“Oralılar iş arardı… Sadece iş… İyi iş, paralı iş, rahat iş değil; kaç kuruş olursa olsun, para getirecek iş. Bulamayan işsizler öyle çoktu ki… İşe girmek için çokluk işverene yakın bir işçi dost ararları. Bazen böylelerine komisyon vermek de gerekirdi... Aldıkları parayla idarede eşsizdiler. Yemeleri gerektiği kadar değil, paraları yettiği kadar yerlerdi…”
Berec Pil Fabrikası’nın 1954 yılında bugün Gaziosmanpaşa, elli küsur yıl önceki ismiyle Taşlıtarla’ya kurulması tesadüf değildi. Ya emek sermayenin bulunduğu yere ya da sermaye ucuz emek arzının bol olduğu yere gelirdi. Bu kez sermaye gelmişti ucuz emek diyarına. Emeğini ucuza, en ucuza satanlar vardı çünkü burada. Emeğini Berec’e satan 1100 işçinin hemen hepsi Taşlıtarla gecekondularında kirada oturur, her biri 5-7 nüfusa bakardı. Büyük çoğunluğu kadındı. Çocuk denecek kadar genç kadınlar ve de genç erkekler; 10 yıldır çalışıp dururlardı bu fabrikada.
Birbirinin hemen aynı koşulları paylaşan yüzlerce kadın işçinin, erkek işçi arkadaşlarıyla birlikte 1964’ün son ayında greve gitmelerinin sebebini anlatıyor şu sözler:
“Ben Samsun’un Çarşamba kazasından 16 yaşında Berec Pil Fabrikası’nda 2612 numaralı işçi kız Sevinç Gülsuna. 1960 yılında İstanbul’a geldik. İlkokulun beşinci sınıfına kadar okuyabildim. Fabrikadan aldığım parayla 7 nüfusa bakarım. Babam da benim gibi işçiydi. Metal-İş sendikasına dâhil olduğu için işinden çıkarıldı, beş aydır boşta, annem hasta… On günde 90 lira kazanırım. 110 lirasını ev kirasına veririz. Bakkala 250 lira borcumuz var. Evimizde elektrik yok. Gaz lambası yakar, odun sobasında ısınırız.”
“Ben Fatma Aydın. Babam inşaat işçisiydi. Ciğer hastasıdır babam. Hastalanınca müdür beye çıktım. Biraz para vermesini rica ettim. Sendikaya kayıtlı olduğum için bana avans vermedi. Muhtardan bir fakir kâğıdı alıp belediyeye başvurduk. Bir süre Heybeliada Sanatoryumu’nda yattı. Şimdi boş geziyor. Annem yaşlıdır, çalışamaz. 10 günde 85 lira alırım. Bu parayla annem, babam, ben, ilkokula giden iki kardeşim geçinmeye çalışırız, iki ağabeyim askerdir. Onlara da biz para göndeririz… Evlenmek? Ben evlenirsem evimize kim bakacak?”
“Ben Fevziye Sert. 5 yıldır burada çalışırım. 10 günde 105 lira kazanırım. Bizim aile 7 kişidir. Yalnız ben çalışırım. Babam ihtiyar. Mevsimlerden ilkbahar ve yazı severiz. Bu mevsimlerde ısıtma derdindin kurtuluruz hiç olmazsa, çıkıp biraz hava alabiliriz kırlarda. Ve kırlardan topladığımız otlarla yemek yapabiliriz.”
“Ben Safiye Sarafoğlu, 17 yaşındayım. Kazancım 10 günde 85 liradır. Kömür dairesinde çalışırım. Vücudumu arapsabunu ve talaş karışımıyla yıkarım... Erkek arkadaşlarımız sıcak suda yıkanır, biz ise soğuk suda. “
“Ben Münevver Kaya. 19 yaşındayım, 6 yıldır Berec’te çalışırım. 10 günde 120 lira kazanırım... Sinemaya, eğlenceye parayla gidilir. Biz hep borçluyuz. Borçtan kurtulmadan eğlence olur mu? Kadın arkadaşımız hamile olunca onları ağır işe verirler. Ağır işte çalışsın da çocuğunu düşürsün diye. Çünkü eğer doğum yaparsa izin vermek lazım.”
“Ben Ayşe Gaytan. Dulum. 10 günde 100 lira alırım. Beş çocuğum, anneme ve kardeşime bu parayla bakarım. Çocuklarımı maalesef mektebe gönderemiyorum.”
Türkiye işçi hareketinin 1961’le açılan yeni evresinde; Saraçhane Mitingi, Açların Yürüyüşü, Kavel Grevi gibi bir dizi yükseliş hamlesini izleyen ve dönemin ruhunu yansıtan önemli grevlerdendir Berec grevi. Tam bir okul niteliği taşıdı. Grev, 41 gün sürdü ve başarılı bir toplu sözleşmenin kabul edilmesiyle sona erdi.
Uluslararası Hür İşçi Sendikaları Federasyonu (ICFTU) Eğitim Müdürü’nün, grevlerinin üçüncü gününde Berec işçilerine seslenirken söyledikleri bugün de geçerli: “Bugün burada gördüğüm bu bağlılık eşine ender rastlanan bir topluluktur. Bizim memleketimizde yapılan grevlerde kadınların iştiraki sağlanırsa, daha başlamadan başarıya ulaşırlar. Bu bakımdan sizin bu grevimizin başarıyla sonuçlanacağını söylemekle bahtiyarım.”
BEREC GREVİ: İLKLERİN GREVİ
1961 Anayasası’nda tanınan ve 1963 yılında yasalarla düzenlenen grev ve toplu iş sözleşmesi haklarına sahip olan işçilerin ilk grevlerinden biriydi.
Kadın işçilerin bu derece büyük ölçüde katıldığı ve grev gözcülüğü yaptığı ilk grev oldu.
Petrol-İş’in gerçekleştirdiği ilk grevdi.
İlk defa özel sektör işçilerinin tüme yakınının sonuna kadar destekledikleri en büyük grevdi.
Türk-İş ve ona bağlı sendikaların o zamana kadarki en büyük desteğini kazanan grevdi. Yüksek öğrenim gençliği ilk defa bir grevi bütün gücü, bütün imkânlarıyla destekledi.
Grevciler açısından da ilkler vardı: İlk defa grev yapıyorlardı. Toplu hareketin, birbirine destek olmanın bilincini ilk defa yaşıyorlardı. İlk defa tiyatroya gittiler. İlk defa bir folklar ekibi onlar için gösteride bulundu. Bu grevde düğün dernek kurulup nikâhlar kıyıldı, doğan çocuklara “Grev” adı verildi.
Kaynak: Özkal Yici, “Kırkbir uzun gün Berec Grevi”, Tüstav-Sosyal Tarih Yayınları, Kasım 2010. İlgili haberler
GÜNÜN GREV HİKAYESİ: Tepside pişmiş kuru fasulye
Tepside pişmiş 4 kilo kuru fasulye, grevci işçilerin ve dayanışmanın coşkusu. Kadınlardan bir grev ö...
GÜNÜN BELLEĞİ: Bursalı ipek işçisi kadınların grev...
Bursa, koza sayesinde bir işçi kenti olmuştu. Köylerde on binlerce aile kozalıkla geçinirken, şehird...
GÜNÜN FOTOĞRAFI: Pil fabrikasında çalışan kadınlar
Gaziosmanpaşa’da bulunan ve 1959 yılında Berec pil fabrikasındaki işçi kadınlar fotoğrafçı Ara Güler...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.