3 yıldır ücretli öğretmenlik yapan bir eğitim emekçisiyim. Öğretmen açığını kapatmak için ders ücreti karşılığı her sene farklı bir okulda emek sömürüsüne maruz kalmış atamadıkları bir matematik öğretmeniyim.
Koronavirüs sebebiyle okullar tatil edildi ve benimle birlikte 80 bin ücretli öğretmen işsiz kaldı. Bir ücretli öğretmen aylık ortalama 1700 lira en fazla 2 bin 40 lira almaktadır. Ders saati başına 16 lira alıyoruz ve sigortamız yarım gün yatıyor. Okul dışında ek işlerde çalışmak zorunda kalıyoruz. Normal şartlarda asgari ücret bile alamayan ücretli öğretmenler olarak zorunlu ve idari tatillerde mağdur ediliyoruz.
Okullarda her zaman angarya işleri yapıp karşılığını ücretli öğretmen küçümsemeleriyle karşılaşıyoruz. Zorunlu nöbet tutuyoruz ve ücretini kadrolu öğretmenlerimiz alıyor. “Zaten düşük ücret alıyorsunuz” diyerek haftada 30 saat ders veriliyor. Bazı günler 7 saat üst-üste derslerimiz oluyor üstüne nöbet de tutunca makineleşmiş, sürekli anlatan ve ayakta bekleyen robotlara dönüşüyoruz. Her senenin sonunda “Aynı okulda kalabilir miyim ya da başka bir okulda çalışabilir miyim?” endişesini yaşıyoruz. Öğretmenler odasının bir köşesinde ücretli öğretmenler her zaman sessizce ders zilinin çalmasını bekler. Sezonluk işçi olduğumuz için okuldaki öğretmenlerle iletişime geçemiyoruz sosyal bir alanımız oluşmuyor ki genel olarak ücretli öğretmen ayrımıyla karşılaşıyoruz. Yol ve yemek parasını Milli Eğitim karşılamıyor. Aldığımız düşük ücretle karşılıyoruz evden yemek getiriyoruz. Okuldan sonra ya yarı zamanlı işlerde çalışıyoruz ya da özele koşturuyoruz. Yaşam mücadelesi vermek adına kendimizi zorluyoruz. Sesimizi duyuracak bir sendikamız, kürsümüz yok, öğretmeniz fakat işçi bile sayılamıyoruz.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk “Ücretli öğretmenler mağdur edilmeyecek, gerekli teknik çalışmaları yapıyoruz” diyerek süreci geçiştirirken sonraki yaptığı açıklamada “Ücretli öğretmen girdiği ders başına ücret alıyor ders yoksa ücret de yok” dedi. Evlerini düşük ücretlerle geçindiren 80 bin eğitim işçisi olarak şimdi kira, fatura, kredileri nasıl ödeyeceğimizi düşünmek zorundayız.
Eşit işe eşit ücret talep ederken verdikleri cüzi miktarı da bize çok görüyorlar. Bu bir zorunlu tatildir, mağduriyetlerin bir an önce giderilmesi gerekir. Ekonomi paketinde ücretli öğretmenler için de kaynak ayrılmalıdır.
Ücretli öğretmenliğe bizi mahkum edenler özel okullarda ve devlet okullarında bizi ucuz iş gücü olarak çalıştırıp eğitimin piyasalaşmasını sağlıyor. Buna dur demeliyiz! Hem eğitim emekçileri hem de toplumdaki her bireyin dur demesi gerekir. Gelecek nesilleri yetiştiren öğretmenler ise hem eğitimcinin hem de öğrencinin haklarını korumalı onlara güvenceli bir yaşam sunmalıdır.
Ücretli öğretmen olarak değil, kadrolu meslektaşlarımız gibi güvenceli çalışmak istiyoruz. Kadrolu öğretmenlerden daha fazla iş yükü almamıza rağmen düşük ücret değil eşit iş ve eşit ücret istiyoruz.
Atanamayan meslektaşlarımla atamaların gerçekleşmesini istiyoruz.
İlgili haberler
Dört tarafı baskıyla örülü ‘ataması yapılmayan öğ...
Toplum ve aile baskısı ile ‘özgürlük’ kavramının anlamına uzak yaşadığını ifade eden, ataması yapılm...
Hikayem, ataması yapılmayan tüm öğretmenlerin hika...
Resim öğretmenliği okuyup, mezun olduktan sonra binbir emekle KPSS’ye hazırlanan, Şırnak’a atanan, e...
Bir tekstil atölyesi: Kadınlar, mülteciler, atanam...
Göçmen ve mülteci kadınlardan başka gelen bir kesim de var gündelik çalışmaya; genç kadınlar. Aralar...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.