Bir üniversitelinin tekstil atölyesinde iki günü: İşçinin canı üretebiliyorsa önemli
‘Tekstil atölyelerinde günlükçü olarak genellikle öğrenciler ve işsizler çalışıyor. İnsanlar kendi mesleğiyle ilgili iş bulamadığı için buralarda çalışmak zorunda kalıyor.’

Tekstil atölyeleri kapitalizmin iğrenç yüzünü gözler önüne sermesi bakımından çarpıcı bir noktada duruyor. Kapitalizmin ne olduğunu tam olarak anlamak için tekstil atölyesinde bir gün çalışmak yeterli diye düşünüyorum. Siz de bu deneyimi yaşasanız tekstil işçilerinin köle gibi kullanıldığını ve biraz daha para kazanma hırsıyla patron dediğimiz insanların nasıl karaktersizleştiğini görürsünüz.  

Sırf birileri daha zengin olsun diye emek veren insanlara kötü muamele yapılıyor, ikinci sınıf görülüyor. Emeği ile var eden ve var olan işçiler değersiz görülüyor. Daha fazla para, daha fazla üretim ve aslında daha fazla sömürü. Bu amaçlar için işçiler ruhen ve bedenen sömürülüyor. Ve eminim ki o işçilerden sadece bir tanesi ciddi anlamda bilinçlense o atölyede her şey daha farklı olabilir.

Sizlere tekstil atölyesinde iki günlük çalışma deneyimimi anlatsam ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır. Ben Çukurova Üniversitesinde okuyan bir öğrenciyim. Kuzenlerim ve kardeşimle birlikte tekstil atölyesinde çalışma kararı aldık ve sonrasında başımıza gelmeyen kalmadı diyebilirim.

Tekstil atölyesinde günlükçü ya da aylıkçı olarak çalışıyorsun. Eğer günlükçüysen her gün iş bulamama sıkıntın var ve sigortan yapılmıyor. Patronlarla işçiler arasında aracılar oluyor. Sen o aracıyı bulup çalışmak istediğini söylüyorsun ve o kişi atölyede o günlük işçi ihtiyacı varsa seni oraya gönderiyor. Ya da ‘İş yok’ bugün diyebiliyor. Yani her gün çalıştığın yer değişiyor ve iş garantisi yok.

Biz A.T. isimli tekstil atölyesinde iki günlük iş bulduk. Tekstil atölyesinde ayakta çalışmak zorundasın ve oturmak yasak. Hafta içi saat 08.30 gibi işe başlıyorsun ve akşam 19.00’da iş bitiyor. Sabah on beş dakika kahvaltı molası öğlen bir saat yemek molası ve sonrasında on dakikalık bir mola daha oluyor. Uzun saatler ve çok yorucu bir iş. Son saatler işçiler için işkenceye dönüşüyor.

HAKARET EDİYORLAR

Patronlar ve yardımcılarının gözü sürekli işçilerin üzerinde. Tek bir hatada hemen bağırıyorlar, hatta hakaret ediyorlar. Benim hemen yanımda çalışan birine patron “geri zekalı” dedi ve o kişinin suçu çalışırken kulaklıkla müzik dinlemesiydi. Kimseye hakaret etmeye hakkınız yok diye tepki gösterdiğimde “Benim istediğimi söyleme hakkım var. Siz böyle davranırsanız ben de hakaret ederim” dedi. Bu ne kadar korkunç bir düşünce ve en kötüsü de bu durum birçok işçi için normalleşmiş durumda.

Eğer ses çıkartırlarsa patron kapıyı gösteriyor. Pandemi sürecindeyiz ve tekstil atölyelerinde hiç önlem alınmıyor. Çok kalabalık ve birçoğunda maske yok. Onlara maske takmaları gerektiğini söyleyecek biri de yok. Temizlik yok, dezenfektan yok, sosyal mesafe yok. Kısacası virüsle mücadele adına hiçbir şey yok. Yemekhane hijyenik değil yemekler iyi değil. Tekstil çok tozlu ve havalandırma çok kötü. Orada uzun süre çalışanlarda kalıcı sorunlar olabilir. Kısacası şartlar zor, işçiler mutsuz.

PATRON HİÇ DURMADAN ÇALIŞSIN İSTİYOR

Tekstil atölyelerinde günlükçü olarak genellikle öğrenciler ve işsizler çalışıyor. İnsanlar kendi mesleğiyle ilgili iş bulamadığı için buralarda çalışmak zorunda kalıyor. Atölyede Afganistanlı, Azerbaycanlı, Gürcistanlı ve Suriyeli işçiler ile karşılaştım. Patronlar işçilerin hiç durmadan çalışmasını istiyor. Bir nevi işçiler robotlaşıyor. İşçiler bu atölyede olağanüstü emek harcıyor ve karşılığında aldıkları ücret çok düşük. Üstelik ücretin bir kısmını da aracılar alıyor. Zaten az olan ücret iyice azalıyor. En çok çalışan işçiler en az kazanan yine işçiler. İnsanlar burada yaşam mücadelesi veriyor. Herhangi bir sosyal hayatları yok, zaten bunun için paraları da zamanları da yok. Ben iki günlük deneyimimde bunları gözlemledim.

10 DAKİKA İÇİN…

Son olarak sizlere kendi yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum. Kuzenim tekstil atölyesinde çalışırken rahatsızlandı birden ve biz kuzenimle ilgilenmek istedik doğal olarak. Paydosa on dakika vardı. Patron geldi ve sinirli bir şekilde neden çalışmadığımızı sordu. Kuzenimin hastalandığını söyledik ve işi bırakmamıza izin vermedi. “Hasta olan gitsin diğerleri kalsın” dedi. Ben de “Biz yokken ya bayılırsa” dedim ve patron çıldırdı. Hepimize bağırarak “Dışarı çıkın” dedi. Biz gerçekten çok şaşırdık on dakika daha çalışmamız patrona en fazla ne kadar kazandırabilir? Üç kuruş para insan hayatından önemli mi gerçekten? Kuzenim tartışmalardan etkilenip sinir krizi geçirdi. Bize içeride beklemeyin dışarı çıkın denildi. Yani bırakın yardım etmeyi, kuzenimin içeride kriz geçirmesine bile izin vermediler. Ambulans çağırdık gelip bakan olmadı. Biz polisi arayıp şikayette bulunduk umarım gelip o atölyeyi teftiş ederler. Bu olaydan da anlaşılacağı üzere tekstil işçileri zor şartlarda çalışıyor, patronlar için işçinin canı üretebiliyorsa önemli, işçi hastalansa hatta ölse de üretimin durmaması esas.

İlgili haberler
Tekstil işçisi: Kısa çalışma ödeneğiyle hak kayıpl...

Pandemi sürecinde çalışmadığım sürede verilen kısa çalışma ödeneği yüzünden kaybolan haklarım var… P...

Uşak’ta bir tekstil işçisi koronavirüs nedeniyle h...

Uşak’ta iplik fabrikasında çalışan bir kadın işçinin koronavirüsten hayatını kaybettiği iddia edildi...

Koronavirüs çıkan Akar Tekstil’de iş bırakan işçil...

İzmir Akar Tekstil işçileri, bir işçiye Kovid-19 teşhisi konması üzerine işbaşı yapmadı. Eli sopalı...