Şebnem’e var da bize yok mu?
‘Bugünlerde sofraları ıstakoz süslüyor. Öyle heyecanlanmayın ama. Bizim sofraları değil, daha önce ejder meyveli smoothieleri içenlerin sofralarını süslüyor.’

Günümüzde bir şeylerin popüler olması ve kulaktan kulağa yayılması, artık daha hızlı ve kolay oluyor. Okunan bir kitap, yapılan bir dans, çekilen bir video ya da yenilen yemekler... Popüler olan çokça yemek oldu. “Evlerde kesin denemelisiniz” sözleriyle paylaşılan tarifler, denediği tarifi paylaşanlar... Bir de uzun zamandır nasıl yapıldığını; nasıl yenildiğini bilmediğimiz, bilemediğimiz tarifler.

Bir zamanlar, sarayın 30 Ağustos resepsiyon menüsünde olan ve gündeme bomba gibi düşen ejder meyveli smoothie vardı. Şimdi dönüp bakınca o zamanlar az çok içebildiğimiz taze meyve suları da varmış. Fakat bugün taze meyve suyunu geçtik, kutu meyve sularını alabilmek bile mümkün olmuyor.

Bir de “şifa” olarak önerilen manda yoğurdu, Medine hurması, kestane balı ve yulaf karışımı vardı. İkamelerini bularak yapılabilir bir tarifti yine. Ama hurma dediğin şey de öyle ulaşılabilir değil. Marketlerde satılanlar bile alırken düşündürüyor ya!

BİR ISTAKOZ KAÇ PARA?!

Bugünlerde ise sofraları süsleyen, ıstakoz. Öyle heyecanlanmayın ama. Bizim sofraları değil, daha önce ejder meyveli smoothieleri içenlerin sofralarını süslüyor. “Istakozun 250 gramı 60 Euro” diyor muhabir emekli bir kadına. “Siz yiyebiliyor musunuz?” diye soruyor. “Şimdi yiyemeyiz. Olsa yeriz tabi ama alma gücümüz yok” diyor kadın da. Bahsedilen ıstakoz, kadının emekli maaşının 5’te biri, AKP Milletvekili Şebnem Bursalı’nın maaşının ise yaklaşık yüzde 2’si ediyor. Bursalı o yüzden rahatça ıstakoz yiyip paylaşabiliyor.

Biz, “Istakozun fiyatı ne kadar, nasıl yapılır, nasıl yenir?” diye konuşup dururken AKP Genel Merkez Gençlik Kolları Yerel Yönetimler Başkan Yardımcısı Seçil Baştar, elinde çok ünlü bir markanın, çok pahalı bir çantasıyla Amsterdam’ı ziyaret edişini, “günü birlik ülke değiştirmeli post” olarak paylaştı. Daha önce de fiyatıyla gündeme gelen çantalar görmüştük. Bu kez çanta, marka, isim farklı ama ortaya çıkan tablo aynı. Pazara, manava, işe, düğüne giderken bizim sırtta hep aynı çanta dururken, fabrikanın servisi olmasa mahalle pazarından öteye adım atacak bakiyemiz yokken marka çantalarla günlük ülke seyahatlerini izliyoruz biz de.

Istakozun fiyatını geçtim kıyma alabilmek bile mümkün değil. Kıymanın kilosu -marketlere göre değişiklik gösterse de- 400 liradan başlıyor, yağ oranına göre artıyor. Kıyma nihayetinde, bölüp buzluğa atarsın, yemeğin içine koyarsın. “Ekmek içiyle birleşir köfte olur da biraz protein alır vücut” dersin de o proteini bile reva görmüyorlar bize. Yarım kilo kıymayı bölüp parçalayıp 5 kerede bile pişiremiyoruz.

YOKSULLUĞUMUZ UÇAK BİLETLERİNE DÖNÜŞÜYOR

Günlük rutinleri ultra masraflı olanların göstermelik hayatlarının yanında bir de gerçekler var. Planörnews’ın bültenlerinden birinde 282 milyon insanın ortak noktasının aç olmak olduğuna dair bir veri vardı. Bu veri, Gıda Güvenliği Bilgi Ağının gıda krizlerine ilişkin yayımladığı raporda yer alıyor. Raporun verileri 2023 yılına ait. 2024’ün üçte birini bitirdiğimiz şu günlerde, aç insan sayısının artmasını engellemenin yolunun, savaşların bitmesi olduğu söyleniyor.

Ülke ülke gezen vekillerden, parti yöneticilerinden ve verilerden sonra dönüp Türkiye’ye baktığımızda ise şu gerçekle karşılaşıyoruz: Her 3 çocuktan biri okula aç gidiyor, vatandaş sebze-meyve alabilmek için pazarın son saatlerini bekliyor, halk ekmek kuyrukları her geçen gün uzayıp gidiyor. Bu sayfalarda çokça yazıldı yaşadığımız yoksulluk. Sokak röportajlarında çocukların gözyaşları, emeklilerin ekmek talebi olarak dile geldi. Biz bu yoksulluğu yaşarken onların tabaklarına ıstakozlar geldi. Günü birlik seyahat biletlerine dönüştü bizim yoksulluğumuz.

EMEKÇİ KADINLAR SÜRÜNÜRKEN NEREDEYDİNİZ?

Lüks içinde yaşayan kadınlar gündeme gelip bu yüzden tepki gördüklerinde, “kadın olmaya” sığınıyor. Şimdi bir dönüp bakalım. Bu kadınlar söylemlerini, politikalarını hangi saftan yana kullanıyorlar? Kadınlar 2 senedir, ellerinde çocuklarının boş beslenme çantası ile mahallelerde, okullarda, fabrikalarda bir öğün ücretsiz, sağlıklı yemek talebini dile getirirken Şebnem Hanım neredeydi? İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldığı günden bu yana kadına yönelik şiddet artarken Seçil Hanım hangi kadının davasında yer aldı? Okullara ÇEDES projesi ile imam atanırken, anaokulu çağındaki çocuklar dini ritüelleri yapmaya mecbur bırakılırken bu kadınlardan hangisi ÇEDES projesinin iptal edilmesi gerektiğini dile getirdi? Tam tersi çocukların beslenme çantasını boş bırakan, kadına yönelik şiddetin önünü açan politikaların yürütücüsü oldular.

Emekçi kadınların yaşadığı yoksulluk ve şiddete karşı kör olan bu kadınlarla aynı cinsiyette olmamız, aynı safta olduğumuz anlamına gelmiyor. Yarım kilo kıymayı 5 parçaya bölüp yiyen Hatice ile yurt dışında ıstakoz sefası süren Şebnem’in aynı safta olmadığı aşikar zaten.

Biz emekçi ve işçi kadınlar; yaşadığımız yoksulluğa, şiddete ve eşitsizliğe karşı birlikte mücadele eden kız kardeşler olarak saflarımızı her geçen gün büyütüyoruz. Evleri, sokakları, kampüsleri, iş yerlerini daha güvenli bir hale getirmek için yan yana yürüyoruz. Sadece kadın olduğumuz için değil; aynı hayatları yaşayıp aynı şeylere üzülen ve gülen kız kardeşler olduğumuz için aynı saftayız. Bizler beklediğimiz halk ekmek kuyruklarından kadınlarla, pazarda en ucuz sebzeyi kovaladığımız komşularımızla bir araya gelip eşit ve özgür bir dünyayı kuracak kadınlarız. Eşit ve güvenli bir dünyada kilolarca ıstakoz yemesek de yarım kilo kıymadan, ekmek içsiz köfteler yapacağız.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
1 Mayıs' ta haykırdığımız talepler için mücadeleye...

Peki, sendikalar gerçek birer işçi sendikası olsaydı, kadın işçilere onları bekleyen tehlikeleri anl...

‘Patronu büyüttüğüm kadar büyütmüşüm artık yeter!’

‘Bizim emeğimizle bu kadar zenginler, malları mülkleri var. Biz işçiler var ediyoruz her şeyi.’

Evdeki hesap çarşıya uymadı!

Üç aşağı beş yukarı hesap yapınca sermayedar değilsen ev almak uzak bir hayal. İster asgari ücretli...