Mersin’de “Haklarımızdan, hayatlarımızdan ve İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz!’’ şiarıyla 5 ve 18 Ağustos’ta gerçekleştirilen eylemlere katılan kadınlara 1593 sayılı “Umumi Hıfzısıhha Kanunu’na (282. madde)” göre 3150 lira idari para cezası verildi. Eylemlerin yasal izninin olduğunu söyleyen kadınlar verilen para cezalarının yıldırma politikası çabası olduğunu söyledi.
Eyleme katılan kadınlardan biri olan belediye işçisi Derya Narlı, kadına yönelik şiddetin çığ gibi büyüdüğü, kadın cinayetlerine her gün yenilerinin eklendiği, hane içinde ve dışında cinsel saldırı suçlarının tırmandığı, çocuk istismarının ülkenin en büyük sorunlarından biri haline geldiği, LGBTİ+’lara yönelik nefretin arttığı bir ortamda İstanbul Sözleşmesi’ni savunmanın bir zorunluluk olduğunu dile getirdi. “AKP’nin pandemi döneminin koşullarından yararlanarak Sözleşmeyi tek taraflı olarak feshetmek, anlaşmadan çıkmak ve bunu AKP MYK’sına taşımak istediği haberlerini duyunca biz kadınlar, 5 Ağustos 2020 de “İstanbul Sözleşmesi mor çizgimizdir” ve 18 Ağustos 2020’de “İstanbul Sözleşmesi İçin Ses Çıkar “ adı altında eylem ve etkinlik yaptık. Her gün en az 3 kadın öldürülürken, kadın katilleri, tecavüzcüler serbest bırakılırken, erkeklere ödül gibi cezalar yağarken, aramızda ellerini kollarını sallayarak gezenlere karşı en temel hakkımız yaşam hakkımız için sokaklara çıkıp tepkimizi dile getirdik’’ dedi. Para cezalarının kadınların pandemi koşullarına ve baskıların artmasına rağmen sokaklara çıkarak iktidara geri adım attırmalarının bir bedeli olarak kesildiğini söyleyen Narlı, cezanın tamamen siyasi olduğunu, yapılan eylem ve etkinliklerin yasal çerçevede ve pandemi kurallarına uyularak barışçıl bir ortamda geçtiğini söyledi. Narlı şöyle devam etti: “Cezalar delillere dayanmayan uydurma sebeplerdir. Bana bu iki eylemden biri 3150 lira diğeri 392 lira olan iki idari para cezası geldi. Biri izinsiz basın açıklaması yapmak veya katılmak, ikincisi 1593 Umumi Hıfzısıhha Kanunu 282. madde. Delil olarak kendilerinin koyduğu fotoğraflarda maskem var. Kolluk kuvvetlerinin bizi sıkıştırmaya kalkmadığı sürece sosyal mesafem var. Biz kadınlar ne kendi sağlığımızı ne de genel sağlığı tehdit etmeyiz. Etmeyiz çünkü pandemi konusunda devletin önlem ve tedavi politikasının halk sağlığını düşünmekten çok uzak olduğunu gözlemledik ve deneyimledik. Kendi bireysel önlemlerimizi almaktan başka çaremiz olmadığının bilincindeyiz.’’
‘HAKLARIMIZ İÇİN SOKAKLARA ÇIKIP HAYATLARIMIZI SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ’
Eylemlere katılan bir diğer isim Fatoş Sarıkaya da iki ayrı eylemden aynı sebeplerle 3542 lira idari para cezası aldı. Var olan hakkını, İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırmaya çalışanlara karşı hayatını savunmak için eylemlere katıldığını söyleyen Sarıkaya, “İstanbul Sözleşmesine yönelik ciddi saldırıların olduğu zamanlardı ve göz göre göre elimizden almalarına izin vermemeliyiz diye düşündüm. Bu nedenle orada bulunup hakkımı savundum. Ülkede sistematik hale gelen bir kadına yönelik şiddet ve cinayet var. Bunların son bulması için sesimi yükseltmek ve tepki göstermek istedim. Kadın katilleri ödül gibi ceza alırken biz buna tepki gösterdik diye binlerce liralık ceza yağdırıldı bize” dedi. Devletin kadınları korumak yerine onların parasıyla kasasını doldurduğunu söyleyen Sarıkaya, cezaların, psikolojik baskıların ve gözaltıların kadın mücadelesini sindirmeye yönelik hareketler olduğunu, kadınları korkutmak istediklerini dile getirdi.
Verilen para cezalarının ardından “Paramızla eylem yapıyoruz” dövizleriyle sokağa çıktıklarını söyleyen Sarıkaya, “Tabii ki bu cezalar bizi yıldıramayacak ve biz kendi haklarımız için sokaklara çıkıp hayatlarımızı savunmaya devam edeceğiz. Kadın cinayetleri, erkek şiddeti ve eşitsizlik son bulmayana kadar, sokaklara çıkıp isyanımızı haykırmaktan vazgeçmeyeceğiz” dedi.
MERSİN BAROSU KADIN HAKLARI MERKEZİ KADINLARIN YANINDA
Mersin Barosu Kadın Hakları Merkezinden Avukat Ezgi Özkan ise kadınlara verilen para cezalarının hukuki olup olmadığının tartışma konusu olduğunu, anayasayla güvence altına alınan toplanma ve gösteri hakkının ihlal edildiğini söyledi. Sürecin usulen sıkıntılı olduğunu dile getiren Özkan, emniyet ve kolluk kuvvetlerinin sadece tutanak tutma yetkisi varken para cezası kesip idari yaptırım tutanağını düzenleyen bir kurum haline gelerek yetkide usulsüzlük yapıldığını belirtti. Özkan, “Bir eylem ya da basın açıklaması yapılacaksa bildirim yükümlülüğü vardır. Bildirimin amacı emniyetin ortamdaki güvenliği sağlaması içindir. Fakat bunu izin isteniliyormuş gibi algılayıp keyfi bir hale getirebiliyorlar” dedi.
Son dönemde kadınların İstanbul Sözleşmesi, istismar yasası vb. gibi meselelerde hakkını arama ve sokağa çıkma isteğinin güden güne arttığını söyleyen Özkan, bu hakka müdahale edilmemesi ve insanların fikirlerini özgürce ifade etmesinin önünün açılmasının şart olduğunu, fakat bugün bunun tam tersinin yaşandığını dile getirdi. “Kadınlar yaşam hakkını savunduğu için yaptırımlarla karşılaşıyor. Para cezaları ve soruşturmalar ile kadınlar caydırılmaya çalışıyor. Bu bir yıldırma politikasıdır. Kadınların her şeye rağmen sokakta haklarını savunmaktan vazgeçmemesi gerekiyor” diyen Özkan şu şekilde devam etti: “Baroda kadın hakları merkezi de aktif olarak çalışıyor, kadına yönelik şiddet, cinayet, ceza vb. vakalarda davalara müdahil oluyor. Aynı zamanda gönüllü kadın avukatlardan oluşan dava takip grubumuz var. Kadın örgütlerinden ya da diğer sivil toplum kuruluşlarından aktarım yapıldıkça gönüllü olarak dava takibi yapıyoruz. Para cezalarının itirazı noktasında da böyle bir sürç yürütüyoruz. Kadınlar toplu halde bir grup avukata vekâlet çıkartıyorlar. Bu anlamda biz kendi aramızda bu itirazları hazırlıyoruz. Baronun kadın hakları merkezide bu süreçte ve genel anlamda kadınların yanında” diyerek baronun kadınlarla yan yana olduğunu söyledi.
KHK’Lİ AKADEMİSYEN ESRA ERGÜZELOĞLU: MÜCADELEYE DEVAM
5 Ağustos’ta “İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkıyoruz” eylemine katılanlardan biri de Mersin Üniversitesi’nde Doç. Dr. iken 2017 yılında Kanun Hükmünde Kararname’yle (KHK) ihraç edilen barış akademisyenlerinden Esra Ergüzeloğlu. 3 bin 150 TL idari para cezası verilen kadınlardan bir de olan Ergüzeloğlu, “Toplumun muhafazakar bir kabuğu var ve bu kabuğa sığmayan bir toplum var. Bu kabuğu kırmaya çalışıyor. Biz de bizimle ilgili zorla kazanılmış bu yasaya sahip çıkmak istedik. Tekrardan en başa dönmemek için, o yasanın uygulanması talebiyle kamuoyuna çıktık” dedi. Hükümetin KHK’lileri “sivil ölü” haline getirdiğini söyleyen Ergüzeloğlu, bu kesilen cezaların haklarını aramalarının önünde engel olamayacağının altını çizdi. Mücadelelerini sürdüreceklerini vurgulayan Ergüzeloğlu, cezaya karşı hukuki başvurularda bulunacağını da belirtti. (MA)
İlgili haberler
Pınar Gültekin’in katledilmesinin ardından eylem y...
Pınar Gültekin’in katledilmesinin ardından kadın cinayetlerine tepki göstermek amacıyla Mersin’de ya...
‘Kadın cinayetlerini acil önle’ diyen kadınlara 32...
12 Ekim’de “Kadın cinayetlerini acil önle” kampanyası kapsamında Pozcu sokaklarında yürüyüş düzenley...
Mersin Kadın Platformu: Sanıkları tutuklu yargıla,...
Mersin Kadın Platformu üyeleri, sanıkların tutuklu yargılanması ve iyi hal gibi ceza indirimlerinin...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.