Yeni çeteler türemesin diye sağlık sistemi değişmeli
Özel hastanelerde SGK’dan para almak için bebekleri ölüme gönderen yenidoğan çetesini Ekmek ve Gül'e değerlendiren Dr. Saip: 'Ticarileştirmenin önü sonuna kadar açıldığından bu çeteler ürüyor.'
Özel hastanelerde SGK’dan para almak için bebekleri ölüme gönderen yenidoğan çetesine tepkiler ve tartışmalar sürüyor. İktidarın sağlığı ticarileştirme ve özelleştirme politikaları da tepkilerin hedefinde. Ticarileştirmenin önünün sonuna kadar açılmasının ve yeterli denetimlerin yapılmamasının ticari kazancı düşünen çetelerin üremesinin koşullarını oluşturduğunu söyleyen Türk Tabipler Birliği ikinci başkanı Dr. Mualla Pınar Saip, sağlıkta özelleştirme politikalarının anne ve bebek sağlığına yansımalarını Ekmek ve Gül'e anlattı.
SAĞLIKTA ÖZELLEŞTİRME NASIL BAŞLADI?
Dr. Saip, 2002 yılından itibaren bir Dünya Bankası projesi olarak sağlığın ticarileştirilmesi ve özelleştirilmesinin gündeme geldiğini ifade ederek “Bunu AKP, sağlıkta dönüşüm olarak uygulamaya başladı. Eski sağlık ocakları kapatıldı. Aile hekimliği sistemine geçildi. SSK hastaneleri, onların ilaç ürettikleri fabrikalar kapatıldı. Sağlık Bakanlığı da sadece bu sürecin yürütülmesinden sorumlu bir bakanlık hale getirildi” dedi. Sağlıkta dönüşüm bağlamında şehir merkezlerindeki büyük hastanelerin kapatılıp hastaların şehir hastanelerine yönlendirildiğini ifade eden Dr. Saip, “Şehir hastaneleri de hasta garantili, kira karşılığı hizmet veriyor. Yani sağlık hizmeti sadece özel sektörde değil kamuda da performansa dayandırıldı. Sağlık hizmeti, niceliğin ölçüldüğü, ne kadar çok hasta o kadar geri dönüş gibi bir sistemin işletildiği hale geldi. Bir yandan da özel hastaneler artırıldı. Aslında sağlık hizmeti kamunun işi olmaktan çıkarıp kişilerin cepten ya da özel sigortalardan karşıladığı bir hizmet haline getirildi” dedi.
SAĞLIK SİSTEMİ KÖKTEN DEĞİŞMELİ
Dr. Saip, “Kamu özelden hizmet satın alıyor, özel hastaneler hastane bölümlerini taşeron firmalara devrediyor. Böylece sorumluluktan kurtuluyor. Ticarileştirmenin önü sonuna kadar açıldığından ve yeterli denetim yapılmadığından ticari kazancı düşünen çetelerin üremesinin koşulları oluşuyor” ifadelerini kullandı. Bunun, failleri haklı çıkarmadığının altını çizen Dr. Saip, “Biz Türk Tabipler Birliği olarak mesleki ve etik açıdan gerekli tepkiyi vereceğiz. Ailelerin ve mağdurların yanındayız. Ancak buna sebep olan sistemin tamamen değiştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu yaşananlar buz dağının görünen kısmı. Başka sorunlar da ortaya çıkacaktır” dedi.
ASM’LER İŞLETME MANTIĞIYLA ÇALIŞIYOR, GEBE TAKİBİ AKSIYOR
Sağlık hizmetlerindeki dönüşümün gebe ve bebek sağlığı etkilerine değinen Dr. Saip, “Aile Sağlığı Merkezleri (ASM) aslında birinci basamak sağlık hizmetleri kapsamında. Ama ASM'lerde gebe takip hizmetleri için yeterli yardımcı sağlık çalışanı yok. ASM'ler de bir işletme gibi çalışıyor. Oradaki hekimler de sağlık hizmeti verilecek olan alanı kiralıyor ki bu mekanlar çoğu zaman sağlık hizmeti vermek için uygun olmuyor. Ayrıca yanlarındaki sağlık personellerinin de ücretlerini kendi ceplerinden karşılıyorlar. Bunun için devlet belli bir ücret veriyor ama en temelinde ASM’ler de tamamen bir işletme mantığıyla işliyor” dedi. ASM’lerin işletme mantığı ile çalışmasının gebe takip sürecini de sekteye uğrattığını belirten Dr. Saip, göçmenlerin ve yabancı uyruklu kadınların da bu süreçte oldukça zorlandığını, onlara hizmet verecek ebelerinde oldukça sınırlı olduğunu ifade etti.
YARDIMCI SAĞLIK ÇALIŞANI ARTIŞI VE GEBELERE KAMUSAL SAĞLIK HİZMETİ İHTİYAÇ
Doğum takibinin hastanelerde de sorunlu olduğunu dile getiren Dr. Saip, doğumu destekleyecek yeterli yardımcı sağlık çalışanı olmamasına dikkat çekti. Dr. Saip, yenidoğanlar için yoğun bakım yataklarının da yoğunlukla özel hastanelerde olduğunu ifade etti. Gebe ve bebek sağlığı için yardımcı ve destek elemanlarının, sosyal hizmet uzmanlarının, ebelerin artırılması ve gebelere kamusal sağlık hizmeti verilmesi gerektiğini ifade eden Dr. Saip, “Bebeğin gelişiminin, lohusalık döneminin yakından takip edilmesi gerekiyor. Bu şekilde daha sağlıklı bebekler doğacaktır ve bu tarz yoğun bakımlara olan ihtiyaç azalacaktır” dedi.
‘BEBEĞİNİ YOĞUN BAKIMA VEREN TÜM KADINLAR TEDİRGİN’
Doğum yapmış ve gebe kadınlar da “yenidoğan çetesi” ve aldıkları sağlık hizmetlerini değerlendirdi. Eskişehir’de yaşayan Emine, doğum yaptığı gün yenidoğan çetesine dair haberler yayımlanmış. “Ben doğumda olduğum için ne olduğunu bilmiyordum ama eşim korku içindeydi. Doğumdan sonra bana olayların ne kadar ciddi olduğunu anlattılar. Bebeğimin kanında iltihap olduğundan yenidoğan yoğun bakıma alınacağı söylendiğinde çok endişelendik” dedi. Bebeği yoğun bakıma teslim ederken hemşirelere tedirginliklerini anlattıklarını, o gün bebeğini yoğun bakıma teslim eden tüm kadınların korku içinde olduğunu söyleyen Emine, “Hemşireleri görünce insan güvenmek zorunda kalıyor. Onlar da devlet hastanesinde olduğumuz için denetimlerin sıklıkla gerçekleştiğini söylediler tedirgin olmayalım diye” dedi. Emine, çocuğunu kendi emzirdiği için iki saatte bir onu gördüğünü bu yüzden içinin rahat olduğunu söylerken bebeği yoğun bakımda olan ve bebeğini göremeyen birçok kadının oldukça tedirgin olduğunu ifade etti. Bu yaşananların para hırsıyla yaşandığını söyleyen Emine, “Bunun önüne sadece devlet geçebilir. Kontrol edilmesi gerekiyor. İnsanların da vicdanı önemli ama denetim olmazsa işin içinden çıkamayız” dedi.
TAKİP MEKANİZMASI YOK, İLAÇLAR PARALI
Ankara’da 4 aylık gebe olan başka bir kadın ise gebe takip sürecinin nasıl olduğunu anlattı. Gebe olduğunu ilk öğrendiğinde şehir hastanesine gittiğini ama randevu aldığı doktor yerine iki asistan tarafından muayene edildiğini söyledi: “Muayenede bana sadece kaç haftalık olduğunu söylediler, ‘tekrar gel’ dediler ve folik asit yazdılar. Onu da devlet karşılamıyor. Bir paketin fiyatı 300 lira ve içinde 30 tane hap var.” Gebe kadınların 12. haftaya kadar kullanması gereken folik asitin bir gebe kadın için maddi yükü 900 lira. Ancak bununla da bitmiyor. Konuştuğumuz kadın, folik asit kullanımından sonra multivitaminlere geçildiğini ve bunun da devlet tarafından karşılanmadığını ekledi.
Gittiği devlet hastanesinden şimdiye kadar kendisini arayan kimsenin olmadığını, gebe takibini daha çok ASM’lerden yaptıklarını söyleyen kadın, “Orada da tetanos aşısı yapılıyor. İki kere olman gerekiyor, ücretsiz yapıyorlar. Ama ASM’de bir ultrason cihazı yok ve internetten sizin de tedarik edebileceğiniz bir cihazla kalp atışı dinleniyor” dedi. Takip süreçlerinde kan ve idrar tahlillerine de bakıldığını ifade eden kadın, “Sen gittiğinde bakıyorlar. Ben 11 haftalıkken ve 21 haftalıkken gitmiştim. Şimdi gittiğimde de ‘28. haftada tekrar gel bakalım’ dediler. Ama gitmesem takip eden kimse yok” dedi.
İlgili haberler
Gebze’de Plascam işçileri yenidoğan bebek ölümleri...
Gebze’de Petrol-İş’in örgütlü olduğu Plascam'da işçiler bebek ölümlerine tepki gösterdi.
GÜNÜN DİKKATİ: Türkiye yenidoğan bebek ölümlerinde...
Türkiye yenidoğan ölüm hızı bakımından AB üyesi 27 ve aday 7 ülke arasında Kosova’dan sonra binde 9....
ASM çalışanı kadınlar anlatıyor: Sağlıkta dönüşüm...
Malatya’da aile sağlığı merkezlerinde çalışan bir grup sağlık emekçisi kadınla aile hekimliği sistem...
Sıradaki haber
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.