Sıra bu deneyimi geliştirmekte...
ODTÜ’de polis ve rektörlüğün saldırılarına boykotla yanıt veren öğrencilerden Buse Vurdu hem süreci hem sonrasını anlatıyor...

10 Mayıs’ta gerçekleşmesi planlanan 9. ODTÜ Onur Yürüyüşü, ODTÜ Rektörlüğü’nün, Ankara Valiliği tarafından OHAL sürecinde getirilen, sonrasında ise mahkeme kararı ile iptal edilen LGBTİ+ etkinlikleri yasağı gerekçe gösterilerek yasaklandı. Yine ODTÜ Rektörlüğünün isteği üzerine, yürüyüşün yapılacağı gün kampüse kolluk kuvvetleri çağrıldı. Geçtiğimiz yıl, 8. ODTÜ Onur Yürüyüşü ve çeşitli LGBTİ+ etkinlikleri de aynı nedenle yasaklanmış olmasına karşın bu yıl, hem de yasak mahkeme kararı ile iptal edilmiş olmasına rağmen, ilk kez polis saldırısı ile karşılaşıldı.

10 Mayıs günü polis, sabah saatlerinden itibaren kampüs içerisinde beklemeye başladı. Toplanma öncesi Fizik çimlerindeki ODTÜ LGBTİ+ Dayanışması standını ve alanda bulunan öğrencileri bulundukları yerden kaldıran polis, yürüyüş saatinin yaklaşmasıyla birlikte akşama kadar sürecek olan şiddetli saldırılarına başladı.

Yirminin üzerinde öğrencinin ve bir araştırma görevlisinin darbedilerek gözaltına alındığı, polisin attığı plastik mermilerin bir öğrenciyi başından yaraladığı ve atılan gazlardan kampüsün tüm canlılarının etkilendiği bir ortam, esasen ODTÜ’lülerin son yıllarda hiç karşılaşmadığı, yeni gelen öğrencilerin aşina olmadığı bir ortamdı. Ancak bundan daha önemlisi, örgütlenişi itibariyle üniversitenin diğer bileşenleriyle yan yana gelme isteğinden uzak ve iyi planlanmamış olan yürüyüşün dağınıklığı ve yönlendirilememesiydi. Polis saldırısının ilk anlarında, yürüyüşün örgütleyicisi olan ODTÜ LGBTİ+ Dayanışmasının temsilcilerinin gözaltına alınması, bu durumun daha da görünür hale gelmesine neden olurken, alandaki birçok kişi açısından da ne yapacağını bilememe durumuna dönüşen bir tablo mevcuttu.

Polisin kampüse girerek şiddet uygulamasını Onur Yürüyüşü’nün ötesinde, ODTÜ’ye yönelik bir saldırı olarak algılayarak alana gelen öğrencilerin sayısı, ilk saldırıların ardından giderek arttı. Polisin öğrencilere ve akademisyenlere şiddet uyguladığı görüntülerin sosyal medyada anında paylaşılması, bu noktada önemli bir rol oynadı. Saatler geçmesine rağmen irili ufaklı gruplar halinde bir araya gelmeye çalışan öğrencilere karşı polisin tavrı da giderek sertleşti. Öyle ki, sınav beklediği esnada bölümü önünden gözaltına alınanlar, “dik dik baktın” denilerek polis saldırısına uğrayanlar dahi oldu.

Bİ’ŞEY YAPMALI
Polisin okuldan çekildiği akşam saatlerinden itibaren karşılaşılan şiddet karşısında bir şeyler yapma ihtiyacı öğrenciler arasında konuşulmaya başlandı. Yemek yiyen, yolda yürüyen veya yurtları önünde oturan öğrencilerin, ODTÜ yönetiminin giderek artan baskı ve yasaklamalarına karşı ses çıkarma, polisin okula girişini engelleme ve Rektör Verşan Kök’ün istifasını talep etme gibi konularda tartışmalar yürüttüğünü görmek mümkündü. Keza polis saldırısının ertesi günü ODTÜ Mezunları Derneği’nde gerçekleşen foruma katılımın yoğunluğu da öğrencilerin bir araya gelme ve kendilerini ifade etme ihtiyaçlarını gösterir nitelikteydi.

Forumda yürütülen tartışmalar, büyük ölçüde, saldırının ODTÜ’nün tamamına yönelik bir saldırı olduğunu ifade eden ve şenlik protestolarından alınan deneyim ve güçle sürdürülen tartışmalardı. ODTÜ’nün tüm bileşenlerinin birbiriyle dayanışma içerisinde olması gerektiği ancak yalnızca dayanışma ile de sınırlı kalmayan, hep birlikte örgütlenecek olan güçlü eylem ve etkinliklerin baskılara son verebileceğine dikkat çeken birçok konuşma gerçekleştirildi. Forum sonunda alınan ders boykotu kararı da bu tartışmaların sonucu oldu.


KADINLAR BOYKOTUN ÖRGÜTLENMESİNDE ETKİLİYDİ
Fakültelerinde ve bölümlerinde boykot komiteleri kurarak yüzlerce öğrenciyi harekete geçiren, esprili dilleriyle arkadaşlarını boykota çağıran öğrenciler, uzun yıllardır karşılaşılmayan bir özenle süreci örgütlediler. Bu aşamada özellikle kadın öğrencilerin boykotun örgütlenmesine katılımı dikkat çekiciydi. Kadın öğrenci sayısının bir elin parmaklarını geçmediği bazı mühendislik bölümleri hariç, birçok bölüm ve fakültede kadın öğrenciler, boykotun örgütlenmesinde önemli sorumluluklar aldılar. Keza boykot günü de eşitlik ve özgürlük talepleriyle, siyasi iktidara ve Rektörlüğe baş kaldırdıklarını haykırıyorlardı.

Rektörlük tarafından birçok kadın ve LGBTİ+ etkinliğinin yasaklandığı, Cinsel Taciz Önleme Birimi’nin ihtiyacı karşılayacak düzeyde çalışmadığı, müfredatta cinsiyetçiliğin sürdüğü koşullarda bir de polis şiddetiyle karşılaşan kadın öğrencilerin bu tepkisi, aslında sürpriz değil. Ülkenin ve Ankara’nın geri kalanına nazaran “bir nebze” daha rahat nefes alabildikleri yaşam alanlarının daraltılmasına karşı üniversitelerine sahip çıkmak, kadınlar açısından hayati önem taşıyor. Polisin yadırgayan bakışlarına ve laf atmalarına, gözaltına alınırken gerçekleşen tacizlere ve şiddete karşı bir duruşu örebilmek için böylesi çabalamalarına şaşırmamak gerekiyor o yüzden de.

TORBAMIZDA BİRİKENLER
ODTÜ LGBTİ+ Dayanışması temsilcilerinin bir araya gelmekten uzak, tek karar mercii olarak kendilerini öne çıkaran tavırlarını bir kenara koyarsak; ODTÜ şenlik protestoları ve 1 Mayıs’taki ODTÜ Öğrencileri korteji ile birlikte boykot süreci, ODTÜ öğrencilerinin birleşememe halinin ortadan kalktığı, her biri bir şenlik havasında geçen ve giderek daha geniş kesimleri kapsayan protesto ve eylemlerin son örneği oldu. 13 Mayıs günü Rektörlük binası karşısına asılan “Biz ayda bir buraya gelmek zorunda mıyız” pankartında esprili bir dille ifade edildiği üzere ODTÜ deneyimi, öğrencilerin birbiriyle sık sık yan yana gelmeye başladığı, talepleri ve hedefleri netleşen, geçmiş kazanımlarından güç alan bir hatta, birçok üniversiteye ve hatta toplumun diğer kesimlerine ilham verebilecek bir hale büründü. ODTÜ Sinema Topluluğu tarafından hazırlanan boykot videosunda dile getirilen “Bahane yok, boykot var” çağrısı bu noktada, bahaneleri bir yana koyarak talepler etrafında bir araya gelmenin önemini vurgulayan güzel bir örnek oldu… ODTÜ boykot deneyimi, torbamıza biraz daha bir aradalık, özgüven ve deneyim ekledi. Şimdi sırada bu deneyimi görerek onu geliştirmek, farklı yerlerin özgünlüklerini de gözeterek ona uygun birliktelikler kurmak var...

İlgili haberler
ODTÜ mezunları: İçimde bir çocuk tedirgin

Mezuniyet töreninde ellerinde siyah beyaz balonlarla yürüyen mezunlar, yürüyüşün bitmesinin ardından...

ODTÜ öğrencileri: Tepki yoksa adil yargılama da ol...

Şule Çet’in öldürüldüğünün ortaya çıkması üzerine tepkiler sürerken görüştüğümüz ODTÜ’lü öğrenciler...

ODTÜ’de gece yürüyüşü

ODTÜ’de kadın öğrenciler 8 Mart Cuma günü saat 20.00’de 5. Yurt önünde buluşuyor, gece yürüyüşü yapı...