“Bak sakın bunu dergiye yazma!” Ayşe ile sohbetlerimiz artık bu cümle ile başlıyor. (Ahhh Ayşecim istesen de senin her anlattığını dergiye yazamam ki…) “ Zaten senin iznin olmadan yazmam biliyorsun” diyorum. “Amaannnnn! Yaz beee, insanlar biraz gülsünler. Geçim derdi, hayat pahalılığı gülecek hal mı bıraktı” diyor. Kahveler içilip fallara baktıktan sonra, demlenmiş çaylarımızı alıp sohbete başlıyoruz. (Ayşe mütemadiyen anlatırken bize dinlemek, gülmek ve şoka girmek kalıyor)
— Kızzzzz Nesrin abla (Ayşe’nin görümcesi) evlendi size söyledim mi?
— Yoo söylemedin. Ne zaman, kiminle evlendi?
— Nesrin ablanın kocası çok kötü bir adamdı, iki oğlu var, çocuklar küçükken ayrıldılar. Şimdi biri 23 diğeri 20 yaşında, kendilerini kurtardılar. Nesrin abla da çalıştı, hep ayakları üzerinde durdu. Ortak bir arkadaşları varmış adamla, o tanıştırmış öyle tesadüf. Adam Londra’da taksi şoförüymüş, geçen yıl izne geldiğinde Nesrin ablayı görmüş ama hiç konuşmamışlar, bu sene yine geldiğinde yine karşılaşmışlar, işte görüşmüşler, adam evlenme teklif etmiş. Nesrin abla kabul etti, nikah kıydılar. Ayyyyy Fatoş adam bir romantik, bir kibar benim bile evlenesim geldi.
— Ayşeeeee!
— Adam Nesrin ablanın bir dediğini iki etmiyor, elini sıcak sudan soğuk suya sokmuyor. İkinci evlilikte çok mutlu olunuyormuş, ben de benimkini boşayıp yeniden mi evlensem acaba?
— Kız adamı durduk yere niye boşuyorsun?
— Öyle deme, geçen gün evde televizyon seyrediyoruz karşılıklı koltuklarda, filmde romantik bir sahne gördüm çok hoşuma gitti. Döndüm “Lan sen beni seviyon mu?” diye sordum. Hemen kafasını çevirdi “Git işine Ayşe” dedi. Dedim anam adam işten yorgun argın geliyor acaba ondan mı? Yok, adam öküz. Herkesin kocası çalışıyor bir benimki mi yoruluyor? O kadar çikolata da alıyorum halbuki. (Hep birlikte kahkahayı basıyoruz) Yok beeee ben o çikolataları nereden bulup alacam param mı var? Siz gülün diye söyledim. Hem sizin yüzünüzden artık Osman’ın evine de gidemiyorum, Allah bilir yeni yeni neler almıştır... Bence sizin bana nazarınız değdi. (Kızzz deli misin senin çikolatalarına ne nazar değdireceğiz)
“Ayşeeeeee yine başladın” diyorum. “Tamam beeeeee şaka yapmak yasak, konuşmak yasak, düşünmek yasak, hayal etmek yasak napak ölek mi? Biz de insanız bizim de hakkımız” cevabını veriyor. “Bacım size bir şey diyeyim mi?” diye koltukta kaykılıp ciddiyete bürününce “ne diyecen gene” diye işkilleniyoruz. “Bizim mahallede Fikriye var ya, işte o kocasını internette biriyle konuşurken yakalamış. Fikriye tüm yazışmalarını okumuş. Adam döktürmüş bekarım, mühendisim diye halbuki 2 çocukları var işi de kaynakçılık. Çok kavga etmişler. Ş….sizin savunması “Eee sen de çok kilo aldın yaşlandın” olmuş. “Hem sadece konuştuk, bişe yapmadık ki” felan demiş. Fikriye çocuklarını alıp annesinin evine gitmiş, ama araya eş dost girince geri dönmüş. Ya bu erkekler kendini ne sanıyor! Fikriye kocasından zayıf, adamı görsen nasıl şişman. Kızzzzzz, Fikriye’nin kocasını çıplak düşünsene. (Ayşeee yuhh artık!) Oturunca memeleri göbeğinin üstünde duruyor, haline bakmadan Fikriye’yi beğenmiyormuş. (Ayşe komşunun kocasını gözümüzün önüne çıplak getirdin ya bir şey demiyorum sana.)
Kızzzz bu zenginler aldatma meselesine hiç bizim kadar üzülmüyorlar sanki? Osman’ın karısı hep yakalıyor adamı ama hiç evi terk etmiyor. Kızıyor, küsüyor arkasından adam ya arabasını değiştiriyor ya mücevher alıyor. En son gene yakalamıştı. Sonra gitti burnunu yaptırdı, bir de yeni çıkmış, gamze yaptırdı. Sırf gamze estetiği için 20 bin verdi. Onlara giderken tam 3 araç değiştiriyorum, yol paramı ayrı olarak vermesini istedim beni işten çıkardı. Bu zenginler bizi ne olarak görüyor acaba? Normalde 5 gibi çıkmam lazım ama ben işimi tam bitirmeden çıkmıyorum. Benim onlara kul hakkım geçiyor ama umurlarında değil. Kadın bana “Ayşecim” deyince benim yelkenlerim suya iniyor.
— Ayşecim biz zenginlerle aynı gemide değiliz. Onlar işveren, bizler işçiyiz. Çalıştığın hiçbir yerde işverenin ile gönül bağı kurma, sana iyi davranması bir lütuf değil. O işi senden daha güzel daha ucuz yapan birini bulsa seni hemen çıkarır.
— Heeee kız gerçekten öyle oldu. Fatoş kızzz sen nasıl böyle her şeyi biliyorsun?
— Her şeyi bilmiyorum Ayşecim, sadece kim emeği ile kazanıyor kim kimin emeği üzerinden kazanıyor onu biliyorum.
— Üfff gene anlamadığım şeylerden konuşmaya başladın. Bilmiyordum, ama öğrendim. Madem yol paramı vermiyor, istiyorum. Eskiden istemezdim. Beni işten çıkarırlarsa ne yaparım, diye düşünürdüm. Şimdi amannn benim gibi çalışanı nereden bulacak, diyorum. Hakkım olanı istiyorum. Neyse gene sıkıcı sıkıcı konuşmaya başladınız. Ben canım sıkılınca ne yapıyorum biliyor musunuz?
— (Aman Allah’ım geliyor herkes sıkı tutunsun) Ne yapıyorsun Ayşe?
— Kızmayacaksın ama!
— Sen önce anlat gerisine hep birlikte karar verelim.
— Tamam anlatacam ama önce şu çocukları başka odaya gönderin.
— (Yok artık o kadar mı?) Tamam Ayşe vazgeçtik, öğrenmek de dinlemek de istemiyoruz.
Zeynep ısrar ediyor, “Sus be anlatsın” diyor. Serap ayağa kalkıp çocukları odanın içinden toparlamaya başlıyor bile. Ayşe kahkaha atarak izliyor, ben “Abartmayın yaaaaa tamam bugünlük bu kadar yeter” diyorum ama nafile. Çocuklar diğer odaya götürülüp televizyon açılıyor bizim odanın kapısı kapatılıyor çaylar yenileniyor. Ayşe anlatmaya başlıyor!..
Gelecek sayı: Ayşe’nin fantazileri…
Çizim: Müslime Karabatak
İlgili haberler
Açlığına okumak…Verilen burs neye yetiyor ki?
KYK bursları ve kredileri açıklandı açıklanmasına da kaç kişi burs alabildi? Burs/kredi miktarı öğre...
‘Duyduğumuz en küçük kaygı dahi politik’
‘İnsanlık tarihi şunu da gördü ki diktatörler de beslediği şiddet de biriken öfkenin karşısında yıkı...
Bize yalan söylemişler…
2022’de bir dileğimiz olacaksa bu dilek eşit bir hayat talebindeki ısrarımızdır. Öldürülmediğimiz bi...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.