İKSV’nin kültür politikaları çalışmaları kapsamında Prof. Dr. Itır Erhart tarafından hazırlanan raporda kültür-sanat alanında çalışan kadınların maruz kaldığı ayrımcılığın, tacizin boyutları ortaya kondu.
Rapordan öne çıkanlar şöyle:
◾Her iki kadından yaklaşık biri, iş dışı sorumluluklarının kariyer gelişimini olumsuz etkilediğini düşünüyor.
◾Kadın olmanın kariyerleri üzerinde olumsuz etkisi olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 53 iken erkek olmadıkları için dezavantaj yaşadığını belirtenlerin oranı yüzde 63.
◾Müzik, tiyatro ve sinema alanında toplumsal cinsiyet temelli rol ve görev dağılımı var; ses, ışık tasarımı, görüntü yönetmenliği, kurgu gibi alanlara erkekler egemen.
“Bir kadının bilgisayar mühendisi olması ne kadar zorsa şu an günümüzde müzik prodüktörü olmak, müzikle uğraşmak, eğer vokalist değilseniz, aynı şey.” (Sektör: Müzik)
“22 yıldır bu meslekteyim, teknik işlerin erkek işi olduğu ön yargısı hâlâ bitmedi. Bu sektörde kadının yapacağı işler kostümdür, makyajdır gibi başlıklarla sınırlı kalıyor. Işık, kamera, set genelde erkek işi oluyor.” (Sektör: Sinema)
◾Kadın çocuğun bakımından da sorumlu olarak görüldüğü için bakım yükünü eşit olarak paylaşsa bile çocuğu olan kadınlar ön kabuller nedeniyle kariyer fırsatlarına erişmekte zorlanıyor.
“Çocuğum olduğu için evden uzaklaşacağım projeler pek gelmezdi.” (Sektör: Sinema)
◾Ankete katılan sektör çalışanı kadınların yüzde 52’si cinsiyete dayalı ayrımcılık yaşadığını belirtiyor; sinema ve tiyatro sektöründe kadın yönetmen sayısının ve kadınlar için yazılan rollerin azlığına dikkat çekiyor. Ayrımcı davranışlara karşı mücadelede izlenen yolların başında ayrımcılığı yapan kişiyle yüzleşmek geliyor.
◾Var olan yapılar içinde taciz, yalnız başına mücadele edebilecek bir şiddet türü olarak algılanmıyor. Kadınların ancak kolektif olarak seslerini duyurabilecekleri ve farklı türlerdeki şiddetle baş edebilecekleri düşünülüyor. Süregelen taciz ve cinsiyete dayalı ayrımcılık sebebiyle kadınların erkeklere karşı zamanla büyüyen bir güven problemi olduğundan bahsediliyor. Bu sebeple mobbing, taciz ve cinsiyete dair ayrımcılıkla karşılaşıldığında merkezi, adalet dağıtan kurumsal bir sistemden çok kadınların kendi aralarındaki örgütlenmelerine (dayanışmalarına) başvurma eğiliminde oldukları ortaya çıkıyor. Şiddete karşı şiddet (ifşa gibi), tüm kadınlar tarafından kabul gören bir yöntem değil. Kadınlar daha çok herkes için adil bir sistemin öneminden bahsediyor.
◾Her 10 katılımcıdan 6’sı çalıştığı sektörde taciz/mobbing yaşadığını ve yaşayanların yüzde 62’si bu durumda ne yapılması gerektiğini bildiğini belirtiyor. Katılımcıların çoğu meslek örgütleri ve sendikalarla iletişime geçmeyi, dayanışma ağlarına başvurmayı tercih ediyor.
◾Kadınlar ve erkekler için “bakımlı olmak”, “rol seçmesine hazır olmak” farklı anlamlara geliyor. Erkek beyaz bir gömlek ya da tişörtle hazır olurken kadının cinselliğini ön plana çıkaracak şekilde giyinmesine, makyaj yapmasına yönelik beklenti sektörde halen devam ediyor. Aldıkları tepkiler nedeniyle, kadınlar arasında, seçtikleri kostümlerden kullandıkları dile kadar otosansüre başvuranlar oluyor. Bu tercihleri yapmak durumunda bırakılmalarını sanata müdahale olarak değerlendirenler de var.
◾Kadınlar sürekli çevreleri ve kendileriyle müzakere hâlinde oldukları, yetkinlikleri ve deneyimleri sorgulandığı için hata yapmamak adına baskı hissediyor, başarılı olamadıklarında özgüven kaybı yaşayabiliyorlar.
“Bir özgüven kaybı oluyor, bu işi doğru yaptım mı ya da doğru yapıyor muyum en temiz şekliyle...” (Sektör: Müzik)
◾Ankete katılanların sadece yüzde 15’i çalıştıkları sektörde fırsat eşitliği olduğuna inanıyor ve sadece 13’ü eşit işe eşit ücret ilkesinin uygulandığını düşünüyor.
◾Cinsiyete dayalı ayrımcılığa karşı alınması gerektiği düşünülen önlemler içinde ilk sırada yüzde 23 ile “yasal düzenlemeler” ve “toplumsal cinsiyet eşitliğine eğitim müfredatında yer verilmesi” (yüzde 23) geliyor. Bu alanda örgütlenilmesi gerektiğini belirtenlerin oranı ise yüzde 20.
◾Katılımcıların yüzde 40’ı pandeminin çalıştıkları sektörlerde toplumsal cinsiyet eşitliğine olumsuz etki ettiğini belirtiyor.
EŞİT, ADİL, KAPSAYICI BİR İŞ ORTAMI İÇİN ÖRGÜTLÜ YAPILA KRİTİK
◾Görüşmelere katılan kadınlar daha kapsayıcı, eşit, adil bir çalışma ortamı yaratmada, sektöre itibar kazandırmada, tacizi, mobbingi önlemede sendikalar, kooperatifler gibi örgütlü yapıların kritik rol oynadığını ifade ediyor. Bununla birlikte bu yapıların da şeffaf, hesap verebilir, güvenilir ve kapsayıcı olması gerektiğini vurguluyorlar. Sendikaların üyelerine özlük ve meslek haklarına yönelik eğitimler vermesinin hak ihlâllerini önlemede, ayrımcılığı azaltmada etkili olacağı kanısı var. Sendikaların içinde toplumsal cinsiyet eşitliği birimlerinin ya da çalışma gruplarının oluşturulması da gerekli görülüyor. Sinema ve tiyatro sektörü çalışanları gerektiğinde başvurabilecekleri örgütlü yapıların bulunduğunu söylerken müzik sektöründe halen mesleki, kapsayıcı bir örgütlenme ihtiyacının devam ettiği ifade ediliyor.
Raporun tamamını okumak için TIKLAYIN
Fotoğraf: Unsplash
Tablolar: İKSV Kültür Sanat Dünyasında Toplumsal Cinsiyet Raporu
İlgili haberler
Hanne Hiob’un sanat ve mücadele dolu yaşamı
‘Brecht gibi birinin kızı olma şansına sahiptim. Bu şansı, bir komünist olarak insanlığın daha güzel...
Sanattan uzaklaştırılan eğitim sisteminde mücadele...
‘Eğitim ve öğretim kavramlarının içlerinin boşaltıldığı, gün geçtikçe sanattan ve bilimsellikten uza...
8 Mart’tan 1 Mayıs’a Mücadelemizde Bahar Temizliği
Mücadele sadece patronlara karşı değil, kapitalist sınıfın bir uzantısı haline gelen sendikal bürokr...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.