Oppo’dan öncesi, Oppo’dan sonrası: Babadan kocaya, kocadan işyerine şiddet sarmalı
Oppo işçisi bir kadın, evliliği boyunca gördüğü şiddetten kurtulma aşamasında Oppo’dan işten atılma sürecinin yaşamını nasıl etkilediğini anlatıyor.

17 yaşımdaydım, öyle içine kapanık bir ergen falan değildim, deli doluydum. Fikrimin olmadığı konu yoktu. Annem küçük yaşta bize her şeyi öğretti. Ev işini, bulaşığı, temizliği… Öyle güzel yemek yapardım ki o yaşta, parmaklarını yedirtirdim. Annemin, “Hanım bir kız ol hoplayıp zıplama. Ağır başlı ol” öğütlerinin dışında ev işine dair ne varsa öğrendim. Hatta ağır başlı bir kız olmadığım için çok kez annemin babamı kışkırtması üzerine dayak da yedim. Ama sonuç yine hep aynı; ben ağır başlı bir kız olamadım. Peki, ben ne yapıyordum? Arkadaşlarımla sahilde geziyordum. Okuldan kaçıp sinemaya da gittim. Arkadaşlarımla bir evde toplanıp saatlerce sohbet ederdim ve bundan asla sıkılmazdım, zamanın nasıl geçtiğini anlamazdım.

ENSEME YAPIŞAN EL

Lise son sınıftaydım. Kız arkadaşlarımla “Allahım bir an önce bu okul bitse de evlenip kurtulsam” diye dertleşirdik. Sevdiğim adam gelip beni bu hayattan kurtaracak ve beni el üstünde yaşatacaktı. Evdeki baskı ve şiddetten kurtarıp uzaklara götürecekti. Okulun bittiği yani benim mezun olduğum güne geldik. Kırıklarla dolu karnemi aldım gidiyorum. Okul bitti ya önemli olan buydu. Artık sırada uzun süredir arabasıyla okulun önüne gelen ve sürekli beni gözetleyen yakışıklıya varma zamanıydı. Peşimden geldi bir parkta oturduk tanıştık, sohbet o kadar güzeldi ki zamanın nasıl geçtiğini anlamamışım. Enseme yapışan elle irkildim. Korkudan dilim tutuldu. Babam sürükleyerek eve götürdü iki tokat da yakışıklıya patlattı. Ben ise acıdan çok utanç duyuyordum. Annemin hayal kırıklığı ve üzerime atlaması hiç unutulacak şey değil. Parkta görüştüğüm ve ilk anda âşık olduğum bu adam acaba benim için ne düşünüyordu? “Kesin beni bir daha görmek istemez” diye düşünmekten alamıyordum kendimi. Dayak yedim, azarlandım, eve kapatıldım ama yine de yanlış bir şey yaptığımı düşünmüyordum. İçten içe “Bu çocuk beni arasın” diye dua ediyordum. Öyle de oldu, bir arkadaşımla haber göndermiş. Babası kahvede benim babamla konuşacakmış ve beni istemeye gelecekmiş. Bir yandan çok mantıksız geldi bir yandan da kurtuluş diye düşündüm ve kabul ettim.

Her şey yoluna girdi, beni istediler babam sorgusuz sualsiz verdi. Kimsenin durup soracağı zaman yok. Ben evden kurtulmak istiyorum, babam da benden. Çünkü başımın bağlanması gerektiğine inanıyor. Yoksa ben onların başına çok iş açacakmışım. Kısa sürede nişanlandık. Babam işçiydi ve tek başına çalışıyordu. Bana çeyiz olarak verebilecek hiçbir şeyleri yoktu. Öyleyse benim düğün zamanına kadar çalışmam lazımdı. Benim çalışıp çalışmayacağıma birlikte karar vermek için nişanlımı çağırdılar. Nişanlım “Bir şartla; başını örtecek ve bir de işe ben götürüp ben getireceğim” dedi. Bu önerisi çok beğenildi, kabul gördü, babam damadının sırtını sıvazladı. “Helal sana damat! Erkek dediğin böyle olur.” Bu arada parkta attığı tokat için de özür diledi. İçim çok burkuldu çünkü babam benden hiç özür dilemedi ve hiçbir zaman da benimle eskisi gibi de olmadı. Elimden bir bardak su dahi içmedi. Peki ya nişanlıma ne demeli? Kapanacakmışım ve o beni işe götürecekmiş. İçimden “Hadi oradan! Bir baş başa kalalım gösteririm sana” dedim.

Ertesi gün buluştuk ve ona çok kızdım. Nişanlım beni çok sevdiğini ve çok kıskandığını, bana birisi bakarsa dünyayı yıkacağını, onun meleği olduğumu söyleyince yelkenleri indirdim. Birlikte bana başörtüleri ve pardösü almaya gittik. Baba evinden koca evine tam 18 yaşında gitmiş oldum. Ama ne koca evi! Babamı mumla aratan ev…

‘EVLİLİĞİM BOYUNCA ŞİDDET GÖRDÜM’

Evliğimin ilk haftası şiddet başladı; onu beklemeden işten eve döndüğüm için. Sonra duygusal anlar, “Seni seviyorum, beni affet” diye yalvarmalar. Bu durum en az 100 defa tekrarlandı. Çocuğumuz oldu, hamileyken bile şiddet gördüm. Hamileliğimin ilk günlerinde dışarı yemeğe gittik, sahilde oturduk, bacak bacak üstüne attım diye yedim dayağı. 4 yıl süren bu şiddet dolu evliliğin ardından aileme haber gönderdim. Babam, “Ölün gelir ama dirin girmez bu eve” dedi. Aileden yana çare kalmadı. Yine bir şiddet anında polisi aradım ve sığınma evine gittim. Orada kaldığım süre içinde boşanma davası açtım, halen sürüyor.

TAM YENİ BİR HAYAT KURACAKKEN…

Bir arkadaşıma ulaştım, beni yanına çağırdı. “Oppo’ya işçi alıyorlar. Çalış, sonra kendine bir düzen kurarsın” dedi. Oppo’da çalışmaya başladım, iki ay sonra kendime ev tuttum. Arkadaşımın annesi de çocuğuma bakıyordu. İlk başlarda iyiydi yani en azından bir işim vardı. Ama fabrikada giderek baskıyı artırmaya başladılar. Benim çocuk daha küçük, kaç defa ateşi çıktı ve ne yaptıysam izin vermediler. Bir keresinde komşular çocuğumu hastaneye götürmüşler, ben olmayınca hastane işlem yapmamış. O gece bana izin vermedikleri için çocuk aynı ateşle eve geri getirilmiş. Doğrusu bu kadar zor bir zamandan geçtiğim için pek sesimi çıkartmıyordum. Fabrikaya sendika geldi, ben korktum üye olmadım. Ama gelinen noktada 600 kişi ile birlikte işten atıldım. Şu an 24 yaşımdayım, boşanma davam devam ediyor. Eşim sürekli beni çocukla tehdit ediyor. Kiradayım ve bir gün bile boş duracak zamanım yok. Ben de kovulduğumun ertesi günü yevmiye işi buldum, geçici olarak çalışıyorum.

Birlik olup o işe geri dönebilir miydik? Bilmiyorum ama ben vicdan azabı çekerek arkamı dönmek zorunda kaldım. Fabrikanın önünde kaç gün beklerdik? Nasıl yapardık? Küçük çocuğumu kime bırakırdım… Bu soru işaretleri beni diğer işçilerle birlikte hareket etmekten alıkoydu. En çok ben istedim bağıralım, sesimizi yükseltelim diye ama sendikanın da arka çıkmayacağını anlayınca bari bir an önce iş bulayım dedim. Sendika, “Gelin sizi işe sokacağım” deyince hemen gittim ama halen iş bulmuş değiller. Sendikanın bir direniş olmasın diye işçiyi bölmek için böyle yaptığını sonradan anladım ama iş işten geçti sanki…

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Genişleyen öfkeyi dayanak almak, örgütlenmesine da...

Boşuna değil son günlerin tüm direnişlerinde iki sloganın öne çıkması… 'Birleşe birleşe kazanacağız'...

Asgari ücretle 3 boğazı besliyorsam memleketi de y...

Belediye işçisi kadınlarla artan zamlar, derinleşen yoksulluk karşısında çıkış yolunu konuştuk: ‘Biz...

Sağlıkçıya şiddete alışmayalım!

Kadınları ve sağlıkçıları koruyan, şiddetin tekerrür etmeyeceği bir adalet düzeni istiyoruz.