Son aylarda muhalefetin başörtüsü ayrımcılığına karşı anayasal güvence getirme çıkışıyla gündeme gelen ve iktidarın teklif haline getirdiği aile yapısının sınırlandırılması, dini kıyafet özgürlüğü içerikli anayasa teklifi; toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların tüm yaşam tercihlerinin özgürce yaşanmasının önünde gizli bir tehdit barındırıyor.
Sunulan değişiklikte; Anayasa'nın 24'üncü maddesine altıncı ve yedinci fıkraları ekleniyor, 41'inci maddesinin madde başlığında ve birinci fıkrasında değişiklik yapılıyor.
Anayasa’nın 24’üncü maddesine eklenenler:
“Temel hak ve hürriyetlerin kullanılması ile kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanılması, hiçbir kadının başının örtülü veya açık olması şartına bağlanamaz. Hiçbir kadın; dini inancı sebebiyle başını örtmesi ve tercih ettiği kıyafetinden dolayı eğitim ve öğrenim, çalışma, seçme, seçilme, siyasi faaliyette bulunma, kamu hizmetlerine girme ile diğer herhangi bir temel hak ve hürriyeti kullanmaktan ya da kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanmaktan hiçbir surette yoksun bırakılamaz. Bu nedenle kınanamaz, suçlanamaz ve herhangi bir ayrımcılığa tabi tutulamaz. Alınan veya verilen bir hizmetin gereği olan kıyafet söz konusu olduğunda Devlet, ancak dini inancı sebebiyle kadının başını örtmesini ve tercih ettiği kıyafetini hiçbir surette engellememek şartıyla gerekli tedbirleri alabilir.”
Muhalefet kanadının özellikle karşı çıktığı 24. Maddeye ek getirilen değişiklikteki, “kadının dini inancın gereği kullandığı başörtüsünün ve kıyafetinin hizmet yoksunluğuna, kınanmaya veya ayrımcılığa tabi tutulamayacağı” ibaresi, bu temel hakkın, kıyafetinden dolayı ayrımcılığa uğramama hakkının sadece dini gerekçeyle kuşanılan kadın kıyafetine yönelik olmasını uygun bulmuyor.
KUTUPLAŞMAYI PERÇİNLEŞTİRİR
Bilakis günümüzde dini nedenlerden dolayı edinilen giyim tarzının değil, dini olmayan hayat tarzlarının getirdiği giyim biçimlerinin dışlandığı, kadınların toplumun bir kesimi ve iktidarın desteklediği hayat tarzının dışında hareket etmesinin önüne geçmek için dolaylı yöntemlerle baskı oluşturduğu bu dönemde, kıyafet özgürlüğünü ve giyime bağlı ayrımcılığın engellenmesini sadece dini gerekçeli giyim tarzlarına özgülemek açıktır ki toplumun bir kesiminin giyim özgürlüğünün dışlanması toplumsal baskının ve kutuplaşmanın perçinleşmesini sağlayıcı işlev üstleneceği gün yüzüne çıkıyor.
Kadınların tümünü kapsamayan, belli bir kesimi ve inancı kayırıcı üslup ile istismara açık bu teklif içeriği tüm kadınların tercih ettiği kıyafet tarafından haksızlığa maruz kalmayacağı bir toplum oluşturmaktan uzak olması tasarı sahiplerinin kutuplaştırıcı popülist yapıya hizmet ettiği anlamını bize sunuyor.
TBMM Anayasa Komisyonu, 24. Maddeye ek fıkralar teklifi, muhalefet temsilcilerinin komisyon toplantısını terk etmesi ve teklifin Meclis’te reddedileceğini duyurmalarıyla sonuçlanmıştı.
PEKİ YA 41?
41’inci Madde değişikliğinde ailenin yalnızca kadın ve erkekten oluşacağına dair sunulan genel gerekçede, “Türk toplumunun temeli olan aile yapısını korumak ve aileye yönelik her türlü tehlike, tehdit, saldırı, çürüme ve sapkınlığa karşı tedbir almak devletin asli görevidir” dendi. Madde gerekçesinde de düzenlemenin amacı şöyle ifade edildi:
“Maddeyle yalnızca kadın ve erkek olmak üzere iki farklı cinsiyetten bireylerin birbiriyle elenerek evlilik birlikteliğini oluşturabileceği açıkça düzenlenmekle, bunun dışındaki hiçbir birlikteliğin evlilik birliği olarak kabul edilmeyeceği ve evlilik birliğinin eşler arasında yani kadın ve erkek arasında eşitliğe dayandığı kabul edilmiş olmaktadır.”
Bu değişiklikle Teklif sahibi taraf toplumdaki rıza sahibi yetişkin insanların kuracağı aile birlikteliklerine kendi iktidarlarının çizdikleri “sapkın” sınırı dışında bir işlev vermiyor, anayasal olarak iktidarın “uygun” görmediği birlikteliklerin önünü kapatmak istiyor.
Bu teklif ile aileyi kendi zihin dünyalarına göre sınırlandıran, aileyi “çürüme ve sapkınlık tehdit ve saldırılarına karşı tedbir almayı” görev edinmiş iktidarın; aile içi şiddet, evlilik içi tecavüz ve çocuk evliliklerini sapkınlık ve çürüme olarak gördüğüne dair bir Anayasa teklifiyle çıkmış olmaması da teklifin istismar edileceğine dair ikna edici sebeplerden oluyor.
Bizler toplumun tüm fertlerinin, tüm hayat tercihlerinin saygı duyulduğu ve ayrımcılığa, kınanmaya maruz kalmadığı, kendi rızaları olan yetişkin insanların kendi hayatları için karar alabildiği, bunun devlet tarafından kısıtlanıp şekillendirilmediği özgür, refah bir Türkiye hayali kuruyoruz. Yarınların bugün yapılacak çalışmalarla daha iyi olacağını biliyor ve kadın erkek ayırt etmeksizin, toplumun hiçbir kesiminin ayrımcılığa, dışlanmaya ve ötekileştirilmeye maruz kalmayacağı, kişi hak ve hürriyetinin anayasal güvencelerle en iyi şekilde korunduğuna dair inancımızın hep diri olmasını istiyoruz. Anayasa’da yapılacak olan tüm değişikliklerin de bu kapsamda yapılması gayesiyle, daha güzel yarınların hayalini kuruyoruz.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül (Arşiv)
İlgili haberler
Anayasa değişikliği Anayasa Komisyonunda nasıl tar...
Avukat İlke Işık ile Anayasa değişikliğinin Anayasa Komisyonunda nasıl tartışıldığını değerlendiriyo...
Adım Adım Anayasa Değişikliği | Nasıl başladı, ne...
Laikliğe aykırı olan, ayrımcılığı ve eşitsizliği derinleştiren, medeni hakları gasbeden, kadınlara '...
Anayasa değişikliği tartışmalarına yanıtımız: Açık...
Anayasa değişikliği doğrudan kadınların yaşamlarını ilgilendirirken, değişiklikte kadınların görüşü...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.