
Kadın emekçilerin cesaretli ve coşkulu eylemlerine Dokuz Eylül Üniversite (DEÜ) Hastanesinde şahit olduk geçtiğimiz hafta. Sağlık işçilerinin toplu iş sözleşmesine (TİS) dair dokuzuncu toplantısında hâlâ çözülemeyen anlaşmazlıklar Sağlık-İş Sendikasının çağrısıyla kitlesel eylemlere taşındı.
Perşembe günü yarım gün iş bırakma eylemi yapılacakken yönetimden görüşme talebi geldi ve eylemlere ara verildi. İşçiler Pazartesi günü hastane yönetimi ve sendika arasında yapılacak görüşmeyi bekliyor.
Sendikanın açıklamasına göre toplu sözleşme sürecini çıkmaza sokan sebeplerin başında hastane yönetiminin önceki TİS’te kazanılmış haklardan taviz istemesi var. Bahsi geçen haklar arasında terfi komisyonunda yer alma, refakat izni, görev tanımları da bulunuyor. Verilen yüzde 5,79'luk zam teklifi ise kabul edilebilir değil. Müzakerelerin sonuçsuz kalması üretimden gelen gücün kullanılmasını dayatınca “Gücümüz birliğimiz” diyen işçiler iş bırakarak hastane bahçesinde halaylı, yürüyüşlü, coşkulu şekilde bir araya geldiler.
'EMEĞİMİZ İÇİN BİRLEŞELİM'
Eylemin ikinci günü bir kadın işçi Balçova ve Narlıdere Ekmek ve Gül kadın dayanışma grubuna haber saldı: “Merhaba arkadaşlar” dedi. “Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesinde eylem var. Emek için mücadelemize desteklerinizi bekliyoruz. Yarın sabah 7.30'da başlayacak eylemde yarım gün iş bırakıyoruz. Gruplara yayın. Gelen olursa beni bulsun, sizlerin desteğini anons geçelim; emeğimiz için birleşelim".
Sağlık işçilerinin yaklaşık yüzde sekseninin kadın emekçilerden oluşması bu eylemleri aynı zamanda işçi kadınlar için mücadele deneyimlerine dönüştürmüştü. Kısaca 19 Mart darbesi olarak tanımlayacağımız günlerde gelişen toplumsal muhalefet, gözaltı ve tutuklamalar sonrasına denk gelen bu kitlesel iş bırakma eylemlerine dair kadın işçilerin ortaklaştığı ifadeler şunlar oldu:
İşçi F: Adı büyük eylemlerle anılan DEÜ Hastanesinin sağlık işçileri bir kez daha hakları için emekten doğan güçlerini kullanmak için alana indi. Bunu birlikteliklerini çoğaltarak yaptılar. Bu kez dayanışma daha da artmış durumdaydı. Ancak hastane yönetiminin içlerinde uzun yıllar birlikte mesai yaptıkları hocalarının yönetici olarak değişen tavrını anlamakta zorluk çekiyorlardı. “Ben işçileri yemekhane ve bankamatik kuyruğundan başka bir yerde görmüyorum” cümlesi işçilerin çok zoruna gitti. Bizleri çok kırdı. Yönetime duyulan bu kırgınlık kolay toparlanacak gibi görünmüyor. Bunun üstüne bir de eylemlerimiz başlayınca cesaret gösterisi yapar gibi eylem kitlesinin arasından gülerek geçip ana bina kapısından geçerek odasına gitmesi de bizim için çarpıcıydı. Bu kadar görmezden gelinmek, bu kadar değersizleştirilmek yıllarca beraber çalışılan ekip tarafından bu muameleyi görmek sadece üzmüyor, hem de hırslandırıyor. En son hocanın söylediği cümlelerden biri, “Sendika işçilerin stresini alıyor iyi oluyor” şeklindeydi. Şimdi biz de hocanın bu düşünce ve tavırlarından geri adım atmaması nedeniyle onun yönetim koltuğundan alınacağı yönünde bir kanaat gelişti. Hiçbir şekilde geri adım atmayacağız. Bunu yapacağız. Greve ve diğer eylemlere katılmayan, biz iş bırakmışken görev alanında çalışan arkadaşları da bu konuda birebir uyardık. Buradan eli boş döneceğini hiçbir işçi düşünmüyor.
'TUTANAKLARLA GÖZÜMÜZÜ KORKUTAMAZSINIZ'
İşçi E: Kimsenin işçinin alın terine hakaret etmeye, işçinin ekmeğini küçümsemeye hakkı yok. Bizler emeğimizin karşılığı için ses çıkarıyoruz. Hastane çalışanı olarak hakkımız olanı istiyoruz. Sadece ATM önlerinde ya da yemekhane kuyruklarında değiliz. Hastanemiz için baştan sona kadar her yerdeyiz; temizlik personeli, hasta bakıcı, danışma görevlisi, sekreter, hemşire, doktor; hepimiz sağlık hizmeti için buradayız. Zincir gibi bağlı çalışıyoruz. Emeğimizi hiçe sayanlara sesleniyoruz; tutanaklarla gözümüzü korkutamazsınız.
İşçi Y: Öncelikle yasal hakkını kullanan gençlerimizi hapse attılar çok üzülüyorum. Maalesef adalet diye bir şey yok. Bizler Dokuz Eylül çalışanları olarak emeğimizin karşılığını istiyoruz. Maalesef ki bize de hakkımızı vermedikleri gibi insan yerine de koymuyorlar. Yüzde beş zam gibi bir rakam vererek biz emekçilerle alay ediyorlar. Kiralar yüzde altmış olmuş, her gün her şeye zam geliyor. Toplum olarak herkes zor durumda. Geçim sıkıntısı çekiyor. Eşit yaşam ve hak, hukuk, adalet olsun istiyoruz, onurlu bir yaşam istiyoruz. Ayrıca hastanenin her yerinde eleman az, iş yükü çok. Yönetim bu şekilde davranarak bizlere kendimizi değersiz hissettiriyor. Oysaki hastanede çalışanların tümü bir ekiptir. Hakkımızı alana kadar mücadeleye devam edeceğiz.
İşçi B: Kısa bir şey söylemek gerekirse; ülkenin bu aralar hükümete karşı toplu tavrı işçiyi de yüreklendirdi çünkü artık boğazımıza kadar geldi!
HAK, HUKUK, ADALET
İşçi P: İş bırakma eylemi bence oldukça başarılı geçti. Eylem sürecinden itibaren bence işler aksadı. Yani çalışılan sürelerde de iş yavaşlamış oldu. Kimse eskisi gibi özveri ile çalışmadı. Kaldı ki iş bırakılan saatler de benim şahit olduğum personel arkadaşların doktorlar aradığında “Şu an eylemlilik sürecindeyiz. Sonra halledicem hocam” deyip işleri yapmayışı idi. Örneğin bir sabah doktor odasında asistan ve hocaların konuşmasını duydum; hoca asistana işleri soruyordu, asistan “hocam personeller eylemdeler, hiçbirini yapamadık” dediğinde hoca da “eylemin bugün bitmesi gerekiyor” dedi. Ben de o sırada odanın çöplerini alıyordum. “Şu saat itibari ile bitti” dedim. Sadece hocalar değil, hasta yakınları bile ben temizliğe girdiğimde işçilerin eylemini çok başarılı bulduklarını, desteklediklerini söylediler. “Hak, hukuk, adalet” diyen hasta ve hasta yakınları bile oldu. Hemşire arkadaşların bile bize özendiğini gördüm. Kendi sendikalarının bunu yapmadığını söyledi hemşire arkadaşlar. Devam etmemiz gerekirse hemşireler de destekleyeceklerini söylediler.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.