Ayşe’ye veda
Ayşe’nin maceralarından süzülen bu yazı dizisini kadınların duygularını, isteklerini, beklentilerini korkmadan özgürce ifade etmesinin ayıp ya da günah olmadığını vurgulamak için yazmaya başladık.

Ayşe’nin babası rahatsızlanıp yoğun bakıma kaldırılınca hepimiz endişendik. Birkaç gün yoğun bakımda kaldıktan sonra servise alındı, sonrasında da taburcu oldu. Bu süreçte hep Ayşe’nin yanında olsak da geçmiş olsun ziyareti için eve gitmek icap ettiğinden kızlarla toplaşıp ziyarete gittik.

Amcanın durumu iyi, biraz sohbet ettikten sonra amcamız dinlensin diye biz balkona çıkıyoruz. Ayşe’nin eski neşesi yok, stresli günlerden geçti. Hep o bizi güldürürdü, şimdi biz onu güldürmeye uğraşıyoruz ama onun kadar yetenekli değiliz galiba, söylediğimiz her şeye minik bir gülümsemeyle karşılık veriyor.

Ayşe hastane sürecini yeniden anlatıyor. “Neyse ki geçti, Allah kimseyi düşürmesin, herkes sağlığına bir an önce kavuşsun” diyor. “Ama artık babam eskisi gibi olamaz Alzheimer’ı çok ilerledi, ben işten çıkacağım babama bakmak zorundayım” diyor ve bana dönüp devam ediyor: “Artık o zengin eve gidemeyeceğim, size anlatacağım komik hikâyelerim olmayacak. Babamla yakından ilgilenmem gerek.”

“Ayşeciğim, o sohbetlerimiz elbette çok eğlenceliydi ama eğlenceden ziyade kadınların konuşamadığı, tabu kabul ettiği konuların konuşulması, yazılması, bunun kadınlarla paylaşılması önemliydi. Sen de bunları yazmama izin verdiğin için çok teşekkür ederim. Kadınların seslerinin bastırıldığı, korkutulmaya çalışıldığı, bedenlerinin, cinselliklerinin yasak, günah hale getirildiği bir dönemde bu sohbetleri yapmak benim için çok kıymetliydi” diyorum.

Zeynep diyor ki; “Evet yaaa sanki bizim hiç duygumuz, isteklerimiz, arzularımız yokmuş gibi, bizim erkeklerden bir beklentimiz yokmuş gibi bir imaj yaratılıyor…”

Seval, “Kadınlara yüklenen tek misyon annelik. Kadın annedir, annelik kutsaldır vs. vs. Kadınların nasıl olması gerektiğini de erkekler öğretmeye çalışıyor. Bizi bir kalıba sokmak istiyorlar. Kadınların önce insan olduğunu saymıyorlar. Üstelik buna karşı çıkan tüm kadınları düşman gibi görüyorlar” diyor.

“Evet” diyorum “Haklısınız. Bizim toplumumuzda kadınlık ne kadar reddedilirse o kadar yüceltiliyor. Küçüklükten başlıyoruz. Düzgün otur, sesli gülme, dışarı çıkma, temizlik yapmayı, yemek yapmayı öğren. Regl olduğunu gizle, memelerin belirmeye başlayınca sakla. Sanki kadın olmak kötü bir şeymiş gibi sürekli ‘onu yapma, bunu yapma...’ Genç kızlık ve ergenlik dönemini hiç anlatmak bile istemiyorum. Bir gün evlendiğimizde bize ‘Hadi bakalım kadın gibi kadın ol, erkeği memnun et’ deniliyor. Kadınların hisleri duyguları hiç yokmuş gibi, hiç talepkâr olamazmış gibi yaşamamız bekleniyor. Ayşecim aslında senin hikâyelerini dergiye yazmak istememin bir sebebi de buydu. Kadınların da talepleri beklentileri var ve bu ayıp ya da günah olamaz.”

AYIP DA DEĞİL, SIR DA…

Bu yazılarla pandoranın kutusunu nasıl açtığımızı konuşuyoruz sonra. Ayşe’nin hikayesine ilk başladığımızda çok beğeni de aldı çok eleştiri de. Ayşe’nin gerçek bir kadın olmadığını, yani yazıların kurgu olduğunu düşünenler, abartılı bulanlar oldu. Ayşe’ye dönüp diyorum ki “Senin gibi bir kadının olamayacağını düşünenler olmuş, ne dersin buna?” Muzip muzip gülümsüyor soruya, “Sen o inanmayanlara ver numaramı beni arasınlar, Fatoş benim anlattığım her şeyi yazmıyor, anlattıklarıma sansür bile koyuyor, derim” diyor (ahahah haaaaa Ayşe ben yazardım yazmasına ama her anlattığını da anlattığın gibi dergiyi poşete koyarlar diye düşündük valla :)

KADINLARIN YOK SAYILMASINA İTİRAZ

Aslında Ayşe’nin hikayenin başkahramanı haline geldiği sohbetlerimiz bütün kadınların bir araya geldiğinde biraz kafa dağıtmak, birbirinden akıl almak için konuştuğu konular... Kadın cinselliği o kadar büyük bir tabu ki, kadınlar arasında bu sohbetler de olmasa neredeyse hiçbir bilgi kaynağına ulaşamıyor kadınlar. Hurafeler, yarım yamalak bilgiler de alıp başını gidiyor tabii… Kadınların, özellikle de emekçi kadınların arasında bunca sohbet konusu olan ama dönüp baktığında açık açık konuşulması büyük bir tabu haline getirilen cinselliği yaşama biçimlerimizi, arzularımızı, ikili ilişkilerde hep erkeklerin hazzını merkeze koyan, kadınları hep o hazza hizmet etmek için nesne haline getiren anlatıyı bozmak istedik. Valla derginin en çok okunan yazılarından biri olduğuna göre, herhalde bir ihtiyaca da karşılık geldik :)

Ay kız ihtiyaç olmaz mı beee, diye atlıyor kızlar sohbete… Ayşe en muzibi yine; “Kız bunlar neden ayıp olsun ki. Bu hayatın içinde var, her canlı cinsellik yaşıyor. Evde beslediğimiz kuşlar kediler, bütün canlılar yaşıyor, bu çok normal, bu kadın için niye ayıp olsun. Biraz salalım yani bu konuları, bir rahat konuşalım. Valla siz bile hep lafları ağzıma tıktınız bazen” diyor, laf sokmayı da ihmal etmeden :)

Allah’ını severim senin beeeeee! diyorum. İşte benim Ayşem böyle! Gülüyoruz.

AYŞE’NİN BALKON KONUŞMASI

Ayşe’nin maceralarından süzülen bu yazı dizisini kadınların duygularını, isteklerini, beklentilerini korkmadan özgürce ifade etmesinin ayıp ya da günah olmadığını, ayrıca bunun her kadın ortamında konuşulduğunu, bu konuşmaların normal olduğunu, Ayşe gibi düşünen ama Ayşe gibi açık sözlü olamayan kadınların yalnız olmadığını vurgulamak için yazmaya başladık. Ayrıca emekçi kadınların hayatın her alanındaki duygu ve düşüncelerini yansıtan bir dergide emekçi kadınların cinselliği nasıl yaşadığını, cinselliğin de ne kadar sınıfsal olduğunu konuşmaktan daha doğal ne olabilirdi ki?

Ayşe’ye soruyorum, veda yazımızda sen senin hikâyelerini okuyan kadınlara ne söylemek istersin? Ayşe basıyor kahkahayı “Ayyyy çok heyecanlandım şimdi, kendimi çok önemli biri gibi hissettim” diyor. (Ayşecim sen bizim için çok önemlisin tabii) Sonra seçimi kazanmış siyasetçi gibi balkon konuşması yapmaya başlıyor. “Buradan kadınlara diyorum ki öncelikle yenilikçi olsunlar ben yenilikçilikten yanayım. (ahahah hahaaaaa Ayşeeeeee) Tamam beeeee anladım, dur şimdi ciddi olacağım” diyor. “Kadınlar her konuda cesaretli olsun, özgür olsun istiyorum ben. Eğer ben çalışıyorsam, ben de eve ekmek getiriyorsam, her konuda benim de istediklerim olmalı. Kadınlar kendilerine değer versin, istedikleri, mutlu oldukları şeyleri yapsın. Sürekli birileri için fedakârlık yap yap, kuruduk kaldık. Mesela ben evlere gidip temizlik yapıyorum, milletin pis tuvaletlerini temizliyorum. Kendimi mutlu etmek de benim hakkım. Kadınlar kendilerine daha çok değer versin başkalarının ona değer vermesini beklemesin” diyor. “Ayşe kız tam alkış alacak konuşma yaptın” diyorum. Gülüşüyoruz.

“Babam iyileşsin başka işe gireceğim, şimdilik bilmiyorum ama kesin anlatacak başka şeyler bulurum ben, o zaman arada yazarsın yine beni” diyor. Yazmaz mıyız be Ayşem, sen yeter ki anlat…

Fotoğraf: Unsplash