Salgın; halkın gün geçtikçe ağırlaşan sorunlarını, derinleşen yoksulluğu daha da görünür kılarken büyüyen çelişkileri de yüzümüze vurmaya devam ediyor. Biz de şiddet ve yoksulluk sarmalında hayatta kalmaya çalışan kadınlarla dayanışma içinde olmaya devam ediyoruz. Derneğimize bu zorlu günlerde dayanışma için ulaştırılan erzak kolisi, hediye çeki ve kıyafetleri bir nebze de olsa derde derman olur düşüncesiyle kadın emekçilere ulaştırıyoruz. Fakat bunun da bir sınırı oluyor. Çünkü, yardım için başvuranların sayısı her geçen gün artıyor, listeler uzadıkça uzuyor. Elinde iyi kötü bir akıllı telefonu ve internet paketi olan, derneğin sosyal medya hesaplarını takip eden emekçi kadınlar, yardımlara ve dayanışmaya daha hızlı bir şekilde ulaşabiliyorken bırakın internet bulmayı elinde tuşlu bir telefonu bile olmayan çoğunluk bu dayanışmadan dahi yararlanamıyor. Yardım alabilmek için el yordamıyla ya da bir komşusunun ‘Bir de şu derneğe başvur’ demesiyle bize ulaşabilen kadınların sayısı artmaya devam ediyor. Bu kadınların kim olduğunu ve neler yaşadığını sizlere aktarmaya çalışacağız.
RUTUBET KOKUSU YOKSULLUĞUN KOKUSUNA KARIŞMIŞ
Derneğe yardım almak için gelen bir kadın, eşinin evi terk ettiğini ve 7 çocuğuyla insan sağlığına uygun olmayan, rutubetli bir evde yaşamaya çalıştığını anlatıyor: “Günde 12 ekmek tüketiyoruz. Çünkü bir öğünü bile zar zor buluyoruz. Ramazan ayının bereketi sayesinde hayırseverlerin yardımıyla bu ay biraz eve yiyecek girdi. Faturalarımız da büyükşehir belediyesinin ‘askıda fatura’ uygulaması ile ödendi. Kaldı evin kirası.” Sanki bu ay biterse bir daha sırtı yere gelmeyecekmiş gibi başlıyor kendisine yardım edenlere şükretmeye. “Peki gelecek ay ne yapacaksın?” dediğimizde sessiz kalıyor. Kalıcı bir destek için sosyal hizmetlere ya da belediyeye nasıl başvuracağını anlattığımızda da sessiz kalmaya devam ediyor. Aslında bu sessizliğinin iki nedeni var... “Zaten belediye hep durumu iyi olanlara veriyor” düşüncesi ile belediye başvurmuyor ve sağdan soldan gelen yardımların kesilmesinden korkuyor. Kısıtlı olanaklarla yaşamaya çalışan emekçilerin bir süre sonra tüm beklentileri yardımlar olmaya başlıyor.
TERAZİNİN BİR KEFESİNDE OY HAKKI, DİĞERİNDE ERZAK KOLİSİ
Her yerde çare bulurum umuduyla durumunun çok kötü olduğunu anlatan bir kadını, “Sen de erzak kolisi al” diye derneğe yönlendirmiş komşuları. Derneğe ulaşan bu kadın arkadaşın ilk cümlesi “Herkese koli verdiniz, ben de istiyorum” oluyor. Biraz soluklanıp dinlenmesi için içeri davet ediyoruz. Kendisine derneği anlatıp “Gönül isterdi ki herkese ulaşabilelim ama maalesef” dediğimizde “Benim 6 oyum var, bana bir koli verin” diye ısrar etmeye başlıyor. Pazarlık aracı haline getirdiği 6 oyuna neden ihtiyacımızın olmadığını anlatmamız üzerine “Siz hangi partidensiniz? Ona veririm oyumu” diyor. Terazinin bir tarafına oy hakkını bir tarafına erzak kolisini koyan aslında bu kadın değil. Seçimlerde oyu karşılığında “yardım alırsın” diye istismar eden partilerin yaptığı pervasızlık. Biliyoruz ki seçim zamanlarında emekçilerin yoksulluğunu fırsata çeviren, tek dertleri oy almak olan başta AKP olmak üzere tüm düzen partilerinin başvurduğu yöntem bu; erzak yardımları.
11 kişinin birlikte yaşadığı yine o rutubetten duvarları sanki üzerlerine yıkılacakmış gibi duran evde hayatta kalmaya çalışan bir aile. Evde sadece bir sigortalı çalışan var. Bir kişinin sigortalı olması sebebiyle resmi kurumlardan yardım alamadığını anlatan kadın “İnanmıyorsanız lütfen gelin, evin durumunu görün” diyor. Yoksulluğun yüklediği çaresizlik o kadar belli oluyor ki buradan bir koli yardım alamayacağı kaygısıyla kendi durumuna inanmamız için her şeyi yapıyor. Talebiyle ezile ezile başvurdukları belediyede ve diğer yerel kurumlarda yaşamak zorunda bırakıldıkları yüzünden. “O beni ezmeden ben ezileyim bari” duygusu ile boynu bükük duruyorlar. Belki aldığı kolinin belediye ile bir bağı vardır düşüncesiyle “Belediyemiz çok iyi” diyerek ayrılıyorlar dernekten.
PEKİ NE YAPMALI?
Bu sistem, sadece emekçilerin emeklerini sömürmekle kalmıyor yoksullaşmalarına da sebep oluyor. Bu yoksulluğu da kendi iktidarlarını korumak için, seçim dönemlerinde oy hakkıyla birlikte istismar ediyor. Aslında aktardığımız bu örnekler, emekçinin elindeki tek kozu oyuymuş gibi görmesine neden olan şeyin yine tam olarak bu sömürü düzeni olduğunu gösteriyor.
Oysa ki, emekçilerin yoksulluğunu fırsata çeviren ve umut tacirliği yaparak bir koli erzağa mahkum eden bu sisteme karşı tek kozumuz seçimde oy kullanmak değil. Yoksulluktan çıkış yolu eğilip büzülerek erzak kolisi peşinde koşmak değil. Her şeyden önce emekçiler olarak bulunduğumuz her yerde bir araya gelerek dayanışmayı büyütmeliyiz. Bizi önce yoksul bırakıp sonra biat ettirmeye çalışan bu düzene karşi birlikte, örgütlü bir şekilde mücadele etmeliyiz.
Fotoğraf: Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği
İlgili haberler
Esenyalılı kız kardeşlerimizi sesimizi daha gür çı...
Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği 8 Mart’ta kadınları şiddete, krize güvencesizliğe karşı sokakta olm...
Pandemi döneminde kadın | Esenyalı Kadın Dayanışma...
Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği'nden Adile Doğan, Zahide Kiper ve Hanima Kızıltaş ile pandemi döne...
Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği Pandemi Raporunu...
Salgın sürecinde 520 kadının yoksulluk, şiddet, taciz ve istismar şikayetleriyle başvuruda bulunduğu...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.