ERMENİ SOYKIRIMI: Gerçek hâlâ ortada ve hâlâ görmezden geliniyor!
106 yıl geçti 1915’ten bu yana. Ayrımcılık hâlâ devam ederken, bu gerçeği kabul etmemek ve görmezden gelme hali tüm nefretiyle koruyor yerini.

Yaşamak için ağır bedellerin ödendiği bir tarihin kara deliği; bilinen, ancak görmezden gelinen bir katliam... Tarih boyunca soykırımın tanıklarının anlatımına, tüm kanıtlara ve belgelere rağmen reddedilen bir gerçek... Peki bu gerçeğin içinde savaşın ve etnik soykırımın kurbanı olan ‘Ermeni Soykırımı’nın kadınları neler yaşadı? Sürgün, ölüm, fuhşa zorlama, açlık, şiddet, tecavüz...

Hayatta kalan Ermeni kadın ve çocuklar dünyanın dört bir yanına dağıldı, elbette çok büyük zorluk ve güçlüklerle... 106 yıl geçti 1915’ten bu yana. Ayrımcılık hâlâ devam ederken, bu gerçeği kabul etmemek ve görmezden gelme hali tüm nefretiyle koruyor yerini. O dönemin Ermeni kadınlarını unutmamak ve tarihin gerçeğini belgelemek için Ermeni haber ve portre fotoğrafçısı Nazik Armenakyan’ın objektifinden Ermeni Soykırımının izlerini fotoğraflarıyla gösterelim istedik... Armenakyan’ın “Hayatta kalanlar” adlı fotoğraf serisi 1915-18 yıllarında Ermenilere düşen korkuların görgü tanıklarını ve onların anlatımlarını taşıyor.


TİGRANUHİ ASATRYAN | 1910 Kars Kağızman doğumlu. Fotoğraf 2010’da çekilmiş. “Kağızman’dan iki kez göç etmek zorunda bırakıldık. İlkini çok hatırlamıyorum. Ama 1918’deki ikincisi dün gibi gözlerimin önünde. Cehennem gibi bir gün, ölü çocuklar... Leninakan’a varana kadar vahşete tanık olduk. Akrabalarımızı kaybettik -teyzem ve üç oğlu da dahil. Amcama hapiste işkence edip öldürdüler. Her yerde farklı şekillerde acı çeken Ermeniler vardı. Ben zengin bir ailenin çocuğuydum. Ama soykırım esnasında bunun hiçbir önemi yoktu. Kimseyi ayırmadan her şeyi yaptılar. İnfazlar, tecavüz...”


YELENA ABRAHAMYAN | 1912’de Kars’ta doğmuş. Fotoğraf tarihi 2008. “Gözlerimle gördüm. Bir kadın kucağında bebeğiyle nehre atladı. Nehir kabarmıştı, köprü yapılabildiğine göre çok geniş değildi ama derindi. Her türlü şeyi taşıyordu cesetler, giysiler, beşik… Ve orada köprünün üstünde oturmuş bunlara tanıklık ediyordum. Garip olan, insanların heykel gibi olmasıydı. Kimse ağlamıyordu, etrafta hiç ses yoktu. İlk çığlık 10 yaşındaki bir erkek çocuğunun annesinden geldi. Ondan sonra, bilmiyorum belki ben sağır olmuştum, hiçbir şey duyamadım. Hiç ses yoktu, ne bir ağlama ne bir çığlık. Gördüğüm herkes kaçmak için aşağı doğru koşuyordu.”


VARSENİK LAGİSYAN | 1908’de Halep Yoğunolluk Köyü’nde doğan Varsenik Lagisyan. Fotoğraf 2008’den. “Ya öldürecektik ya da öldürülecektik. Türkler köyümüze girdiğinde bunu anladık. Evlerimizi terk etmemiz gerektiğini söylediler. Yaşlılar, kendi aralarında bir toplantı alıp Musa Dağı’na gitmemize karar verdiler. İyi hatırlıyorum, bir Fransız gemisi gelip bizi aldı ve Mısır’a götürdü.”


MARİ VARDANYAN |1907’de Malatya’da doğan Mari Vardanyan. “Çok büyük bir evimiz vardı. Evdeki fazla odaları kiralıyorduk. Sonra soykırım başladı. Büyükannem babamı hapse atmasınlar diye evi satıp parasını Osmanlı’ya verdi. Eğer bir Ermeni’yi evlerinde sakladıkları ortaya çıkarsa kendi evlerinde asılacaklarına dair bir ferman varken biz bazı Türklerin evinde saklandık. İyi Türkler de vardı.”

Kaynak: Gazete Karınca / New York Times / nazikarmenakyan.com

İlgili haberler
GÜNÜN FOTOĞRAFI: Evini koruyan 106 yaşındaki Ermen...

Bazen fotoğraflar çok şey anlatır. Bu da o ‘çok şey’ anlatan fotoğraflardan... 1990 yılına ait olan...

GÜNÜN KADINI: Adını tarihe yazdıran bir Ermeni kad...

Tarihe adını ilk okyanus bilimcisi kadın olarak yazdıran biriydi Anita Karagoshyan… Sadece bir okyan...

Vardık, varız, varolacağız...

Ermeni Soykırımı gerçeğini küçük yaşta babası ve annesinin anlattıklarıyla öğrenen Ani Kalk, Ermeni...