1920 yılında dünyaya gelen Marta Mısır’da dünyaya gelen Ermeni asıllı bir kadındı. Osmanlı Bankası Müdürü olan babasının tayini üzerine çocuk yaşta İstanbul'a geldi. Liseyi bitirdikten sonra ilk bale okulunu açan Lydia Krassa Arzumanova'nın öğrencisi oldu ve Türkiye'nin ilk balerinlerinden biri olarak tanındı.
Evlenip Burgazada'ya yerleştikten sonra kendisini doğaya ve denize adadı. Marta'nın evi aslında Aya Nikola meydanındaydı ancak vaktinin çoğunu sonradan ismini alan bu koyda eski bir kulübede geçirirdi. Tüm koyu kendisi temizlerdi. Denizden topladığı taşlardan çocuklara kolyeler yapardı. O zamanlar henüz moda bile değilken; uzun saçlarına alından sıkma bandanalar bağlar, tahta bilezikler, kocaman halka küpeler takar, ayak bileğini halhallarla süslerdi. Her akşam rengarenk elbiselerle iskeleye inip eşini karşılardı. Ancak kendisinin bu tarzı, ada sakinleri tarafından dedikodu malzemesi olmuştu. Hatta öyle ki, bu dedikodular onu canından etmiştir…
Bercuhi Berberyan, 'Burgazada Sevgilim…' kitabında onu şöyle anlatır:
“...Deniz onun canıydı… İbadet eder gibi yüzerdi, meditasyon yapar gibi… Çocuğunun doğum sancısı bile denizdeyken gelmiş, bıraksalar suda doğururdu belki de…"
80'lerin başında Marta dedikodulara dayanamayıp intihar etmiştir ve ardında “artık rahat edersiniz" notunu bırakmıştır. Arkasından her ne kadar konuşulsa da aslında onu tanıyanlar çok iyi, yardımsever bir kadın olduğu konusunda hem fikir. Adanın kadınları el birliği ile Marta'nın ruhunu yaşatmak ve onu anlamak için tiyatro ve bir de belgesel yapmışlardır.
İlgili haberler
GÜNÜN ÖNERİSİ: 114 aklınızın bir köşesinde dursun
Daha fazla köpük, daha fazla temizlik demek değildir!
GÜNÜN İLK KADINI: Fatma Meral Sever
O, bu coğrafyanın ilk kadın seyyahı... Bazen kamyondan bozma otobüslerle, bazen bisikletle, bazen yü...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.