ETF işçileri 2 aydır direniyor: Direniş nasıl değiştiriyor?
İki ayı aşkındır hakları gasbedildiği için direnişte olan ETF Tekstil işçilerinin direnişi işçileri nasıl değiştirdi, bakışlarında nasıl değişimler yarattı?

Tuzla Tepeören’de kurulu Deriteks Sendikasının örgütlü olduğu ETF Tekstil fabrikasında direniş iki ayı aşkın süredir devam ediyor. İşçilerin “İki ayımızın her günü ayrı bir maceraydı. Buradan bir direniş filmi bile çıkarırdık” diye tarif ettikleri direniş macerası temmuz ayının kavurucu sıcağında başlayıp, mevsim yerini sonbahar rüzgarlarına bırakıncaya dek hem fabrika önündeki direniş çadırında hem de üretim yaptıkları büyük markaların satış mağazalarında devam etti, halen de sürüyor.

ETF Tekstil fabrikası kadın işçilerin ağırlıklı olarak çalıştığı bir fabrika. Kadın işçi sayısının ezici çoğunlukta olduğu fabrikada direnişi de en önden omuzlayıp ilerletenler yine ağırlıklı kadınlar oluyor haliyle. ETF Tekstil işçisi sendikal örgütlenme ve TİS dönemleri gibi süreçlerden çeşitli eylemlilik ve hak arayışlarına pek yabancı değil aslında. İşyerinde, sendikaya üye olmadan önce ücretlerinin çok daha düşük ve çalışma koşullarının çok daha ağır olduğunu ifade ediyorlar. Fabrikalarının kapanacağının duyurulduğu 2022 temmuz ayında hem işsiz kalacaklarını hem de hak edişlerinin yüzde yetmişi gibi önemli bir kısmının patronları tarafından gasbedilmek istendiğini öğrenen ETF işçileri, haklarını alabilmek için daha kararlı ve uzun soluklu bir eylem sürecini göğüslemeye başladı.

Nitekim ileri işçilerin süreci arkadaşları ile tartışıp üretimi durdurma kararı ile eyleme çıktıkları, sendikalarını da harekete geçirerek bu kararda ortaklaştıkları bir süreç başladı. Fabrikayı işgal edip üretimi durdurdukları ilk günlerde 250 civarı işçinin önemli bir bölümü eylemin parçası oluyordu. Fabrika bahçesinde geceli gündüzlü nöbet tuttukları dönemde, patron Sanem Dikmen’in lavabo kapılarının kilitlemesi ile karşı karşıya kaldılar. Bu ilk müdahaleyi, işçilerin polis eşliğinde fabrika dışına çıkarılması, fabrika girişine demir kapı ve dikenli tellerin çekilmesi, polis ve çevik kuvvet ekipleri eşliğinde haklarının karşılığı olan makina ve ürünlerin kamyonlara yüklenerek kaçırılması izledi. Direnişin ilk gününden itibaren eylemlerin içerisinde yer alan işçiler açısından tüm bu müdahalelerle karşı karşıya kalmak önemli bilinç değişimleri yarattı elbette.

‘KADIN DOSTU’ YALANI APAÇIK ORTAYA ÇIKTI

İşçilerin üzerine tartıştığı önemli meselelerden biri karşı karşıya kaldıkları bunca zorluğun sorumlusu, haklarını gasbetmek isteyen patronlarının kendileri gibi kadın oluşu. Patron Sanem Dikmen’in eylemlerin ilk günlerinde duyduğumuz, “Üç kuruş için bu kadar yaygara koparıyorsunuz” ya da “eylemleri bitirin çocuğumun psikolojisi bozuluyor” sözleri, fabrikanın kapanması ile kreş hakkından mahrum kalan, evinde bakımından sorumlu olduğu çocuklarını bırakarak fabrika önünde geceli, gündüzlü direnişe katılan işçilere “Peki ya bizim çocuklarımız?” sorusunu sordurdu.

Kendileri fabrikada üretim yaparken, kadın istihdamının öneminden söz eden, “eğitimli, kendini yetiştirmiş” Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı Sanem Dikmen ile aralarında bir fark olduğunu gördüler. Sınıfsal bir fark… Bu sınıfsal farkın bilinci, günlerce fabrika önünde nöbet tutarak korudukları, kıdem haklarının karşılığı olan malların beş kez çevik kuvvet polisi eşliğinde kaçırılmasıyla daha da derinleşti. Ters kelepçeyle gözaltına alındıkları günün sonunda, müdahalenin şiddetinin yarattığı şaşkınlık vardı her birinin üzerinde. Devletin, yasaların, “Sizin aileleriniz de bizim gibi işçidir” diyerek bağırdıkları kolluk kuvvetlerinin kendileri için değil, Sanem Dikmen’in sermayesini korumak için var olduğunu gördüler süreç içerisinde.

Patron kimdir, devlet nedir ve işçi sınıfı kimlerden oluşur gibi tartışmalarla gelişen sınıfsal farkın bilinci, örgütlülük ve dayanışmadaki zayıf ya da güçlü yönleri de sorgulamaya itti zamanla. Örneğin, direnişe katılmayan arkadaşları ile karşı karşıya gelmenin değil birbirinin koşullarını anlayarak, ikna etme çabası içinde olmanın ilerletici olacağı sonucuna vardı zamanla direnişçi işçiler. Eylemlerindeki olumlu veya olumsuz yönleri gidişat ile birlikte ele alıp sendika komitelerinde tartışmaya açtıkları ve buradan karar alarak eylem planını oluşturdukları bir süreci işlettiler. “Yaşasın örgütlü mücadelemiz” sloganındaki örgütlülük vurgusunda cisimleşen, eksiğiyle veya fazlasıyla yürüyen bu tartışma, birlikte karar alma süreçlerinde olgunlaştı bir bakıma.

Bugün yaşadıklarının tartışmasını yürütürken Türkiye’de ve dünyada olup bitenlere, işçi ve kadın eylemlerine oldukça duyarlı hale geldi ETF işçileri. İzmir’de kurulu Philip Morris fabrikasındaki hak arayışını takip eden, İran’da Masha Amini’nin öldürülmesi ile yükselen eylemleri direniş alanında tartışmaya açan ve yaşananların patron sermaye düzeni ile daha fazla bağını kuran, kurmaya çalışan bir noktadalar artık. Çünkü direnmekte haklı olmanın bilincine karşılık patron devletinin zor aygıtlarının kendileri üzerinde nasıl devreye sokulduğunu deneyimlediler iki ay boyunca. Mücadele etme duygusunun ne kadar bulaşıcı olduğunun farkındalığı var artık ETF işçilerinde. Gelişen işçi eylemleri ve halk hareketleri bu bulaşıcılığı doğrular durumda.

‘ÖRGÜT VE ÖRGÜTLENMENİN ANLAMI HEP OLUMSUZDU’
Fabrika önündeki bekleyişte yapılan çay kahve sohbetlerinden küçük bir örnek: “Daha önce böyle bir işçi eyleminin içinde bulundunuz mu?” sorumun cevabına, çoğu işçinin ilk eylemini fabrikalarının sendikalaşma sürecinde veya sonraki eylemlerde yaşadığı cevaplarını almıştım. “Örgüt ve örgütlenmenin anlamı hep olumsuz bir şeydi benim için” demişti bir kadın işçi. “Eşim 1 Mayıs eylemlerine katılırdı ancak ben hiç dahil olmazdım. Bu fabrikada çalışmaya başladıktan sonra eylem ne demek, hak aramak neden önemli, kısacası örgütlü olmak ne demektir bunun farkına vardım.” Bu sözleri söyleyenler yaşamın çeşitli yüklerini sırtlamanın tüm zorluklarına rağmen evinden çıkarak sanayi bölgesindeki fabrikaları önünde gece gündüz nöbet tutan işçiler. Hal böyle olunca dayanışmanın, kendinden önce yanındakini önemsemenin önemi başka oluyor.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
ETF işçileri: Okullar açılıyor çocuklarımızın ihti...

Ücret ve tazminatlarını alamayan, okulların açılmasına az bir süre kala zor duruma düşen direnişteki...

Hakları için direnen ETF tekstil işçisi Ayşe: Patr...

Ayşe bir işçi disipliniyle gelip gidiyor alana. “Hakkımızı alana kadar bitmeyecek nöbetimiz” sözünü...

ETF Tekstil işçisi kadınların direnişini konuşuyor...

Haklarını almak için mücadele eden ETF Tekstil işçilerinin direnişini ETF işçisi Gülşen Balta anlatı...