İşçi servisi duraklarında asgari ücret üzerine sohbetler: Korku ve umutsuzluk hâkim
Bursa’daki işçi kadınlar, düşük ücret ve iş güvencesizliğiyle mücadele ederken, değişim için birbirlerine güvenmeye ihtiyaç duyuyor.

Bursa’da işçi kadınların asgari ücrete dair beklentilerini ve yaşam koşullarını öğrenmek amacıyla bir çalışma başlattık. Çalışmamız boyunca işçi servisi duraklarında servis bekleyen kadınlarla bolca sohbet etme fırsatımız oldu.

Bu sohbetlerde en çok dikkat çeken ise kadınların konuşmalarına yansıyan kaygı ve korkularıydı. Sohbetlerimiz ilerledikçe korkularının nedenlerini, konuşmaya dair çekincelerini ve “Aman bir şey dersem başıma iş gelir” kaygılarını daha iyi anlamaya başladık.

Son dönemde Bursa’daki TOFAŞ fabrikasında yaklaşık 700 işçinin işten çıkarılması, tüm şehirde ve özellikle metal sektöründe tartışılan en önemli konu haline geldi. Bu durum, işçi kadınlar arasında da bir korku atmosferi yaratmış ve “Sıra bize ne zaman gelecek?” kaygısıyla verdikleri cevapları daha temkinli hale getirmişti.
Kadın işçilerin neredeyse hepsinin TOFAŞ’taki işten çıkarmalardan haberi vardı ve “Korkuyoruz, aldığımız asgari ücret, onu da kaybetmek istemiyoruz” diyorlardı. “Bizde daha böyle durumlar yok ama belli olmaz ne olacağı” diyenler de vardı. Fabrikasında işten çıkarmalar olmasa bile iş güvencesinden emin olamayan ve kendisini "ilk vazgeçilecekler" listesinde gören işçi kadınlar, kaygılı ve korkulu bir ruh halindeydi; beklentilerini ise minimum düzeye indirmişti.

Kayapa’da bir metal fabrikasında çalışan, asgari ücret alan ve 3 çocuğu olan bir kadınla işçi, yeğeniyle aynı fabrikada çalıştıkları için işe beraber gidip geliyorlar. İki kadın da hem iş yerinde hem hayatta birbirlerinin destekçisi olmuşlar. İkisinin de çocukları var ve asgari ücret alarak yaşamlarını idame ettirmeye çalışıyorlar.
Hükümetin ve sendikaların belirsiz tutumuna dikkat çeken kadın işçi, “Bir ay oldu, hâlâ bekliyoruz. Bizi belirsizlikte bırakıyorlar. Ben tanımıyorum o komisyonu, gerçekten bizi mi temsil ediyorlar?” diyor. Ancak bu sözler ağzından çıktıktan hemen sonra yüzünde bir pişmanlık beliriyor. Kim bilir, belki de işten çıkarılma kaygısıyla söylemek istediklerini söyleyemeyip birçok şeyi içine atıyor. Yine de konuşmaya devam ediyor ve ekliyor: “Birlik yok fabrikada. Herkes susuyor, herkes susunca ben de susuyorum. Ne yapabilirim ki?”

‘KENDİMİ İKİNCİ DEĞİL BEŞİNCİ PLANA ATIYORUM’
Hayat pahalılığı ve masraflar üzerine konuşurken kadınların çoğu, kendilerinden nasıl vazgeçtiklerini dile getiriyor. Bir kadın, bunu şu sözlerle ifade ediyor: “Bazen kendime bir şey almak için bakıyorum, sonra diyorum ki ‘Boşver, mutfağa gıda al’ diyerek vazgeçiyorum. Zaten bir poşet bin lira. Mecburen kendimi ikinci plana değil, beşinci plana atıyorum.”
‘BORÇLANMAK İÇİN ÇALIŞIYORUM’

Ev kiralarının ortalama 18 bin lira olduğunu konuşurken kadın işçi “Aldığım maaş 17 bin lira, ben zaten borçlanmak için çalışıyorum, maaşım kirama bile yetmiyor” diyor. Hükümet yetkilileri ve patron sendikalarının “Ücretler artarsa enflasyon artar’ sözünü doğru buluyor musunuz?” sorumuz üzerine işçi kadınlardan biri “Aldığımız ücretle kendileri geçinsinler o zaman en doğru kararı vermiş olacaklardır” diye yanıt veriyor.

Başka bir gün yine işçi servislerinin kalktığı durağa gittiğimizde bir kadın işçi “Ne değişecek ki hiçbir şey değişmeyecek” diyor.  İş yerinde de asgari ücretin tartışıldığını ifade eden kadın bu umutsuzluğun iş yerini sardığını anlatıyor. O da görüştüğümüz diğer kadınlar gibi herkesin sessiz olduğunu ve ses çıkarmak için kimseye güvenemediğini söylüyor.

Çoğu kadın 10 saat birlikte çalıştığı, aynı işsizlik tehdidini birlikte göğüslediği, aynı ağır çalışma koşullarında birlikte ürettiği işçi arkadaşına güvenmediği bir durumdan bahsediyor. “Ne yapmalı?” sorusuna da genel olarak “Ne yapabiliriz ki?” gibi yanıtlar veriliyor. Tüm bu umutsuzluğa karşın bugün yasaklamalara rağmen grev ısrarını sürdürüp kazanan Hitachi işçileri gidilecek yolu aydınlatıyor.

Fotoğraf: Canva Pro