.
Deprem bölgesinde mülteci statüsünde olanların, Türkçe konuşmayanların olması itibariyle sadece Türkçe hizmet veriliyor olması; Arapça, Kürtçe dilinin de sağlanmaması sebebiyle, Türkçe konuşamayanların bilgiye erişebileceği bir sistem yoktu.
Hayatını kaybetmiş ve kimsesizler mezarlığına defnedilmiş çocuklar vardı. Sevk edildiği bilgisiyle aileleri hastane hastane dolaşırken çocuğun 30 gün önce defnedildiğini öğrendik.
Hayatta olan ve aileleriyle eşleştirilemeyen çocuklar ampütasyon gibi travmatik süreçleri haftalarca tek başlarına yaşadılar.
İçişleri Bakanlığının ‘Çocuklar için azami güvenlik önlemi alıyoruz’ tavrıyla da karşılaşmadık. İhmalin ihtimali varsa ve kamu idaresi onu yok saymayı tercih ediyorsa bu, potansiyel suçlulular için el verişli bir ortam yaratıyor.
Çocukların iyi olma halini tutan, doğru şekilde yönlendiren, her hastanede bir kriz masasının çocuk güvenliği temelinde yürütüldüğü bir sistem işletildiğini görmedik.
Temel olarak sistem öyle eksikliklere sahipti ki insanlar günün sonunda çocuklarını kimsesizler mezarlığında bulduklarında ‘en azından ölmüş’ diye sevindiler. İnsanın çocuğunun ölümüne razı olması, sistemin ne kadar işlemediğine kanıt.”
AFET-ÇOCUK SİVİL KOORDİNASYON EKİBİ KİMDİR?
6 Şubat’ta yaşanan ve 10 ili (Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye, Şanlıurfa) etkileyen depremlerin ardından çocukların iyi ve güvende olmasının sağlanması ve çocuk haklarının korunmasına yönelik çalışmaları kamu kurumlarıyla, ulusal/ yerel ağlarla ve uluslararası kurumlarla iletişim içinde yürütme amacıyla bir araya gelen, çocuk hakları alanında çalışan yüzü aşkın aktivist ve meslek uzmanının bulunduğu bir koordinasyon ekibi.
İlgili haberler
‘Bize 3 çocuk diyorlardı, şimdi çocukların karnı d...
Eskişehir’de ‘Okullarda 1 öğün ücretsiz, sağlıklı yemek’ kampanyasını konuştuğumuz kadınların pek ço...
Depremzede Çocukların 23 Nisan’ı raporu: Eğitim yo...
Depremzede çocuklar 23 Nisan’ı yoksulluk içinde, risk altında karşıladı. Depremzede çocukların yaşad...
Depremzede çocuklar için ‘Gökyüzü Çadırı’ Antep’e...
Bakırköy Emek Partisi İlçe örgütü çağrısıyla Bakırköylü kadınların hazırladığı Gökyüzü Çadırı Antep’...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.