Tek başına değil hep birlikte…
Nisan yeli bu sene başka bir umutla esiyor evet. Yeni baharların umudu yeşeriyor. Bu umutla gidiyoruz 1 Mayıs’a. Hırs ve kâr uğruna günden güne soframızı boşaltanlara karşı gidiyoruz.

Yine esiyor püfür püfür umut rüzgarları… Kaç bahar geçirmişiz birlikte… Tezgâhtan tezgâha, mahalleden mahalleye, sıradan sıraya, banttan banda, elden ele geçen sözümüz, kürsümüz, sesimiz… Yayılmış dört bir yana. Kâh yanı başımızdakine umut olmuş, kâh öfkemize ses katmış, kâh birimiz kendini bulmuş satırların arasında… Bazen de aşmış sınırları, sarmış onca yaşanmışlığı. “Sakın yalnız hissetme” diye diye içimizden gelen dökülmüş cümlelere. Üç beş satıra sığmaz elbet. O yüzden taşmış mücadelemize: “Yaşamak için ekmek, ruhumuz için gül!” diye. Tam tamına 15 yıl. Ama bu sloganı yaratan Lawrence’lı tekstil işçisi kadınlarda sembolleşen mücadele birikiminin üstüne 15 yıl… Yani 108 +15 yıl demek bu… Daha çok yol var önümüzde… Sesimize ses katmaya, birlikte büyümeye, taleplerimizin üstüne basa basa yazmaya, birbirimize el uzatmaya daha güçlü devam edeceğiz.

Umut etmeyi birbirimizden öğrendik. Yılmamayı, geri adım atmamayı. Ülkemizi yıllardır saran karanlığı birlikte yırtacağımızı biliyoruz. Hikayemiz daha yeni başlıyor. Yıllardır sırtımıza binen yüklerin, yaşadıklarımızın sadece seçim sandığıyla çözülmeyeceğini biliyoruz. Ama yeni adımlar atmaya, yeni pencereler açmaya, mutlak karanlığa karşı ışık tutmaya, yan yana durmaya ihtiyacımız var. Çözümleri en iyi biz biliyoruz. Çünkü yaşadıklarımızı en iyi biz biliriz. “Nerede bu devlet?” diye çıkan öfkeli sesimizden biliriz, emeğimizin karşılığını vermeyen, alın terimize göz diken patronlardan biliriz. Suyumuza, aşımıza, ekmeğimize el koyanlardan biliriz. “Afet” diye göz göre göre bizi ölüme terk edenlerden biliriz. Kazandığımız haklara el koyanlardan biliriz. Nafaka hakkımıza dil uzatanlardan biliriz. Bizi ayrıştıranlardan biliriz. Evet en iyi biz biliriz.

Nisan yeli bu sene başka bir umutla esiyor evet. Yeni baharların umudu yeşeriyor. Bu umutla gidiyoruz 1 Mayıs’a. Hırs ve kâr uğruna günden güne soframızı boşaltanlara karşı gidiyoruz. Yine el ele, omuz omuza. “Yarınları kurmaya geliyoruz” diyerek, kız kardeşlik köprümüzü uzatıyoruz her bir yana…

Dergimizin nisan sayısında işçi ve emekçi kadınların 1 Mayıs’a giderken talepleri, düşünceleri ve hayalleri, dünün öfkesi, bugünün umudu, depremde, felakette yitirdiklerimizi asla unutmamak, unutturmamak, seçimlere giderken karanlık ittifakı ve tek adam rejimini tarihin tozlu sayfalarına uğurlamak üzere umutlarımızı satırlara sığdırmaya çalıştık.

Tek adamı geriletmek için üzerimize düşen sorumluluğu, hayatlarımız ve geleceğimiz için bir kâğıda mühür basıp sandığa atmaktan çok daha fazlasını yapma zorunluluğunu hatırlatıyor bizlere anayazımız.

Belediye işçisi kadınlardan, işçi kadınlara, evlerden, derneklere kim için ve nasıl bir yönetim biçimi istediğimizi tartışıyor kadınlar.

Talepleri için direnen, bu direnişten öğrenen, birliğin, birlikte mücadelenin kazandırdığını deneyimleyen işçilerin yazıları, mektupları yine yer alıyor sayfalarımızda. Oradan dünyaya, dünya kadınların hak mücadelelerine uzanıyor.

Kız kardeşlik köprüsü ile hayatı yeniden kurarken örgütlü bir dayanışmayı sürekli hale nasıl getireceğimizin yol ve yöntemlerini yeniden hatırlatırken film, tiyatro, kitap yazılarımız bir nefes aralığı oluyor.

Eşitlik, özgürlük, adalet, demokrasi için, alın terimizin değersizleştirilmediği, emeğimizin sömürülmediği, yaşamlarımızın hiçe sayılmadığı, insanca koşullarda çalıştığımız ve insanca bir yaşamı kurduğumuz günler uzak değil. Ve, tek başına da değil hep birlikte…

Fotoğraf: Ekmek ve Gül | Kolaj: Canva