
Çocukluğunuzun en masum anılarını saklayan yer, büyüdüğünüz mahalle. Orada büyüdünüz, koştunuz, düştünüz… Büyürken ve birlikte yaşamı anlamaya çalışırken “terbiye” edildiğiniz oldu mu? Peki mahalle, kadınlar için bir “terbiye” alanından “dayanışma” alanı olma halini nasıl büyütür?
Türkiye’nin farklı bölgelerinde büyümüş, birbirinden oldukça farklı birkaç kadın olarak bir araya geldik ve Latife Tekin’in Sevgili Arsız Ölüm kitabını konuştuk. Kitabın etrafında birleşince masamıza Dirmit de eklendi. Sizi onunla tanıştırayım: Dirmit, sevgi ile arsızlık arasında gidip gelen, köyden kente göç eden bir ailenin içinde kendini bulmaya çalışan bir kadın. Hayalleri, merakı ve isyanı olan bir kadın. Bu tanımların ötesinde, Dirmit, “onca farklılığımızın karşısında bizi ortak bir yerde birleştiren bir sembol.” Tıpkı bizim kulağımıza en masum anılarımızın olduğu sokaklarda fısıldanan “Sen sus, kız çocuğu konuşmaz, sorgulamaz, kendi sınırlarını bilir, görünmez olur” cümlelerinin Dirmit’in kulağına da dolması gibi bir ortaklık. Erkeklerin merkezde olduğu bir evde büyüyen Dirmit’in yaptığı her hareketin karşılığında bir terbiye mesajı geliyor. Fakat Dirmit’in üzerine atılan onca “terbiye” ağına rağmen, onu bu ağlara sıkıştırmayan bir şey var: Dirmitçe, insanca yaşamak arzusu.
KADINLARI BİRLEŞTİREN SEMBOL: DİRMİT
Mahallenin dar sokaklarında kadınlar için çizilen kurallar; keşfetmek ve yaşamak isteyen kadını, “kadın olmak” denilen kalıba sığdırmaya çalışır. Bu bazen bir sözle, bazen bir bakışla, bazen de masum görünen bir görünmezlik peleriniyle yapılır. Büyüyüp yaşamını kazanmaya çalışan kadın, evinde ve mahallesinde yaşadığı bu düzenin aslında sistemin her yerini kapladığını fark eder.
Kadınlar, kendi yaşamlarında söz hakkı olduğunu çoğu zaman çalışıp para kazanınca öğreniyorlar. Çalıştıkları iş yerlerindeki arkadaşlarıyla omuz omuza verip haksızlığa karşı ses çıkardıklarında, belki kulağına yine o tanıdık ses fısıldıyor: “Sen sus, kız çocuğu sorgulamaz.” Ama bu kez yanındaki arkadaşı, “Hayır, susma! Birlikte başaracağız” diyor. Tıpkı Dirmit’in içinden taşan insanca yaşamak arzusu gibi taşan bir ses. Kadınlar, içlerindeki bu arzudan, kendi hayatlarını yönetmekten ve hakları olanı istemekten vazgeçmiyorlar.
MÜCADELE ALANINDAN DAYANIŞMA ALANINA
Mahalle, kadınlar için sadece bir mücadele alanı değil, aynı zamanda bir dayanışma alanıdır. Ev içindeki görünmez emek, ailevi baskılar, esnek çalışma “müjdeleri”, işsizlik korkusu ve eşitsizlik içinde sıkışan kadınlar için mahalle; dayanışmanın ve paylaşmanın güçlü bir alanı haline gelebilir. Kadınlar birbirlerinden öğrenebilir, birbirlerinin sorunlarına birlikte çözüm arayabilir. Bir pazar alışverişinde, çay buluşmasında, parkta… Benzer şeyleri yaşadıklarını görünce bireysel olarak güç bulabilirler. Ancak güçlü ve kalıcı bir birliktelik; kadınların bilinçli bir şekilde birleşip haklarını savunmalarıyla, seslerini ortaklaştırıp yükseltmeleriyle gerçek anlamını bulur. Modern kentler, mahalleleri yıkıp kadınları yalnızlaştırarak ev içine sıkıştırıyor gibi görünse de kadınlar birleşmenin yolunu her zaman bulurlar. Dirmit’in onca yalnızlaştırma çabasına rağmen bir yolunu bulması gibi.
Fotoğraf: Freepik
İlgili haberler
Bir kasabanın çılgınlık hikayesi: Lanetli Ekmek
‘Lanetli Ekmek, çıldırmış bir kasabanın, kana karışan zehir benzeri kıskançlığın, insanı yakıp tüket...
Kız kardeşim, var mısın mücadeleye?
‘Bunu yaşayan sadece bizler de değiliz. Bu mektubu okuyan kız kardeşlerimiz, siz de benzer şeyleri y...
Payal Kapadia’nin öte geçelerden çaldığı ıslık: Ay...
Aydınlık Hayallerimiz, üç emekçi kadının sessiz isyanlarını, dayanışmalarını ve kentlerdeki hayatta...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.