10 Ekim 2015 günü Ankara’nın orta yerinde saat 10.04’de iki canlı bomba patladığında sadece orada olanlar için değil, bütün bir ülke için her şey değişmişti. Hayat bir daha düzelmeyecek biçimde rayından çıkarken, ülke canlı bombalarla tanışıyordu.
Canlı bomba denen şey çok değil 2015 yılından önce haber bültenlerinde izlediğimiz Ortadoğu coğrafyasına ait bir şeydi bizler için. Çok uzak olmadığımız bir coğrafyaydı ama canlı bomba denen şey uğramamıştı bu topraklara.
2015 yılı IŞİD denen belanın başımıza el birliği ile sarıldığı yıl oldu. 20 Temmuz 2015 günü Suruç’taki gençlerin ortasında patlayan canlı bomba neyin başlamakta olduğuna ilişkin bir işaret vermişti ki 10 Ekim 2015’de tablo netleşti.
IŞİD denen çetenin neler yapabileceğini gördük. Ülkenin içinde Antep’te, Adıyaman’da Kilis’te, Konya’da, Kırıkkale’de, Ankara’da ve pek çok yerde IŞİD hücreleri varmış meğer. Rahatlıkla örgütlenen, sürekli kitleselleşen, şehirlerde herkesin bildiği yerlerde rahat ve açık hayatlar sürdüren, parasal sorunları hiç olmayan bu örgütlenme burnumuzun dibindeymiş.
Suriye’de, Irak’ta şehirleri ele geçiren, Ortaçağ dönemini aratmayan vahşete imza atan, kadınları köle yaparak satan IŞİD uzağımızda değilmiş, bu ülkenin tam içinde, tam göbeğindeymiş işte. Daha da kötüsü ne emniyet, ne istihbarat, ne askeri birimler dokunmamış bu örgütlenmeye. Bırakmışlar güçlensin, bırakmışlar örgütlensin, bırakmışlar katliamlarını teker teker hayata geçirsinler.
GERÇEKLER ORTAYA ÇIKSIN DİYE BU ADALET ÇIĞLIĞI
Keşke bu anlattıklarım sadece iddia düzeyinde şeyler olsa, keşke benim ve birkaç kötü niyetli kişinin uydurmaları olsa. Ama o kadar gerçek ki bunlar, 2015 Türkiye’sinde yaşadıklarımızın özeti aslında sadece. Bu anlattıklarım ise 10 Ekim Ankara Katliamına ilişkin yürütülen dava dosyasının bilgileri. Yani o kadar gerçek ki bazen nasıl bunlar olabilmiş diye hayret ettiğimiz, ama buna rağmen “neden sadece elinizdeki IŞİD’lilere ceza vermekle yetindiniz” diye isyan ettiğimiz gerçekler hem de.İşte o yüzden bugün dördüncü yıldönümü olan 10 Ekim Ankara Katliamına ilişkin adalet çığlığı çok önemli. Dört yıldır adalet, gerçek adalet demekte yorulmamış bir toplam bugün yine aynı şeyi söyleyecek. Üstelik bu adalet talebi sadece o gün orada ölenler, yaralananlar, tanıklık edenler için değil. 2015 Türkiye’sinde başımıza gelenlerin toplamı için.
10 Ekim Ankara katliamı o gün Ankara Garı’nda toplanmış olanların başına gelenler değil sadece. Başta demiştim ya o günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı diye. Arkasından aynı hücre katliamlar yapmaya devam etti. Bir kına gecesinde insanlar eğlenirken de patladı bombalar, Atatürk Havalimanında da, Sultanahmet Meydanında da güvende olmadık bir daha, İstanbul’un en popüler eğlence mekanlarında da.
Velhasıl mesele sadece miting yapmak isteyenlerle sınırlı kalmadı. Bu ülkede ilk kez belki de insanlar metroya binmeye, AVM’lere gitmeye, otobüs duraklarında beklemeye korkuyla yaklaştı. Hayatın her alanına sirayet etmiş bir tehlike, yaşamımızın tam içine sokulmuş bir ölüm korkusu ile yaşamak durumunda bırakıldık işin özeti.
ZULMÜN DE DİRENCİN DE ADI OLDU
İşte 10 Ekim 2015 bunun tarihidir. Koca bir ülkeye yapılan en büyük örgütlü kötülüğün günüdür. Bir ülkeyi korkuyla, kaosla, ölümle terbiye etmeye çalışmanın, bu sayede seçim kazanmanın gözümüzün içine bakıla bakıla yapıldığı gündür. Hatırlayın 7 Haziran seçimleri ve 1 Kasım seçimleri arasını, sonra Davutoğlu’nun yakın zamanda söylediklerini. Memleketin en kritik döneminde, en kritik işler yapılarak 1 Kasım seçimleri kazanılmıştır ve bunu dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu böyle açıklamaktan hiç utanıp sıkılmadı.Asla unutulmayacak bir katliamdan söz ediyoruz tam da bu sebeplerden. Dördüncü yılında ülkenin dört bir yanında anılacak o gün kaybettiğimiz güzel insanlar. Adlarına kütüphaneler, anıtlar, bahçeler yapılmaya, futbol turnuvaları düzenlenmeye devam edilecek. Kitaplar, filmler, belgeseller üretilecek. Tıpkı ceza yargılamasını anlatan ve bugün, 10 Ekim günü okuyucu ile buluşmuş olacak “Duymak Zorundasınız” isimli kitap gibi.
Adalet çığlıkları da hiç susmayacak, ceza davasının yargılamasının her aşamasında olduğu gibi. Hiç kimseyi tatmin etmeyen sadece ellerindeki IŞİD’lilere verilen cezanın adalet olduğuna kimseyi inandıramayacaklar çünkü. Dördüncü yılın sonunda tek bir kamu görevlisinin bile bu katliam sebebiyle yargılanmadığını, devletin büyük bir dirençle buna engel olduğunu, yargının da aldığı talimatla bunun ortağı olduğunu hatırlatmak gerek.
Ama aynı zamanda direncin, inadın, inancın, mücadelenin, dayanışmanın da adıdır 10 Ekim. Katliamdan sonra hayatları en çok dağılan, katliamın birinci derecede mağduru olan yüzlerce kişinin takip etmekten asla yorulmadığı bir davadır bir yandan da.
Bir gün 7 Haziran’la 1 Kasım arasındaki ülkenin en kritik dönemi tüm sorumlular ve sorumluluklarla birlikte aydınlandığında, yargılanması gereken herkes hangi mevki ve makamda olursa sanık sandalyesine oturduğunda, bizi öldürenlerle yüzleştiğimizde, tüm kirli defterler ortalığa saçıldığında işte diyeceğiz ki adalet yerine geldi.
Ama o güne kadar devam edeceğiz, sabırla, inatla, inançla, biliyoruz ki bu mücadele sağlayacak o sözünü ettiğimiz adaleti. 10 Ekim gününden kalan budur hepimize, bütün bir ülkeye.
İlgili haberler
10 Ekim Katliamı’nın ardından anneler anlatıyor...
10 Ekim’de barış için gittikleri Ankara’da yaşamlarını yitirenlerin yakınları anlatıyor: Adalete güv...
10 Ekim'i kadınlar anlatıyor
10 Ekim Ankara Katliamında eşlerini, çocuklarını, yakınlarını kaybeden kadınlar anlatıyor. Acımız hâ...
Ankara Katliamı Davasında karar verilecek: Devleti...
103 kişi yaşamını yitirdiği Ankara Katliamı davasının 10. duruşmaları 31 Temmuz’da başlıyor. Kararın...
10 EKİM 2015 | Bütün sorumlular hesap versin diye....
Bugün 10 Ekim, Ankara katliamının üzerinden üç yıl geçti. Üç yılda bir daha eskisi gibi olmayan haya...
10 Ekim anneleri: Dava bir ömür de sürse takipçisi...
10 Ekim’de oğlunu, eşini, kardeşini kaybeden kadınlar konuştu. Yakınlarının o gün Ankara’ya barış is...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.