Show TV ekranlarında geçtiğimiz hafta başlayan “Yalancı” adlı dizi hemen her gün ülke gündemini ama en çok da biz kadınların gündemini maalesef ki meşgul eden tecavüz ve ifşa meselesini ele alıyor. Dizi hakkında bir şeyler söylemeden önce senaryonun 2017 İngiltere yapımı “Liar” dizisinden uyarlandığını belirtmek gerekiyor. İngiltere yapımında göze çarpan ayrıntıların başında tecavüz mağduru olduğunu ifade eden kadının ilk andan itibaren düzgün bir kliniğe başvurduğu bu klinikte özenli bir muayeneden geçtiği akabinde polislerin gelerek kadının ifadesine başvurduğunu ve tecavüzle suçlanan sanığı derhal tutukladıklarını görüyoruz.
Böyle başlayan bir anlatımda özelliklede yabancı versiyonunu önce izlediğinizde “acaba bizde nasıl ele alacaklar ve yasal süreçleri nasıl uyarlayacaklar” sorusu akıllarda beliriyor. İlk bölümü iki senaryo açısından da eş zamanlı takip ettiğimizde akışın neredeyse birebir aynı devam ettiğini görüyoruz. Bu açıdan bakınca uyarlama demek sanırım naif kalıyor. Repliklere kadar aynı akışta ilerleyen dizide farklılıklar uzun bakışmalar gereksiz ayrıntılar ve bizim cinsel saldırıları araştıran bir polis departmanımızın olmamasından mütevellit soruşturmayı asayiş büronun yürütüyor olması, kadının adamı eve davet ettiği sahneye yağmurun yağması gibi bir detayın eklenmesi bir de adamın kadının telefonundan taksiciye attığı mesaj meselesi. Bu bir karşılaştırma yazısı olmadığı için bu detaylarda boğulmadan dizinin konusu anlatmak gerekirse; Deniz isimli bir edebiyat öğretmeni ile sınıfındaki bir öğrencinin babası olan Mehmet Emir isimli bir doktorun akşam yemeğine çıkmasının ardından kadının kendisine tecavüz ettiğini dile getirmesi üzerine yaşananları izliyoruz ilk bölümde. Olayların akışı karmaşık bir kurgu ile sunuluyor. Önce Deniz’in eşinin evi terk etmesi o sırada tecavüze uğradığını ablasına aktardığı sahne, doktor Mehmet Emir’le buluşma anları. Mehmet Emir’in kadını kahve içmeye davet etmesi ve teklif karşısında hazır olmadığını söyleyen Deniz’in yakınları tarafından buluşmaya cesaretlendirilmesi gibi bir örgü iç içe veriliyor. Bu örgünün toplamında kadının yeni boşanmış ve uzun süredir zaten bitmiş olan bir evliliğin ardından yeni biri ile görüşmeye hazır olduğu mesajı, erkeğin bir çocuk babası başarılı bir doktor olduğu, aralarındaki flörtöz buluşmanın nasıl bir tecavüz gerçeğiyle sonuçlandığını izleyici adım adım takip ediyor. İlk bölüm kendisine inanılmayacağına, elinde yeterli delilin bulunmadığına inanan Deniz’in adamı sosyal medya hesabından ifşa etmesiyle son buluyor.
AVUKATIN SÖZLERİYLE GERÇEK FİLM BAŞLIYOR
Kefaletle serbest bırakılanların ülkesinden, adli kontrol şartıyla serbest bırakılan tecavüzcülerin ülkesine hızlı geçiş. Sorgulanan Doktor Mehmet Emir’in avukatı bizlerin hemen her gün duyduğu genel ahlakı ve pek tabi yargısından polisine tüm birimlerinde duymaya alışık olduğumuz cümleleri peşi sıra döktürüyor. “Mehmet seni bilirim sen hem özel hayatında hem de iş hayatında dürüst, ilkeli bir insansın. Bu tip olaylarda yalnızca kadınlar mı mağdur sanıyorsun? Biz neler gördük. Boşanma sonrası depresyon, pişmanlık, kompleks... kim bilir Deniz’in seni böyle suçlamasının nedeni hangisi?” ilk bölüm açısından Türkiye’deki duruma en yaklaşıldığı an belki de avukatın düşüncelerini ifade ettiği an oluyor. Yoksa bizde mekanizma öyle işlemiyor. Ne tecavüz şikayetleri tam bu hızda neredeyse ertesi gün soruşturmaya dönüşüyor, ne olay yerinde detaylı bir inceleme yapılıyor ne de ışık hızıyla tecavüzcü iş yerinden alınıyor. Çoğu kez tecavüz mağduru kadınlar karşılaşacakları senaryoyu önceden kurgulayıp, zihinlerinde filme alıyor ve şikayet etmeye dahi cesaret edemeden konu kadın açısından bir anda süresiz bir korku filmine dönüşüyor.
KANUN SENDEN YANA
Deniz yaşadığı şokun ertesinde, olaylar kendi aleyhine ilerlediği esnada (ev taramasında bir şeyin bulunamaması, fiziksel muayenede bir zorlamaya rastlanmaması ve taksiciye kendi telefonundan atıldığı belirlenen iptal mesajı) polis olan eski eşiyle bir araya geliyor ve başından geçenleri ona anlatarak akıl almak istediğini söylüyor. Polis olan eski eş ise Deniz’e “Kanun senden yana” diyor. Bu replik belki İngiltere'de söylendiğinde biraz olsun karşılık bulurken Deniz’in gözünde de diziyi izlerken her gün onlarca kadın cinayeti okuyan, tacizcilerin, tecavüzcülerin ödüllendirilerek serbest bırakıldığını gören bizlerin gözünde de aynı bakış; KANUN MU BİZDEN YANA? İstanbul sözleşmesinden imza çekilen bir ülkede mi kanun bizden yana? Tecavüz edilerek camdan itilen ardından intihar ettiği iddia edilen kadınların ülkesinde mi kanun bizden yana? İşte tam da bu noktadan ele aldığımızda kendi yaşam pratiklerimiz, yargıdan emniyetine kadar inen aşamada acaba dizide kim yalan söylüyor? Bu dizi neden tam da böyle bir aşamada bizlerin karşısına aparılmış bir senaryo ile gösteriliyor. Tek başına yaşamaya çalışan ilk bölümden çeşitli vurgularla özgürlüğüne düşkün ben her işimi kendim yaparım diyen ve bir erkekle flört etmeye razı olmuş Deniz mi? Eşinin ölümünün ardından oğlunu tek başına büyüten, ilgili, nazik ve başarılı Doktor Mehmet Emir mi yalan söylüyor. Dizinin sonunda neyle karşılaşacağımızı yabancı versiyonundan açıp izlemek isteyenler çeşitli mecralardan mini dedektif hikayesine ulaşabilir. Üstelik saatlere yayılmayan, gereksiz uzun bakışmalardan ve ajite edilen ağlaklıktan uzak bir hikaye takibi için de iyi bir alternatif. Ancak bu dizi daha ilk bölümden ülke gerçekleriyle yüzleşemeyen bir televizyon dizisi olarak yalancının kim olduğunu işaret ediyor. Sahi, kim bu yalancı?
İlgili haberler
GÜNÜN DİZİSİ: Değirmen
Yeni bir diziye başlamak isteyenler, kaynağını tarihten alan, gerçeklere dayalı bir dizi öneriyoruz:...
GÜNÜN DİZİSİ: The Queen's Gambit
Satranç severler buraya! Satrancın sadece erkeklere has bir oyun olmadığını gösteren şöyle cevap nit...
Kadıköy’de göçmen işçiye cinsel saldırı!
Kadıköy’de diş hekimliğinde temizlik işçiliği yapan göçmen kadın işçi, işvereni tarafından cinsel sa...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.