İki senedir Kovid-19 virüsü yüzünden evde, işte, kültürel ve sosyal yaşamda kadınların yükü birer kat daha artmış, kadınların kendilerine ayıracakları zaman fazlasıyla kısılmıştı. Diğer yandan ise, İsviçre’de artan kadına yönelik şiddet haberleri, iş hayatında yaşadıkları güvencesizlik, göçmenlerin oturumlarının iptal edilme girişimleri, federal hükümetin kadınların emeklilik yaşını yükseltme projeleri hiç hız kesmeden devam ediyor.
HERKES BİR UCUNDAN TUTTU
Albatros Kültür ve Dayanışma Derneği kadın grubu olarak, Kovid-19 önlemlerinin kaldırılmasının ardından önce şubat ayında bir kahvaltıda buluştuk. Hem tüm bu yaşanan politik ve sosyal olumsuzluklara karşı birlikte olduğumuzu hissetmek, hem de biraz olsun ev-iş koşturmacasından kurtulmak istedik. Kimi şarkı söylemek kimi kadına yönelik şiddete karşı kız kardeşiyle birlikte yazdığı şiir okumak, kimi çocuğunun etkinliklerde görev alarak kendini geliştirmesini istiyordu.
Biri afişi özenle çizdi, biri salonu tuttu, biri 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü konuşmasını yazdı, biri yemek için restoranla görüştü, biri emeklilik hakkına yapılan saldırılarla ilgili bizleri aydınlatması için sendikacı bir arkadaşı davet etti, biri etkinlikte değme sanatçılara taş çıkarırcasına güzel türküler söyledi… Herkes, ailesini, arkadaşını, komşusunu davet etti. “Gelin, yalnız kalmayalım. Göçmenlere ve kadınlara karşı dışlayıcı ve ayrımcı politikalara karşı en büyük gücümüz birliğimiz.” dedi. Bu sene, önceki senelere nazaran çok daha fazla kişi “Bu bizim derneğimiz” diyordu, başka arkadaşlarına da üye olmalarını öneriyordu.
UTANGAÇLIĞI YENMEK, CESARETİ AŞILAMAK
Dernek üyesi gençler ve çocuklar da hazırlanmışlardı ama salonda biraz utanınca konuşmaktan vazgeçtiler. Bir etkinliği organize etmek bunu da içeriyor, evet. Utangaçlığı yenmek, cesareti aşılamak. Anneleri aştıkça kendi çekingenliklerini, çocuklarına da örnek oluyorlar. Zamanla onlar da kendilerini daha rahat hissedecek ve daha fazla sahiplenecekler, bu kesin. Çünkü sahnede okuyamadıkları konuşmada şu yazıyordu: “Biz Türkiye kökenli gençleriz ve burada doğduk. Sizin ve bu toplumun geleceğiyiz. Şimdiden biliyoruz, toplumda eşitsizlik ve ırkçılık var. Buna karşı olmak gerek. Albatros Kültür ve Dayanışma Derneği, biz Cenevreli gençler için etkinlikler yapan tek dernek. Bizim çok daha fazla yan yana gelmemize olanak sağlıyor. Bizim de bu derneğe sahip çıkmamız lazım.”
Belki bugün öne çıkıp konuşmakta çekindiler, ama salonda başka önemli görevleri hemen üstlendiler: çekiliş numaralarını dağıtmakta, ilticacı kadınların haklarını alabilmesi için imza toplamada, yemek satışında hep gençler öndeydi.
ŞARKI SÖYLERKEN BİLE GÜCÜMÜZ BİR OLUYOR
Kadınlar “Biz artık şarkı dinlemek değil, söylemek istiyoruz” dediler ve salondaki tüm kadınları mini bir koro oluşturmaya çağırdılar. Sözleri 8 Mart’a uyarlanmış bir şarkı ve Burçak Tarlası şarkısını söylediler hep birlikte. Gecenin belki de en eğlenceli, heyecanlı anıydı bu. Şunu da görmüş olduk: Seslerimizi birbirine katınca, hiçbir şarkıyı kötü söylemiyoruz. Çünkü, şarkı söylerken bile gücümüz birliğimiz oluyormuş.
Eşitsizlik yılın her günü sürüyor, mücadele de öyle olmalı. Ama, 8 Mart’ın yeri hep ayrı, “Gücümüz birliğimiz” olduğunu hatırlatan en güzel günlerden biri. Bu gücü unutmak için, yan yana gelmenin fırsatını hep yaratacağız.
Bizi iş-ev-çocuk-temizlik-bakım-eşitsizlik-yorgunluk cenderesine sokan bu sisteme karşı, kendimize hiç değilse bir gün yaratacağız. Eğleneceğiz, üreteceğiz ama illa ki bu sistemin ikiyüzlülüğünü, emperyalist savaşlarını, kadınlara, çocuklara, işçilere ve göçmenlere reva görülen şiddet, taciz, tecavüz, ölüm ve katliamları kınayacağız. Bunlara olanak verilmemesi için, birliğimizin önemini her fırsatta vurgulayacağız. Hiç değilse, çocuklarımıza bırakacağımız dünyanın insanca yaşanabilir bir yer olması için...
‘BU SAVAŞ BİZİM SAVAŞIMIZ DEĞİL, BİZİM TARAFIMIZ BARIŞ’
Albatros Kültür ve Dayanışma Derneği Kadın Grubu adına yapılan konuşmadan öne çıkanlar şöyle:
Biz dernek üyesi kadınlar, şunun bilincindeyiz: Sermaye ve onun uşakları olan politikacılar bizi sürekli ayırmaya, bölmeye çalışıyor: yerli, yabancı, kadın erkek, İsviçreli Türkiyeli, genç yaşlı… Ama gerçekte sadece 1 ayrım var: işçi sınıfı ve sermaye sınıfı.
Aklınıza gelebilecek her şeyi üreten, kadınıyla erkeğiyle, yaşlısıyla genciyle, yerlisiyle göçmeniyle biz işçi sınıfıyız. Fakat, toplamda sayıları bir elin parmağını geçmeyen bir grup sermayedarın ve sağcı politikacıların kararları, bizim evde, işte, emeklilikte nasıl yaşadığımızı ve hatta yaşayıp yaşamayacağımızı bile belirliyor.
Bakın işte! AVS emeklilik hakkı, kadın mücadelesinin asla sınıf mücadelesinden ayrı olmadığının en net kanıtı. Ülkede sadece AVS, yani 1. kasadan emekli olanlar arasında en çok biz kadınlar ve kadınlar içinde de biz göçmen kadınlar geliyoruz. İşsizlik, ücret eşitsizliği en çok biz kadınları sadece AVS ile emekli olmaya itiyor. Fakat, AVS maaşları da o kadar düşük ki emekliler arasında da en yoksul grup yine biziz.
Göçmen kadınların dil öğrenimi için daha fazla fırsatlar sunulmasını, iş olanakları açılmasını, her çocuğun istisnasız ücretsiz ve yeterli kreşe alınmasını, ev bakımın toplumsallaştırılmasını, ücret eşitliğini ve AVS maaşlarının yükseltilmesini talep ediyoruz.
Federal hükümet ise, kadınların hiçbir talebini duymazken “eşitlik” talebimizi manipüle ediyor ve kadınların emeklilik yaşını yükseltecek projeler üretiyor. Asıl hedefleri, gelecekte tüm toplumun emeklilik yaşını yükseltip hem AVS kasasındaki hem de diğer kasalardaki maaşları düşürmek. Bizi önce böyle kadın erkek diye bölerek sonrasında daha büyük bir saldırıya savunmasız hale getirmek…
Tüm dünyada işçi sınıfının zayıflayan örgütlülüğüyle birlikte ve özellikle sosyalizmin yıkımından sonra, ekonomik ve toplumsal sorunlarımız giderek derinleşti. Biliyoruz, bu kapitalist sistemde kazanacağımız haklar her zaman sınırlıdır ve örgütsüzsek saldırılara açıktır. Ve gerçek özgürlük, eşitlik ve adaleti ancak bu sömürü düzenini kaldırdığımızda kendimiz kurabiliriz. Yine de, bugün toplu bir şekilde mücadele edildiğinde, bazı haklarımızı koruyabildiğimizi ve hatta kazanabildiğimizi görüyoruz.
Bu yüzden, AVS’mizi kar çarklarında ezdirmemek için, Albatros Kültür ve Dayanışma Derneği olarak bu mücadelenin en büyük savunucusuyuz!
Dünyanın her yerinde eğitimin kalitesi bilinçli olarak düşürülüyor ve dini ve muhafazakar kurumlar güçlendiriliyor ki insanlar köleleşsin, köhne, geri değerlere sahip, kontrol edebilecekleri bir toplum yaratabilsinler.
Bu gericileşmenin bedelini ise, işçiler, gençler, kadınlar, LGBTİ bireyler, göçmenler ve diğer tüm ezilen halklar ve gruplar ödüyor. Kadın ve çocuklara yapılan taciz, tecavüz ve cinayetler, genç intiharları, iş cinayetleri, göçmen cinayetleri ve katliamları da bunun en net sonucudur.
Türkiye’mizde olan bu değil mi? İstanbul Sözleşmesi’ne imza atmış İsviçre’de bile kadın cinayetlerinin arttığını görmüyor muyuz? Daha geçtiğimiz senelerde Almanya’da faşist saldırıda Kürt gençlerimizi katletmediler mi?
Tekelci sermaye grupları ve onların kukla partileri, sağcı hükümetleri, kendilerine yeni kâr alanları açma hedefinde… Dünyada yine savaş tamtamları çalıyor.
Bir yanda, ABD’nin başını çektiği NATO, diğer yanda Rusya… Karşı karşıya gelmiş 2 emperyalist tarafta haklı olan yok. Farklı ülkelerin ana akım medyaları ise bu savaşı körüklemekten başka bir şey yapmıyor.
Gerçek şu: bu emperyalistlerin savaşı, işçi sınıfının değil!
Bizim tarafımız her zaman şu olmalıdır: BARIŞ!
Çünkü, savaşta kaybeden her zaman biz, işçi sınıfı oluyoruz.
Çünkü savaş, ölüm, katliam demek…
Çünkü savaş, kadınlara ve çocuklara tecavüz ve her türlü cinsiyetçi saldırılar demek…
İşte bu yüzden işçi, kadın, genç ve göçmenlerin derneği Albatros Kültür ve Dayanışma Derneği olarak, bu topyekun saldırılara karşı koymanın ancak bilinçlenip örgütlü bir şekilde yaşamak ve mücadele etmek olduğunu biliyoruz.
Bu yüzden işçi sınıfı ve kadın mücadelesinin en önemli günlerinden biri olan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde, kendimizi bir adım daha bilinçlendirmek, elimizdeki yegane gücümüz olan birliğimizi daha da pekiştirmek, yeni gelen nesillere, bu bilinci ve örgütlülüğü kazandırmak şimdi her zamankinden daha önemli ve gerekli!
Fotoğraflar: Albatros Kültür ve Dayanışma Derneği
İlgili haberler
İsviçre’de hemşirelerin talepleri için bir halk oy...
İsviçre Hemşireler Derneğinden Pierre-André Wagner, hemşirelerin çalışma koşullarının iyileştirilmes...
Cenevre’deki Albatros Kültür ve Dayanışma Derneği’...
İsviçre Cenevre’deki Albatros Kültür ve Dayanışma Derneği Kadın Grubu kahvaltısında buluşup federal...
Özgür, eşit, şiddetsiz bir yaşam bizimle mümkün!
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar gününü ülkenin dört bir yanında, yaşadığımız her alanda hep birlikte ör...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.