“Roma Saat 11”, 1952 tarihli, Giuseppe De Santis tarafından yönetilmiş, senaryosunu Cesare Zavattini’nin yazdığı bir İtalyan filmi.
Hikâyesi, bir kadının ölümü, 76 kadının yaralanmasıyla sonuçlanan yaşanmış bir olaya dayanan yapıt için, ‘Yeni-Gerçekçi’ sinemanın en iyi örneklerinden biri demek abartı olmaz sanırım.
1950'lerin başlarında, İtalya’da ciddi bir işsizlik yaşanmaktadır ve özellikle kadınların (bilhassa da evli kadınların) iş bulmaları çok zordur.
15 Ocak 1951 günü, Roma’da, saat 11’de iki yüz kadar kadın, bir muhasebe bürosu için sekreter arayan gazete ilanından yola çıkarak, iş bulma umuduyla, küçük, eski binanın merdivenlerini doldurmuşlardır.
Hepsi de ayrı bir hikâyesi olan ama aynı yoksulluk, işsizlik pençesinde kıvranan bir sürü kadın!
Filmden bir sahnede bu kalabalığın içinden, kamera bazı kadınlara odaklanır ve onları daha yakından tanıtır bize.
Kocası da işsiz olan Luciana çaresizlik içinde, diğerlerinin hakkını çiğneyip öne geçtiğinde, kadınlar arasında tartışma çıkar. Yaşanan arbede sonunda, zaten ayakta zor duran eski merdiven çöker.
Filmde kapitalist sistemin, böylesine trajik bir faciayı bile fırsata çevirmek için her türlü kanaldan, alelacele çalışmaya başlaması öyle iyi işlenmiş ki, aslında çürümenin, çökmekte olanın, o eski, yıpranmış merdiven değil, sistemin bizatihi kendisi olduğunu apaçık görebiliyoruz.
Şöyle ki, medya üzerinden olayın magazinleştirilmesi, radyo muhabirinin yaptığı röportajda asgari ücretin artması gerektiğini söyleyen vatandaşın konuşmasının sansürlenmesi, hastaneye kaldırılan yaralılardan ücret talep edilerek mağdurlardan bu durumda bile maddi kazanç sağlanmaya çalışılması…
Adli makamların, olayın soruşturulmasında, müteahhiti, ev sahibini, yapıyı denetlemesi gereken resmî organları, insanları korkunç bir işsizliğe mahkum edip dolaylı olarak oraya yığılmalarına neden olan devleti-sistemi, başat sorumluluklarından sıyırması, azade tutması…
Bütün suçu, işe kabul edilme arzusunun üzerlerinde yarattığı baskı ve dış koşulların zorlamasıyla (dışarıda yağmur yağmaktadır) merdivenlere neredeyse üst üste dizilmek zorunda kalan kadınlara yüklemeye çalışması ve bunun için de içlerinden birini “günah keçisi” olarak seçip, onu suçlu ilan etmeye uğraşması da günümüzde yaşanılan benzer faciaları düşündüğümüzde bize hiç de yabancı değil.
Filmde, insanı acı acı gülümseten, insanlığından utandıran, umut dolu beklentilerden derin umutsuzluklara savuran, güldüren, öfkelendiren, tedirgin eden, harika sahneler var. Kısacası filmde acısıyla tatlısıyla “hayat” var. Büyük insanlığın hikâyesi var!
Son söz; Roma Saat 11’de, toplumsal bir olayın içinden, bireylerin yaşadıklarına odaklanarak hayata dair o kadar çok durum, insan doğasına, duyarlılıklarına, çelişkilerine ait öylesine zengin detaylar iç içe işlenmiş ki, o günün koşullarını düşündüğümüzde son derece iyi kotarılmış, üzerinden 70 yıl geçmesine rağmen güncelliğini hâlâ koruyan bu güzel filmi izlemediyseniz mutlaka izleyin…
Görsel: Film fragmanı
İlgili haberler
GÜNÜN FİLMİ: Ana yurdu
Anne ve kızının arasındaki ilişkiyi merkeze alan Ana Yurdu filmi, web sitesinde ücretsiz izlenime aç...
GÜNÜN FİLMİ: Aydede
Bekir ve annesi Rabia’nın yoksulluk içinde yaşadığı sorunlar, hayaller ve yaşam mücadelesini konu al...
GÜNÜN KADINI: Animatör, çizer, gölge (silüet) film...
Animatör, silüet kesimcisi ve kitap çizimcisi, illüstratör olan Charlotte ‘Lotte’ Reiniger, Alman fi...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.