Buzdolabı satışlarını gerekçe göstererek tırmanışta olduğu söylenen Türkiye ekonomisinin emekçi semtlerde nasıl tartışıldığına bakalım. Hani derler ya "Bir dokun bin ah işit” Bizim de karşılaştığımız bu oldu!  

Pandemi sürecinde işçiler 1100 TL ile hayatlarını sürdüremedikleri için zaten çeşitli krediler çektiler. Bu parayla da ancak mutfak masraflarını karşılayabildiler. Artık eskimiş suyu bile soğutmayan buzdolaplarının yerine yenisini almaya paraları kalmadığı için katkıda bulunamadılar. Korona sürecinde evlerinde televizyon bile olmayan emekçilerin yaşadıklarını daha öncede yansıtmıştık.

Şimdi "Buzdolabı alıyor halkımız. Buzdolabı satışları arttı, ekonomimiz iyiye gidiyor" meselesine kadınlar "Zaten içi boş dolaplarımızın…" diyerek cevap veriyor.

 AYLARDIR BUZDOLABIM BİR SEBZE MEYVE GÖRMEDİ

Neslihan, pandemiden önce ev temizliğine gidiyordu. Korona salgının başladığı ilk 3 ay hiç çalışamadı. "Evde iki çocuk ekmek bekler. Ocak ayında eşim ikramiye alınca evdeki birkaç eşyayı değiştirmek istedik. Çamaşır makinesi ve buzdolabı 20 yıllıktı. Çamaşırı temiz yıkamıyor, buzdolabı suyu bile soğutmuyordu" diyor. Neslihan, mağazaya gidip buzdolabı bakacağı gün eşi işten çıkartıldı, üstüne bir de pandemi gelince eşi iş bulamadı. Kendisi de çalışamayınca suyu bile soğutamayan buzdolabı bomboş kalmış. "Aylardır buzdolabım bir sebze meyve görmedi" diyen Neslihan, içi boş olduktan sonra “yeni ya da eski ne fark eder” diyor.

Bir grup kadınla sohbet ediyoruz. Kadınlardan biri şöyle ifade ediyor; "Cumhurbaşkanı bence bu buzdolabı olayını A 101’lerde satılan derin dondurucular için söylüyor." Tabii benim merakımı uyandıran bu söylem hepimizi hem güldürüyor hem de bir gerçeği ortaya seriyor. "Şimdi insanlar bayramda ortak kurban kestiler. Memleketin geleneği olan bir danaya 7 kişiydi ama artık 10 kişi girmiş oldu. Elde ettiği 30 ya da 40 kilo eti gidip bozuk buzdolabına koyacak hali yok. A 101’lerde satılan mini derin dondurucuları daha cüzi bir fiyata aldılar. Kredi çekerek kestiği kurban etini bütün kış gıdım gıdım yiyecek. Yani bir ucuz derin dondurucu almaya değer" diyor.

‘PEKİ BENİM BU YAŞADIĞIM YOKLUK NE?’

Başka bir işçi kadın ise “iki ay sonra düğünüm var” diyor. "3 yıldır nişanlıyım ve düğün yapmaya cesaret edemedik. En sonunda ucuz olsun diye 1 yıl önce düğün salonunu tuttuk. Ama pandemiyle birlikte bütün planlarımız alt üst oldu. Düğün için biriktirmeye çalıştığımız parayı kısa çalışma ödeneği yetmeyince yedik. Düğün Ekim'de ama ne eşya alabiliyoruz ne de ev tutabiliyoruz. Ya düğünü erteleyeceğiz ya da ayrılmayı bile düşünebiliriz. Çünkü; çok yıprandık ekonomik sebeplerden. Şimdi ola ki bir buzdolabını borç harç alınca memleketin ekonomisi iyi anlamına geliyorsa, peki benim bu yaşadığım yokluk ne? Üstelik çalışmama rağmen.."

‘150 LİRAYA HURDA SAYILACAK BİR BUZDOLABI ALDIM’

Eşinden gördüğü şiddet sonucu boşanan Derya; " Ayrılırken evden hiçbir şey alamadım. Ben evi terk etmek zorunda kaldığım günlerde eşim bütün eşyaları satmış. Ben de bir an önce kurtulmak için hak talep etmedim. Kendime ev tuttuğumda bir evde olmazsa olmazı ne yazık ki buzdolabı. 150 liraya hurda sayılacak bir buzdolabı aldım, dondurucu kısmının kapısı yoktu. Tam bir yıl içi sürekli çürümüş gibi kokan bu dolapla idare ettim. Ta ki komşum taşınacağı zaman bana eski buzdolabını verinceye kadar. Şimdi soruyorum bunun da ekonominize etkisi oldu mu? "