Güneşi gülüşüne sığdıramayanların hikayesi
Tuzla’da sendikalı bir metal fabrikasında yaklaşan TİS süreci öncesi arkadaşlarla kafamızda beliren soruları öğle paydosunda konuştuk.

Yılın içimizi ısıtmaya başlayan ilk güneşi ile birlikte hemen bir bahar temizliğiyle kendimizi de yenileriz. Bu yaz özlemle beklediğimiz güneş artık bizleri yakıp kavuruyor. Cebimizden ocağımıza, çocuğumuzun beslenme çantasından oturduğumuz betonarme evlerin kirasına her gün gelen zamlar durdurmak bilmiyor...

 “Az bir serinleyebilir miyiz?” diye düşünerek gittiğimiz iş yerlerine alınmayan klimalar yüzünden serinlemek hayal oluyor. Ne aldığımız ücret ne de çalıştığımız ortam derdimize merhem oluyor.

Bu yaz “içimizi ısıtan” şey ise başta tekstil olmak üzere farklı sektörlerden işçilerin başlatmış olduğu direnişler, grevler ve hak kazanımları oluyor. Yazın son ayı yerini sonbaharın en güzel esintilerine bırakırken fabrikalarda da yeni sözleşme dönemi başlıyor.

Yönümüzü Tuzla’da sendikalı bir metal fabrikasına çeviriyoruz. Eylül ayında TİS süreci başlayacak. Fabrika Tuzla Serbest Bölgede kurulu ve yüzde 85’in üzerinde ihracat yapıyor. Aynı zamanda 2018 yılında beri ISO 500 listesinde yer alan, sektöründe büyümeye devam eden işletmede yeni hat kurulumuyla birlikte işçi alımları devam ediyor. İşe yeni girenlerin çoğunluğu genç işçilerden oluşuyor. Yaklaşan TİS öncesi arkadaşlarla kafamızda beliren soruları öğle paydosunda birlikte konuştuk. Sizlerle de sohbetimizden bazı kesitleri paylaşmak istiyoruz.

MOLA

İşçi arkadaşlarımızın biri “Fabrikamız bir yandan işçi almaya devam ediyor. Diğer taraftan biz eski işçileri umursamamaya, üzerimizdeki baskıyı artırmaya devam ediyor. Yeni işçi arkadaşlarımızın yanına işi öğrensinler diye bizleri veriyorlar. Onlar iş öğrendikçe bizleri ekarte etmeye çalışıyorlar. Bu hem patronun kendi kârını korumasını hatta artırmasını sağlarken diğer taraftan birliğimizi bozarak bizleri rekabet içine sokuyor, mücadele deneyimimizi yok etmeye çalışıyor” diyor.

‘KIRIK KOLLA NASIL ÇALIŞAYIM?’

Diğer arkadaşımız kafasını sallayarak, “Kolum kırıldı, 1 buçuk aydır raporluyum. Kolumdaki alçı çıktı, hâlâ sargıda. Hafta başında vardiya amirim işe çağırıyor. ‘Bu kolla nasıl çalışayım?’ diyorum, ‘Gelmen lazım, anlamam’ diyor. Gecemizi gündüzümüze kattık yıllarca. Patrona kâr sağlarken bizden iyisi yok, bir düştüğümüzü görmesinler. Hemen tehditler, tutanaklar... ‘İki tezgâha bakan ellerim kırılsaydı’ diyeceğim de teki kırıldı zaten” diyor. Ağlasak mı gülsek mi bilemiyoruz.

SÖMÜRÜYE PAYDOS!

Sözü başka bir arkadaş devralıyor ve “Sözleşmede maaşımızın en az 35 bin lira ile 45 bin lira arasında olması gerektiğini konuşuyoruz. Bunu söylediğimizde arkadaşlarımız şaşırıyor. İnsan gibi yaşamayı bize öyle unutturmuşlar ki. Zaten vergi dilimiyle yıl sonuna geldiğimizde yüzde 27’ye varan kesintilerle elimizde avucumuzda hiçbir şey kalmıyor. Çalışan biz servetlerini servet katan patronlar oluyor” diyor.

HATIRLAYALIM!

Başka bir işçi arkadaş söz alarak herkesin yüzünü gülümsetiyor: “Hâlâ hangi incir ağacının ocağımıza dikilmesini bekliyoruz ki? Ücretse ücret, giydirilmiş haklar ise hak ettiğimiz, güvenceli çalışma ve kafamızı yastığa rahat koyduğumuz geceler ise istediğimiz işte bunlar için çalıştığımız fabrikaya sendikayı nasıl getirdiğimizi hatırlayalım... En küçük hak gaspında nasıl omuz omuza direnişe geçtiğimizi hatırlayalım. Ama önce kendimize nasıl inandığımızı ve birbirimize nasıl güvendiğimizi hatırlayalım.” 

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Kadın işçiler olarak Toplu İş Sözleşmesi süreçleri...

İzmir’den Sağlık-İş üyesi kadın işçi: ‘Kadın işçiler, toplu sözleşme süreçlerine dahil olup, maruz k...

Süt iznini toplu iş sözleşmesi ile artırmak mümkün...

Süt izninin kullanılabileceği zaman dilimi ve günlük süt izni süresi toplu iş sözleşmesi ile artırıl...

Toplu iş sözleşmesinde kadınların da talepleri var

Kadıköy Belediyesinde çalışan, Genel-İş Anadolu 1 Nolu Şube Kadın Komisyonunda bulunan Necla Özülkü,...