Eskişehir’de Ekmek ve Gül okuru kadınlar Ekmek ve Gül Editörü Sevda Karaca ile “20 yılın enkazı: Bu enkazı nasıl kaldıracağız? Yeni bir yaşamı nasıl kuracağız?” sorularını tartışmak, son yaşanan ve milyonları etkileyen depremi ve seçim yaklaşırken kadınların yaşadıklarını birlikte konuşabilmek için buluştu.
Sevda Karaca, öncelikle kadınların bu dönemdeki en önemli dayanağının yan yana durmak ve birbirinden güç almak olduğunu ifade etti: “Zor günlerden geçiyoruz. Bu zor günlerde yaşadıklarımızı ancak bir arada durarak atlatabiliriz, yaralarımızı sarabiliriz” diyen Karaca, kadınların gündelik hayatta birçok kaygı yaşadığını, buna neden olan bu sürecin bir anda olmadığını vurguladı. “20 yıllık bir kesiti konuşuyoruz ama bu 20 yıllık kesit de geçmişinden izler taşıyor. Enkazdan bahsettiğimizde ne yazık ki yalnızca sevdiklerimizi kaybettiğimiz beton yığınlarından bahsetmiyoruz” diyen Karaca “20 yıl ve enkaz kelimeleri yan yana gelince aklımıza neler geliyor?1 diye sordu. Kadınlar ise bu soruya çocuk istismarı yasa tasarısı, kadına yönelik şiddetin artması, bir ekmeğin alınamaz hale gelmesi, geleceksizlik, güvencesizlik cevabını verdi.
AKP’NİN ÖNCELİKLİ HEDEFİ: KADINLAR
“AKP hükümeti büyük oranda muhafazakâr, sermaye yanlısı bir hükümet olarak tanımlanıyor. Özellikle kadınları hedef alarak geliştirdiği politikalar bizim hayatımızı etkiliyor. Peki AKP’yi bugün bu yıkımın sorumlusu haline getiren şey yalnızca muhafazakâr olması mı yoksa muhafazakârlığının yanında kadınları ve çocukları hedefe koyan politikaları mı” diye soran Karaca AKP’nin iktidara gelirken yolsuzluk, yoksulluk ve yasakları ortadan kaldırma vaadinin bugün emekçiler için güvencesiz çalışma, ucuz iş gücü olma, emeğinin sömürülmesi karşılığına geldiğini söyledi. “AKP öncelikle kadınları hedef aldı. Esnek çalışmayla daha fazla kadının istihdama katılması ve ‘iş ve aile yaşamının uzlaştırılması’ sağlanacak vaatleriyle kadınları güvencesiz çalışmaya mahkum ederken, ev içi emek yüklerini de artırdı. Yani kadınları bir piyon gibi öne sürerek kadınların temel taleplerini gasbetti” dedi.
Karaca şöyle devam etti: “Başka bir nokta ise devleti şirket gibi yönetme anlayışı hakim oldu. Sağlık hizmetleri özelleştirildi, eğitim özelleştirildi, sosyal devlete dair bütün alanların boşaltıldığını gördük. Kız çocuklarının daha fazla okula getirilmesi iddiasıyla 4+4+4 getirildi ama biz bunun sonucunda daha fazla kız çocuğunun okuldan alındığını görmüş olduk. Tüm bu süreç tek başına kadınların eve kapatılması olarak yaşanmadı. Tüm bu sistemin içinde kadınlar çalışma hayatına katılmaları ama ev işlerini de aksatmamaları istendiğinde, çalıştıkları koşulların giderek daha olumsuz hale getirildi. Kadınlar tüm bunlar karşısında daha fazla öfke biriktirdi. Kadınların bu öfkesi örgütlülüğe dönüştüğünü de gördük ve burada da muhafazakâr politikalarını kullandılar.” AKP’nin sığınma evlerine, kreşlere ayırmadığı parayı diyanetin kurslarına ayırdığına söylerken, tüm sosyal alanlarda manevi hizmet personeli olarak diyanetin personellerinin ortaya çıktığına dikkat çekti.
‘ENKAZDAN KURTULMAK İÇİN SANDIKTAN DAHA FAZLASINA İHTİYACIMIZ VAR’
“Bu süreç bir baskı ve yasaklar süreci olarak uygulanırken buna en çok ses yükseltenin de kadınlar olduğunu belirtmekte fayda var. Bunun sebebinin kendi gündelik hayatımızdan bakarak iktidarın çelişkilerini daha net görebilmemiz. Emeğimizin karşılığını, medeni haklarımızı, insanca çalışma ve yaşama haklarımızı ortadan tamamen kaldıran bir hükümet bu. Seçimler ve referandumlarla meşruiyet oluşturma çabasında seçimler bir sopa olarak karşımıza çıkarıldı” diyen Karaca, “Seçimler önümüzdeyken doğru cevaplanması gereken soru ‘Bizi ortak noktada buluşturacak ve öfkemizi yönelteceğimiz nedir?’ sorusu. Yoksulluğun bu kadar arttığı, orta sınıf diye bir şeyin kalmadığı bir dönemde seçime gidiyoruz. Bu tartışmalar devam ederken bir doğa olayının nasıl bir felakete dönüştüğünü gördüğümüz bir deprem yaşadık. Bu deprem sonucunda da özelleştirmenin ne anlama geldiğini, devletin şirket haline geldiği koşullarda devletin çadır sağlamakla yükümlü kurumunun bile çadır sattığını gördüğümüz, depremin üstünden 40 gün geçmişken insanlara hâlâ barınma sağlanamadığı ve insanların hâlâ devlet nerede sorusunu sorduğu bir gün yaşıyoruz. İşte devlet nerede sorusunun cevabı 20 yıllık enkazın içinde” dedi.
Devlet bu süreçte başını kaldıran gazetecilerin, başını kaldıran sendikaların, başını kaldıran işçilerin seslerini bastırmakla meşgul olduğuna da dikkat çeken Karaca, “Bu yüzden şunu vurgulamak önemli; nasıl ki bir sandıkla bizi enkaz altında bırakmadılarsa biz de bu enkazdan bir sandıkla çıkmayacağız. Sandıktan daha fazlasına ihtiyacımız var” diyerek sözlerini noktaladı. Karaca’dan sonra kadınlar söz aldı.
İŞÇİ, EMEKÇİ KADINALAR: MÜCADELE ETMEMİZ GEREKİYOR
Öncelikle seçim gündemiyle ilgili söz alan bir kadın kalbinden geçen partiye oy veremeyeceğini belirtti ve şu anki seçim sisteminin zaten aksine izin vermediğini söyledi. “20 yıldır giderek her şey daha kötüye gitti. Umarım bu iktidar değişir. Gelecek olanların elinde sihirli bir değnek yok her şey hemen düzelemez. Umarız liyakatli bir yönetim biçimi işletilir. Kadınların karar alma mekanizmalarında daha fazla söz alması lazım. Ama mesela benim param yok ki siyasete gireyim. Bu yüzden önümüze görünmez duvarlar örülüyor” dedi.
Devamında örgütlü olmanın önemine dikkat çeken başka bir kadın ise “Örgütlü olmamız lazım, bireysel olarak kimse bir hak elde edemez. Bunun seçimden sonra da böyle olması lazım. Şu anki vaatleri seçimden sonra da takip etmemiz, haklarımızın arkasında durmamız gerekiyor. Biz talep etmezsek kimse hiçbir şey yapmaz. Siyaset biraz da böyle bir şey” diyerek siyasetin yalnızca Mecliste yapılmayacağını, bulunduğumuz her alanda haklarımız ve hayatlarımız için verdiğimiz mücadelenin de siyasete müdahale etmek olduğunu vurguladı.
Sağlık emekçisi başka bir kadın ise iktidarın rıza yoluyla da baskı yarattığını anlatarak, “Bu 20 yıla baktığımda rıza oluşturdular, onu görüyorum. Ben sağlıkçıyım. Bu alanda da böyle oldu. 30 yıldır çalışıyorum, 30 yıl önce de benzer politikalar vardı, o zaman da mücadele ediyorduk. Ama o zamanlar durdurabiliyorduk. Sendikalar güçlüydü ve rıza henüz kabul görmemişti. Ama iktidar şu an sürekli olarak yoksulluğu kullanıyor ve parayla rıza oluşturuyor. Şimdi emekli aylıklarının 2 bin lira artırdı. E şimdi bitecek mi?” diyerek itaat etmemek, mücadele etmek gerektiğini belirtti.
DEPREMZEDE KADINLAR: EN ÖNEMLİ SORUN ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİ
Etkinlikte deprem bölgesinden gelen kadınlar da söz aldı. Öğretmen bir depremzede kadın depremden önce de birçok sorunları bulunduğunu, evleri yerindeyken bile en büyük sorunun çocuklarının gelecekleri olduğunu belirtti. Depremden sonra ise hâlâ çocukların sınava nasıl hazırlanması gerektiğinin konuşulduğunu söyledi. Ancak önemli olanın bu olmadığını, bu koşullarda bu sınavın değil bu çocukların travmalarının atlatılmasının nasıl olacağının çözülmesinin gerektiğini belirtti. Bir başka depremzede kadın ise kızının lise sınavına hazırlandığını ancak geleceğine dair kaygı duyduğunu belirtti. Devletin uzun süre bölgede var olmadığını ve hâlâ insanların barınma başta olmak üzere temel haklarının sağlanmadığını söyledi.
Etkinliğin sonunda Eskişehirli kadınlar birlikte, yan yana durarak ve sorunları birlikte tartışarak çözebileceğimize dair inancı büyütmenin gerektiğine vurgu yaptı. Kadınlar, bugüne kadar kadınların her hakkını mücadele ederek aldığını, seçimden sonra da bunun böyle olacağını belirtti.
Fotoğraflar: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
İskenderun sağlık taramasından notlar: Kadınlar ve...
Kız Kardeşlik Köprüsü kampanyası kapsamında İskenderun'da 300 kadına sağlık taraması yapıldı: Kadınl...
6284 ve AK Partinin Kadın Politikasının Mimarisi
AKP, Kadın politikasının mimari algısından neoliberal girişimci kadınlardan, muhafazakâr-dindar-tari...
Deprem, devlet ve siyaset
Trilyonluk firmaların kapsında vinçler yatarken, işçiler yılların emeğiyle sahip olduğu hiltisini ka...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.