Barış istiyoruz
Savaş ve savaşın sonuçlarını dünyanın her yerinde, her birimiz yaşıyoruz. Barış mücadelesinin önemi ve asla gündemimizden çıkmaması da bu yüzden.

Dünya savaşlarla sarsılıyor. Ukrayna Rusya savaşı halen devam ederken, Azerbaycan ve Ermenistan gerginliği de bir dönemdir sürekli mevcut. Şimdiyse Gazze’de yaşananlarla yüreğimiz ağzımızda. 2 milyondan fazla Gazzeli İsrail’in büyük saldırıları ile mücadele etmeye çalışıyor. Elektrik, su hiçbir hizmetin ulaşmadığı Gazze’den çıkmaya dair tüm yollar da İsrail tarafından kapatılmış durumda.

Çok dar bir coğrafyada büyük bir nüfus yoğunluğuna sahip olan Gazze, şimdiye kadar görülmemiş bir saldırı altında. Yüz binlerce insan evsiz kalmışken, gidebilecek yerin olmadığı büyük bir çaresizlik yaşanıyor. 400 bine yakın insanın evsiz kaldığı tahmin ediliyor daha şimdiden. Okullara, sığınak denilebilecek binalara sığınmaya Gazzelilerin sağ kalanları için bütün hayatları da başlarına yıkılmış oluyor böylece.

İsrail’in elektriği kesmesi, susuzluk ve açlık tehlikesini de beraberinde getiriyor. Hiçbir hazırlığı olmayan insanlar beslenme için bir yerlere ulaşma olanağından da yoksun. İçme ve kullanma suyu sıkıntısı da başlamış durumda. Üstelik Gazze zaten çok yoksul bir nüfusa sahip. BM verileri nüfusun yüzde 80’inin halihazırda gıda yardımına ihtiyaç duyduğunu ortaya koyuyor.

Öte yandan hastanelerde tedavilerin yürütülememesi anlamına da geliyor elektriğin olmaması. Küvözlerde tedavi gören çocuklar ölüm tehlikesi ile karşı karşıya.

Kadınlar ve çocuklar savaş dehşetinin içinde ne yapacaklarını bilemez durumdalar. Bir anda bütün hayatları yerle bir olmuş, savaşın ortasında kalmış 2 milyondan fazla insan...

İsrail saldırganlığı, yıllardır Filistin’e ve Filistinlilere yapmış olduğu eziyetler, Gazze şeridinde yaşayanlara en basit ihtiyaçlar ve işlemler için bile işkence eden anlayış, bitmeyen bir savaşa neden oluyor. Hamas’ın saldırılarında kadınların öldürülmesi, kadınlara yönelik şiddet, kadın bedenini teşhir eden insanlık ve kadın düşmanı davranışlar, kadınların halen esir tutulması savaşlarda kadınların yaşadıklarını bir kez daha gösteriyor.

Kadınlar savaşların çocuklarla birlikte en çok zarar göreni, en çok canı acıtılanı oluyor her seferinde. Tıpkı IŞİD’in kadınları esir alıp satması gibi, köle pazarları kurması, kadınları cariye yapmaları gibi. Êzidî soykırımı sonrası halen binlerce Êzidî kadın kayıp, halen ülkenin çeşitli yerlerinden bulunan, kurtarılan Êzidî kadınların haberleri gelebiliyor.

10 EKİM’DEN BUGÜNE DEĞİŞENLER DEĞİŞMEYENLER

10 Ekim 2015 gününün 8. yıl dönümünde Gazze’nin bombalanması ve milyonlarca insanın savaşın dehşetini yaşaması birkaç kez daha düşündürücü oldu bu ülkede yaşayanlar için. 10 Ekim 2015 günü Türkiye tarihinin en büyük katliamı gerçekleştirildi. IŞİD’li iki canlı bomba Ankara Garı’nda barış mitingi için toplanmış binlerce kişinin içine girerek kendilerini patlattı ve 103 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi yaralandı, binlerce kişi tanıklık etti.

Katliamı gerçekleştiren IŞİD, Suriye’de Irak’ta kentleri ele geçirip, İslam Devleti kurduğunu ilan ettiğinde milyonlarca insan evsiz kalmıştı, hayatlarını kaybetti binlerce insan. Kadınlar tecavüze uğradı, köle olarak pazarlara çıkarılıp satıldı.

Bu vahşetten kaçanlar, kaçmaya çalışanlar bugün Türkiye ya da dünyanın çeşitli yerlerinde mülteciler. Gidecek bir evleri ve ülkeleri kalmayanlar için göç yollarından başka seçenek kalmamıştı. Savaşın kadınlar ve çocuklar için nasıl bir yıkım olduğunu anbean yaşadığımız bir dönemdi.

Aradan geçen zaman içerisinde IŞİD yenildi, Suriye’deki gelişmeler Şam’da cuma namazı kılmak isteyenlerin planladığı gibi olmadı. IŞİD, El Kaide’den beri yoluna devam eden bu cihadist örgüt başka şekillerde, başka ülkelerde, belki başka isimlerde varlığını sürdürüyor ve sürdürecek. Sürdürmesine izin verilecek bir biçimde daha doğrusu.

IŞİD’le tam bir hesaplaşma yaşandı mı aradan geçen zaman içerisinde buna “evet” yanıtı vermek zor. Sadece Orta Doğu ile sınırlı olmayan katliamlar örgütlemiş olan bu örgütle ilgili Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yargılamalar devam ediyor. Ama IŞİD’i güçlendiren, ona zemin hazırlayan, hatta silah, malzeme ve her türlü açıdan katliamların sorumlusu olanlarla bir hesaplaşma henüz yaşanmış değil.

10 Ekim Ankara Katliamı’nın ardından devam eden mücadele bu hesabın sorulmasına ilişkin bir yandan. Türkiye’de insanlığa karşı suç üzerinden devam eden ilk ve tek yargılama 10 Ekim Ankara Katliamı davası.

Bu katliamda çocuklarını, eşlerini, kardeşlerini, anne babalarını, sevdiklerini yitirmiş, yaralanmış olanlar davanın peşini asla bırakmadılar. 8 yıldır her duruşmaya gelen, duruşmaları gündem yapabilmeyi başaran, adalet mücadelesini büyük bir emekle sürdürenler IŞİD’in insanlığa karşı işlediği tüm suçların da hesabının sorulmasını istiyor. Ayrıca IŞİD katliamı olmakla birlikte, bu katliamın politik bir katliam olduğu ve tüm sorumluların yargılanması konusunda da inanılmaz bir mücadele devam ediyor.

Savaş ve savaşın sonuçlarını dünyanın her yerinde, her birimiz yaşıyoruz. Barış mücadelesinin önemi ve asla gündemimizden çıkmaması da bu yüzden. 10 Ekim 2015 günü barış talebiyle Ankara Garı’nda toplanmış herkesin talebi halen geçerli. O gün o miting için hazırlanmış pankartlar, dövizler, bayraklar da sözler de öyle.

Barış istiyoruz. Barış istiyoruz. Barış istiyoruz.

Fotoğraf: Evrensel (Arşiv)


İlgili haberler
Evi bombalanan Filistinli Nadeen: İşgalcilere sila...

İsrail’in saldırılarında 61'i çocuk, 36'sı kadın 212 Filistinli hayatını kaybetti. Hava saldırısında...

Filistin, zeytin ağaçları, Hadde Ya Bahr Hadde

Filistinli müzisyen Salam Ebu Amneh’in yazıp seslendirdiği “Durul Deniz” olarak çevirebileceğim şark...

Barış her neredeyse bulup getireceğiz

Son dönemde daha da açık görüyoruz ki barış mücadelesi ekmeğimizle, aşımızla, işimizle, huzurumuzla,...