Hastane çalışanlarının yüzde 60’ının kadın olduğunu biliriz; tıbbi sekreterlerin ise neredeyse tamamı kadındır. Sekreter deskinin arkasında, tabiri caizse her an şiddete başvurma potansiyeli olan ‘hizmet alanların’ ellerinin altında savunmasız bir pozisyonda çalışırız. Öğle yemeği saati dışında tuvalet ya da benzeri herhangi bir ihtiyacımız için yerimizden ayrıldıysak felaketimiz olur; “Buraya bakan yok mu”, “Ölsek bakan yok”, “Sekreter niye yerinde yok”...
Bir lokantada yemek yediğinizde tabaktan yemek dışında bir şey çıksa ilk garsona hesap sorarız ya; işte öyle bir şey sekretere çatmak da. Lokanta sahibi, şef aşçı, mutfak çalışanları, çalışma koşullarını oluşturan nesnel ve öznel durumlar hiç önemli değildir; tabağı getirene bakmalı!
Oysaki, sıra beklemek zorunda olmanızın, randevu alamamanızın, kötü haber almış olmanızın, tetkik ya da tedavi süreçlerinizde karşılaştığınız sorunların; eczanede ya da hastane veznesinde ödediğiniz faturaların sorumlusu biz değiliz; ama muhtemelen gücünüz bize yetiyor, hatta en ulaşılabilir olan biziz; hemen kapının ağzında deskin arkasında.
Ben ve pek çok sekreter arkadaşım sizlerin hizmet alma süreçlerinde yaşadığınız sorunların asıl kaynağının sağlıkta performans sistemi olduğunu gayet iyi biliyoruz. İnanın bizler de yaşıyoruz. Nitelikli, ücretsiz, ulaşılabilir ve herkesle eşit koşullarda bir sağlık hizmeti alabilmeyi biz de istiyoruz. Köle gibi çalışmak istemediğimiz gibi, hasta ve hasta yakınlarının müşteri gibi görülmesini de istemiyoruz; hastanelerimiz ticarethane haline geldi, isyan ediyoruz.
Aslında aynı taraftayız yani, deskin önü ya da arkası: sistem mağdurlarıyız; ne hizmet veren mutlu ne de hizmet alan. Yani hep birlikte sağlık hakkı mücadelesi vermeliyiz ki sağlık hizmeti kamusallaşsın; yani hep birlikte mücadele etmeliyiz ki çalışanlar da haklarını alsın.
NE ARARSANIZ VAR DESKİN ARKASINDA
Bu deskin arkasında başka ne sorunlar var; tahmin edersiniz.Bekar olan ayrı dertli; asgari ücretle çeyiz mi düzsün, eve mi katkı yapsın. Evli çocuklu ayrı dertli aynı ücretle ev mi geçindirsin, kreşe bakıcıya para mı versin...
Gebeyse masa başına bağlı çalışmaktan sağlığı bozulur; emzikliyse süt iznini ihtiyaç duyduğu şekilde kullanamaz sütü giysilerinden akar gider; ki kaç bin çalışanın olduğu hastanede süt sağma odası bile yoktur; olsa da deski terk edemez…
Kadın olmak her yerde zor; aynı mesaiyi paylaştığımız erkeklerce tacize uğradığımız oluyor, yazılan tutanaklar işe yaramıyor, amirler tacizcileri kayırıyor ve sonuçta ceza verir gibi yeri değiştirilen biz oluyoruz. Erkek hasta ya da hasta yakınları da bu kitlenin içine girebiliyor. Yaşanantartışmalar, sözel ya da fiziksel şiddet olaylarında hastane yönetiminin ilk çıkardığı sonuç “Sekreter grubu iletişim eğitimi almalı” oluyor.
Sekreterler empati yapıp, ben dili ile konuşursa sağlık ücretsiz olacak, kuyruklar sona erecek, koruyucu sağlık hizmetleri artacak, herkes sağlığına kavuşacak gibi... Hiç de öyle değil.
Hastanelere gittiğinizde hakkınızı ararken, ihtiyaçlarınızı talep ederken hatırlayın; biz de bu sisteme karşıyız ve inanın birleşe birleşe değiştireceğiz .
İlgili haberler
Mutfak elemanı olarak girdiği atölyede parmakların...
Klima atölyesinde mutfakta çalışırken, pres makinesine geçirilen ve iki parmağını kaybeden Mevlüde....
İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasa: Kadınlar...
İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun, şiddetle mücadele için kadınların elindeki en önemli yasal...
‘Artık yaşamım yalnızca kendime ait’
Ben o gün yaşamın ne olduğunu anladım… Ama boyun eğmedim. Çevremdeki işçi kadınların, Esenyalı Kadın...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.