Bursa’nın Görükle ilçesi çoğunlukla Uludağ Üniversitesi öğrencilerinin yaşadığı, etrafı kafeler ve barlarla çevrili bir öğrenci yerleşkesi. Sinema, tiyatro gibi sosyal aktivitelere ulaşımın oldukça zor olduğu, tüketim odaklı bir yer. Öğrencilerin gündelik yaşamlarının çoğu kafe ve barlarda geçiyor, öğrencilerin paraya ihtiyacı olduğunda çalıştığı yerler de buralar. Geçim sağlamak için buralarda çalışan kadın öğrenciler ise ciddi boyutlarda emek sömürüsü, taciz ve şiddet yaşıyor. Ama kampüsün içi de en az dışarısı kadar güvensiz.
Ekmek ve Gül’de yayımlanan “Öğrencilerin Görükle sınavı” başlıklı haberimizde Görükle’yi, hayatımızın içine sıkıştığı kapalı bir kutu olarak tarif etmiştik. Bizleri bu kutuya hapsedip, “Bu sınırdan çıkamazsınız” diyorlar. Bu kutudan çıkıp, hayatımıza kendimiz yön vermek, “Bir çıkış yolumuz var” diyebilmek için Uludağ Üniversitesi öğrencileri olarak geçen sene Görükle Kültür Sanat Platformunu kurduk. Platformun felsefe, politik ekonomi, sinema gibi kurulmuş veya kurulmakta olan birçok atölyesi var. Bu atölyelerden biri olan Kadın Çalışmaları Atölyesindeki arkadaşlarımızla zorluklarımızı ve birlikte neler yapabileceğimizi konuştuk.
Böyle ortamlarda herkes sohbete başından geçeni anlatarak başlıyor. Bizim buluşmamızda da böyle oldu. Kimi yolda yürürken bir erkeğin yüzüne tükürmesi ile karşı karşıya kaldığını, kimi otobüste “Bir kadın bu kadar gülemez” laflarına maruz kaldığını anlattı. Kimi çalıştığı yerde uğradığı tacizi, kimi arabalarla takip edilmesinin yaşattığı endişeyi paylaştı. Konuştukça ne kadar çok şeyle mücadele ettiğimizi, yaşam alanlarımızın ne kadar şiddetle dolduğunu fark ettik.
YURT MÜDÜRÜNÜN ÇÖZÜMÜ: DÜDÜK!
Cumartesi günleri Görükle’de sokağa çıkmaktan korktuğunu söyleyen bir arkadaşımız “Ne zaman çıksam mutlaka bir gölge hissediyorum arkamda, sözlü tacizler, arabaya almaya çalışanlar, köpekle saldırıp korkutanlar, yurda girerken takip edip zorla öpenler, gündüzleri dolmuşçuluk yapıp geceleri dolmuşu diskoya çevirip ava çıkan dolmuşçular ve niceleri…” diye anlatıyor. Hep bir korku ile yaşadığını, arkasına bakmadan yürüyemediğini ya da ıssız bir yolda ise mutlaka telefonla bir arkadaşını aramak zorunda kaldığını anlatıyor.Issız yollar deyince iç geçiriyoruz, aklımıza Görükle’nin ıssız, sessiz, ışıksız sokakları geliyor. Kampüsün karanlık orman yollarını düşünüyoruz. Bir an için bütün yollar tehlikeli, bütün yollar çıkmaz gibi geliyor. Geçen aylarda üniversitenin kız yurdundaki taciz olayını hatırlıyoruz. Yurttan çıkan kadın öğrencilerin geçmek zorunda oldukları bir tarla var ve her sabah akşam o tarlada öğrencileri taciz eden bir erkek var. Öğrenciler sosyal medya aracılığı ile bu olayı duyurdular ve bir basın açıklaması düzenlendi. Çözüm olaraksa yurt müdürü kadın öğrencilere düdük dağıtmış, “Başınıza bir şey gelirse düdük çalın” demişti. Bir arkadaşımız bu “önlem”i hatırlatıp çıkışıyor; “Ne yani hayatımız bir düdük sesine mi bağlı?!”
KAMPÜSTE ‘ÖLMEK İSTEMİYORUZ’ DİYEREK YÜRÜYORUZ
Daha önce Uludağ Üniversitesi felsefe öğrencisi bir kadın arkadaşımız tecavüze uğrayıp parçalanıp cesedi kampüsteki dereye atılmıştı. Bu olayın üstünden 8 yıl geçmiş olmasına rağmen alınan tek önlem dereyi kapatmak olmuştu. Kampüs hâlâ karanlık hâlâ sessiz hâlâ tehlikeli, hâlâ hiçbir güvencemiz yok…Şiddet, taciz, tecavüz o kadar hayatımızın içinde o kadar yakın ki artık bakışlarımız hep şüpheci, hep tedirgin: “Acaba beni mi takip ediyor? Arkadaşım acaba iyi mi? Şu adam bana mı bakıyor?” Karanlık sokaklarda attığımız her adımda “Ölmek istemiyoruz” diyerek yürüyoruz.
Üniversiteye giriş çıkış serbest olduğu için tehlike özellikle ikinci öğretim öğrencileri için daha da artıyor. Bir arkadaşımız okulun içindeki bir orman yolundan bahsediyor, dolmuş fiyatları çok yüksek olduğu için okula yürüyerek gidip geliyormuş. Orman yolu kestirme bir yol olduğu için de o yolu kullanan çok fazla öğrenci olduğunu söylüyor. Ama yolun tenha ve çok tehlikeli olduğunu belirtiyor
ENDİŞE İÇİNDE BEKLEMEYECEĞİZ, BİRLİKTE MÜCADELE EDECEĞİZ
“Bu olaylar hayatımızın her alanında, her birimizin başına geliyor, hangi gün hangi saatte tacize uğrayacağımı bildiğim bir yerde yaşıyorum, bu korku ile yaşamak istemiyorum” diyor biri. Sohbetimizin sonunda hepimizin aklında “Bir şey yapmalı” düşüncesi dönüp duruyor. İmza kampanyası başlatmaya karar veriyoruz. Biz kadınların birlik ve dayanışma içinde olmaya ihtiyacı var. Kadın Çalışmaları Atölyesi sayesinde birçok üniversiteli kadınla yüz yüze gelip ortak dertlerimize çözüm bulmaya çalışıyoruz. Sokakta, kampüste, çalıştığımız yerlerde, tüm yaşam alanlarımızda güvende olduğumuzu bilmek istiyoruz. “Acaba sıra bize ne zaman gelecek?” diye endişe içinde beklemeyeceğiz. Sıranın hiçbir kadına gelmemesi için birlikte mücadele etmekten başka şansımız yok. Birlikte mücadele etmekten, dayanışmaktan başka şansımız yok!
İlgili haberler
Görükle kadınların kâbusu: Taciz, şiddet, tecavüz
‘Etim çekiliyor gibi hissediyorum’ diyerek imza atan kadın ile ‘Gerçekten imzalar sayesinde son bulu...
Öğrencilerin Görükle sınavı
40 bine yakın Uludağ Üniversitesi öğrencisinin yaşadığı Bursa’nın Görükle köyündeki yaşamı öğrencile...
Yıldızlı kadınlar anlatıyor: Aynı derdi yaşayanlar...
Üniversiteli kadınlar okurken masrafları karşılayamıyor, şiddete ve tacize uğruyor, emeğini yok paha...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.