Aileyi krize sokan LGBTİ’ler değil, sistemin ta kendisi
KAOS GL İnsan Hakları Programı Koordinatörü Av. Kerem Dikmen geçtiğimiz günlerde gerçekleşen Numan Kurtulmuş ile Büyük Aile Platformu'nun görüşmesini değerlendirdi.

Geçtiğimiz gün Meclis başkanı Numan Kurtulmuş, Büyük Aile Platformunu Meclise kabul etti. Yapılan görüşmede iktidarın aile politikaları ve LGBTİ karşıtlığına yönelik ortak tutumlar konuşuldu.

Son süreçte nüfusun gittikçe yaşlandığına dikkat çeken iktidar, ailenin önemini bu noktada da öne çıkartıyor. Bunun yanı sıra, makbul görülen geleneksel ailenin dışındaki her bakış açısını da bir saldırı olarak değerlendiriyor. Bu saldırılardan LGBTİ’lerin varlığı, örgütlülüğü ve yaşam hakkı ne yazık ki büyük bir pay alıyor.

Mecliste Büyük Aile Platformu ve Numan Kurtulmuş’un görüşmesini ve iktidarın LGBTİ’lere dönük yaklaşımını KAOS GL İnsan Hakları Programı Koordinatörü Avukat Kerem Dikmen, “LGBTİ var oluşunu ortadan kaldırmaya yönelik politikaları yerleştirmek, toplumun bir kesimini izole etmek ve dünyada olduğu gibi Türkiye’de de muhafazakar akımların LGBTİ+ karşıtlığını toplumu keskinleştirmek ve politikalarını dayatmak için bir araç olarak kullanması” şeklinde Ekmek ve Gül’e özetliyor.

AİLE YOKSULLUK KRİZİNDE

İktidar, LGBTİ karşıtlığını sıklıkla bu süreçte ailenin dağılma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu ve korunması gerekliliği üzerinden örgütlemeye de çalışıyor. Dikmen ise “aile”nin içinde bulunduğu durumu şu sözlerle ifade ediyor: “Aile, çok net bir kriz içerisinde Türkiye’de. Peki neden? Ailelerde yoksulluk krizi var. Aile, eğitim hakkına erişemiyor. Aile krizde çünkü sağlık hizmeti alamıyor. Bugün aile hekimleri, sağlık ocakları, hastanelerde verilen hizmet problemli, randevu yok. Eğer bir kriz var ise ki var; bu kriz yoksulluk krizi, temel ihtiyaçlara erişememe krizi, ceplerinden alınan vergilerin topluma hiçbir şekilde dönmemesi krizi. Son dönemde de konuşuyoruz vergi meselesini. Garsonların aldığı bahşişten vergi alınıp alınmayacağı ciddi ciddi konuşulurken vergi aflarıyla, indirimleriyle büyük şirketlere nasıl dolaylı olarak para aktarıldığını izliyoruz.”

Enflasyonun artışı, ücretlerin oldukça düşük olması ve halkın yaşadığı yoksulluğun üzerinin örtülmesi için LGBTİ karşıtlığının kullanışlı bir araç olarak görüldüğünü belirten Dikmen, bu hamlelerin iktidarın düşündüğü kadar kullanışlı olduğunun şüpheli olduğunu ifade ediyor ve geçtiğimiz yerel seçimleri örnek veriyor. Dünyadaki muhafazakarlaşma eğiliminin Türkiye’de de hissedildiğini belirten Dikmen, “Bu koşullarda insanlar da bu ‘oyalama taktiklerine’ çok düşmüyor” diyor.

İKTİDAR DİKENSİZ BİR GÜL BAHÇESİ HAYAL EDİYOR

İktidarın uzun bir süredir gündemde tuttuğu yeni anayasa tartışması ve Büyük Aile Platformuyla Kurtulmuş’un görüşmesinde bu konunun da gündeme gelmesine yönelik Dikmen şunları ifade ediyor: “Büyük Aile Platformu, üzerine konuşmaya değer bir yapı değil. Ama buradaki problem şu. Türkiye Cumhuriyeti’nin parlamentosunun başkanlığını yürüten bir kişi, anayasa gündemiyle kaç defa hukuk örgütleriyle görüşmüştür? LGBTİ karşıtlığını aileyi çocukları koruyalım (!) diye gündeme getiriyorlar ya, bu süreçte kaç tane çocuk hakları örgütü ile anayasaya dair görüşmeler yapılmıştır?”

Yasal düzenlemelerle LGBTİ’lerin varlığının ortadan kaldırılamayacağını ifade eden Dikmen, LGBTİ’lerin örgütlenmesinin temel sebebinin de anayasal haklara erişebilmek olduğunu dile getiriyor. Toplumsal muhalefetin de büyük ölçüde geri çekilmek zorunda bırakıldığını belirten Dikmen, “Sendikalar kendi talepleriyle ilgili sokağa çıkamaz durumda, dernekler de öyle. Diğer toplumsal hareketler o kadar baskı altına alındı ve o kadar acı çektirildi ki. Artık burunlarını binalarından merkezlerinden dışarı çıkaramaz haldeler” diyor. Ancak tüm bunlara rağmen kadın hareketi ve LGBTİ hareketinin daha dinamik olduğunun altını çizen Dikmen, bu hareketlerin de şiddetle baskılandığı durumda iktidar açısından ülkenin, dikensiz bir gül bahçesine dönüşeceğini ifade ediyor.

YA DEMOKRASİ YA YOKSUNLUK

Dikmen, iktidarın ardı arkası kesilmeyen saldırılarına yönelik ise şunları ifade ediyor: “Bu kadar devlet desteğine, RTÜK’ün katkılarına rağmen LGBTİ karşıtı topluluklar hiçbir zaman LGBTİ+ hakları savunucularının ulaştığı sayılara ulaşamazlar. İktidarın politikası taşıma suyuyla döndürülmeye çalışılan bir değirmen gibi. Diğer tarafta ise tarihsel sosyolojik bir gerçek var.” LGBTİ’lere yöneltilen saldırılara karşı itirazların devam edeceğini ifade eden Dikmen, yurttaşların anayasal haklarını kullanmasını “provokasyon” olarak lanse eden anlayışın ve bunun tarattığı algının kırılmasının sendikaların, siyasi partilerin ve toplumsal muhalefetin sorumluluğunda olduğunu dile getiriyor. İktidarın toplum üzerinde kurduğu baskıdan geri adım atamayacağını, deyim yerindeyse “ayağını gazdan çekemeyeceğini” belirten Dikmen, “Ya demokrasi, insan hakları özgürlükler ya da fukaralık, yokluk, yoksunluk. Bu ikisi bir arada olamayacak” diyor.,

Fotoğraf: Dilara Açıkgöz / csgorselarsiv.org

İlgili haberler
Büyük Aile Platformu LGBTİ derneklerinin kapatılma...

Büyük Aile Platformu LGBTİ'lere karşı dilekçe topladı, konuyla ilgili Anayasa Hukuku Profesörü Şule...

LGBTİ+ Aileleri ve Yakınları: '18 Eylül Büyük Aile...

18 Eylül'de gerçekleşecek LGBTİ karşıtı yürüyüşe dair Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans, İterseks+ Ail...

LGBTİ ailelerinden Erdoğan'a açık mektup: 'Çocukla...

Ankara Gökkuşağı Aileleri Derneği, Akdeniz Antalya Aile Grubu ve İzmir LGBTİ+ Aileleri Grubu, Cumhur...