Küresel ısınma ve eşitsizliğin kesiştiği nokta: Eunice Newton Foote
Bilim tarihimizde 163 yıldır emeği görmezden gelinen bilim insanı. ABD’li Foote, 1856’da bir bilim konferansında, atmosfere ne kadar çok karbondioksit yayılırsa, o kadar fazla ısınacağını kanıtladı.

“Kışın sonu bahardır” derken seçimlerle geçti gitti güzelim bahar. Yerini zam ve sıcaklık dalgasının yayıldığı bir yaza bıraktı. Gazetelerde ona-buna-şuna yapılan zamlar ve “Meteoroloji uyardı!” haberleri yerini aldı yine. Dünya gündemindeyse, bizim sönmeyen bir ateş gibi her daim yanan ülke gündemimizde yeterince yer bulamayan bir konu var: Küresel Isınma.
Araştırmalar, son birkaç on yılımızın kaldığına dair veriler sunuyor. Gerçekten sonumuz geldi mi bilmiyorum ama en iyi ihtimallere bakmak bile iç karartıcı: Buzulların erimesi hiç olmadığı kadar hızlandığından su seviyesi de artacağı için yüz milyonlarca insan yaşam alanlarını kaybedecek. Özellikle tarım sektörü başta olmak üzere açık alanda yapılan işlerde yaklaşık 90 milyon kişi işsiz kalacak... Tarım işinde en çok kadınların çalıştığı düşünülürse işsizlik ve işsizliğin yarattığı eşitsizlik de en çok kadınları vuracak!
Tarihimizde, küresel ısınma ve eşitsizliğin kesiştiği başka bir konu daha var: Eunice Newton Foote.


EMEĞİ ÇALINAN BİR BİLİM KADINI

Bilim ve kadın tarihimizde 163 yıldır emeği görmezden gelinen bir bilim insanı. ABD’li Foote, 1856’da bir bilim konferansında, atmosfere ne kadar çok karbondioksit yayılırsa, o kadar fazla ısınacağını kanıtladı. Su buharı, karbondioksit ve hava ile doldurulmuş üç kavanozun güneşte ne kadar ısındıklarını karşılaştırarak bunu bulmuş ve “Bu gazdan oluşan bir atmosfer yer küremizi yüksek derecede ısınmaya maruz bırakabilir!” demişti.
Aslında, bugün bizim için ölüm kalım meselesi haline gelen küresel ısınmaya dikkati çeken Foote olamadı, yani bir kadın olduğu için bilim konferansında kendi buluşunu sunamadı! Neyse ki, Scientific American dergisinde, başarılı çalışması üzerine kısa da olsa bir yazı yayımlandı. Bu yazı onun emeğinin çalındığına dair tek kanıt olacaktı yüzyıllar sonra. Çünkü çalışmasına dair yazı yayımlanan başka bir bilim dergisinin editörü, John Tyndall, daha sonra 1859’da Foote’un adını hiç vermeden, onun çalışmasını kopyalamış ve kendininmiş gibi bilim dünyasına sunmuştu.

O gün bugündür de küresel ısınmaya yol açan sera gazı etkisini ilk onun bulduğunu yazıyor kaynaklar. Halbuki, Foote’un hakkını yiyip, bu hırsızlığı yapmasaydı ve “Gökyüzü neden mavi?” gibi çocukluğumuzun sorusuna cevap veren bir bilim insanı olarak kalsaydı daha güzel olurdu. Ama belki o da çalıntıdır!
Foote, sadece bilimle ilgilenmiyordu. Kadınların eşitsizliğe maruz kalışını durdurmak için mücadele etmek gerektiğini düşünüyordu. Dönemin kadın hakları hareketinin de içindeydi.

DÜNYAYI KİM KİRLETİYOR?

Foote’tan sonra bu alanda çalışma yürüten bilim insanları karbondioksit ve doğal olarak ısı artışının nedenlerinden biri olarak kömür gibi fosil yakıtları olduğunu buldu.
Bilim insanları iklim değişikliği insan eylemleri yüzünden oluyor dediğinde, aslında kâr amaçlı sanayileşme, kentleşme, doğal alanların tahrip edilmesi, yeraltı ve yerüstü sularının dengesinin bozulması gibi insanlığın özellikle kapitalist dönemde açtığı tahribattan bahsediyor. Örneğin, petrol ve gaz patronlarının dünyamızla birlikte içinde bizi de tüketmesinden...
Dünyada sera gazı salımının yüzde 71’i 100 şirket yüzünden oluyor! İsim vermek gerekirse, Suudi Arabistan Petrol Şirketi, Çin kömür madenciliği, Shell, BP ve Chevron... Dünyayı en çok kirleten 5 şirket ise Coca Cola, PepsiCo, Nestlé, Danone ve Mondelez International.

Biz onları işçi düşmanlığından, kötü yeme alışkanlıklarından, vs. de tanıyoruz tabi. Onların güdümündeki gazete, tv, eğitim kurumları ve sözcüleri de dönmüş insanlara iklim değişikliğiyle nasıl mücadele edilmesi gerektiğini vaaz ediyor. Neoliberal ideolojinin bir yansıması: Çözümden çok uzak bireysel eylemlere yöneltme, olmuyorsa da suçluluk duygusunu yayma. “Biz büyüdük ve kirlendi dünya.” Yok ya!


İKLİM DEĞİL, SİSTEM DEĞİŞİKLİĞİ!
Geri dönüşüm, veganizm, bio/organik alışveriş gibi neredeyse dinselleşmiş eylem/yaşam biçimleri bireysel bir tatmin sağlıyor. Bu eylemleri kötülüyor gibi görünmek istemiyorum, ama et yememenin ya da bio-bulgur (böyle bulgur varsa, acınacak haldeyizdir zaten) almanın şu ana kadar dünyayı kurtarma emaresi gösterdiğini belirten bir kaynak görmedim. Ama insanların örgütlü güçleriyle savaşları durdurduklarını, doğa katliamlarına, işçi düşmanlığına karşı geldiklerini gördük.
Belki, şöyle işe yarardı o yöntemler: Özünde sermaye ve emek çelişkisinin olduğu, kâr uğruna ihtiyaçtan fazlasını üretmeye dönük, ekonomi ve politikanın tekelleşme ve rekabete dönüştüğü böyle bir sistem değil de, içinde insanı, hayvanı, bitkisiyle doğayı korumayı hedefleyen, kâr yapmak değil, daha yaşanabilir bir dünya uğruna hareket eden bir sistem olsaydı... İşte o zaman, geri dönüşüm yaptığımızda sonucunu bilirdik (ki zaten bu kadar plastiğe boğulmazdı dünyamız), hayvanları yememeyi seçtiğimizde gerçekten kurtulurdu hayvanlar kesilmekten (zaten insanlık dışı koşullarda, doğadan koparılmış halde yetiştirilmezlerdi)...
Ayrı ayrı şeylermiş gibi kadın hakları, çocuk hakları, işçi hakları, hayvan hakları, çevreyi koruma diye oradan oraya koşturuyoruz. Az bi durup bunların kökünde ne var, o kökü nasıl kazırız diye düşünsek, o zaman liselilerin çevre eylemlerinde öne çıkan ‘İklim değişikliği değil, sistem değişikliği’ sloganı gelir aklımıza.
Ama arzu ettiğimiz sistem kendiliğinden gelmiyor ne yazık ki. Çevre, kadın, işçi, çocuk, hayvan haklarının ayrı ayrı mücadelelerle kazanılmayacağını bilenler olarak bize düşen, sanki uzaktaki cennetleri tarif eder gibi sosyalizm vaazleri vermek değil. Çevre, işçi, kadın düşmanı büyük şirketleri ve onların döndürdüğü kâr amaçlı bu sistemi sarsmayı hedefleyen pratik adımlar atmak. İşçisiyle, ev kadınıyla, genciyle, çevrecisiyle, hep birlikte!
İlgili haberler
Burada iklim değişikliği bir kadın meselesi

Tuvalu adası iklim değişikliği nedeniyle yaşayanların çevre ülkelere iltica talebinde bulunduğu bir...

İlham kaynağı bir bilim kadını: Lynn Margulis

Şiir çevirileri yapan, politikaya söyleyecek sözü olan, doğa bilimine yön veren, yeni teori ve önerm...

GÜNÜN EYLEMİ: İklim için kriz çağrısı

15 Yaşındaki İsveçli İklim Aktivisti Greta Thunberg, aralık ayında Birleşmiş Milletler konferansında...