‘Her şeyi biliyoruz, niye harekete geçemiyoruz?’
Ayşe, Neşe, Aynur, Nesrin ne yapsalar geçinemeyen dört kadın. Derdin nedenini de çözümünü de biliyorlar bilmesine de işte o soruda gelip düğümleniyor mesele...

Benzine, doğal gaza, elektriğe, ev kirasına, ekmeğe, temel tüketim maddelerine zamla güne uyanan işçi ve emekçiler, enflasyon nedeniyle hızla eriyen alım gücü ile her gün daha da fakirleşmeye mahkum ediliyor. Düşük ücret, emek yoğun ve güvencesiz çalıştırılma, işsizlik ve işten çıkarmalar bu tip dönemlerin karakteristik özelliklerinden.  

‘NEYSE Kİ KARNIMIZI DOYURABİLİYORUZ’

Türk Metal Sendikasında örgütlü Türk Traktör’de çalışan işçiler, asgari ücretin iki katına yakın ücret almaktalar. Ayşe, buna rağmen karınlarını doyurduklarına şükreder hale geldiklerini şöyle anlatıyor: “İçinde yaşadığımız koşullara bakınca ‘Neyse ki karnımızı doyurabiliyoruz’ diyoruz. Çünkü bizden daha kötü durumda aileler olduğunu, yiyecek peynir, ekmek bulamadıklarını biliyoruz, duyuyoruz.”
Ayşe, eşi ile birlikte zaman geçiremediklerinden yakınıyor: “İki çocuğumuz var. Tek maaşla geçiniyoruz. Bu ekonomik koşullarda ailecek birlikte geçirebileceğimiz olanaklar iyice azaldı. Olursa senede iki kere ailecek alışveriş merkezine gidiyoruz. Tabii dört kişilik ailenin dışarda oturup bir yemek yemesi lüks hale geldi, öyle abartılı da değil, bir tabak köfte bile yiyemiyoruz. Tatil zaten yalan oldu. Ankara’da hobi bahçemiz var, zaman zaman orada vakit geçiriyoruz.”

İŞTEN ÇIKARMADA ÖNCELİK KADIN İŞÇİLERİN

İşyerlerinde işçi çıkarılacaksa öncelikle kadın işçiler tercih ediliyor. Neşe de ekonomik kriz bahanesiyle işten atılanlardan: “İşyerinden üç kadın işten atıldık. OSTİM’de bir şirkette çay ve temizlik işine bakıyordum. Ücretinizi ödeyemeyeceğiz deyip bizi işten çıkardılar. Tazminatımı aldım ama sigortalı bir iş bulmam bu ortamda çok zor. Şimdi günlük temizlik işlerine gitmeye başladım. Emekli olmama altı yıl kaldı.”
İşten öncelikle kadın işçilerin çıkarıldığına dikkat çeken Neşe’nin sözleri şöyle: “Patron, eşlerimiz çalışıyor bahanesiyle öncelikle kadınları işten çıkardı. Eşim büyük bir sitede elektrikçi, asgari ücret alıyor. Oğlum üniversiteyi bitirdi, bir yıldır işsiz, evde. Eşimin aldığı, kira ve faturalara anca yetiyor. Ben çalışmazsam açız. Ha çalışınca ne oluyor? Sadece karın doyuruyoruz. Kıymanın kilosu 120 lira, 5 tavuk but 75 lira, karpuz dilimle satılıyor. Eti unuttuk, meyveyi unuttuk.”

‘ESAS EKONOMİST KADINLAR’

İki kız çocuğu annesi Aynur, ev kadını. Eşinin asgari ücretle çalıştığını söyleyen Aynur: “Bir sitenin kapıcı dairesinde oturuyoruz. Ev az güneş görüyor, nemli. Normal bir evde oturmamız hayal. Sincan TOKİ konutlarında 2+1 ev, giriş kat, aidat hariç aylık kirası üç bin lira. Kızlar okuyor, okul masrafları hiç bitmiyor. Diyorlar ya ekonomist. İşte esas ekonomist ev kadınları. Eşim aylığının hepsini getirip bana veriyor, işe servisle gidiyor, işyerinde karnını doyuruyor. Kira, faturalar, kızların masrafı, mutfak hepsi bende. Bol hamur işi, makarna, bulgur yanına yeşillik. Artık yediğimiz bu. Her gün biraz daha fakirleşiyoruz.”
Aynur, temmuzda asgari ücrete zam yapılmasını istediğini dile getiriyor: “Ne olursa olsun umudumuzu yitirmememiz lazım. Asgari ücrete zam istiyorum tabii. Ama hayat pahalılığı da durdurulmalı. Halk artık sesini çıkarmalı, tepkisini göstermeli. Bu gidişata dur demeli.”
Geçen seçimlerde AKP’ye oy verdiğini vurgulayan Aynur: “Çok pişmanım. Müslüman diye oy verdik. Çok hayal kırıklığı oldu. İnançlıyım ama artık dinle yaklaşanlara oy yok. Dini de oyuncak ettiler. Politikacılara artık güvenim kalmadı. Temmuzda asgari ücrete ek artış bekliyoruz tabii enflasyonda durdurulsun istiyoruz, yoksa ek zam da boşa çıkar. Ağlamayan çocuğa meme vermezler. Biz isteyeceğiz, umutsuzluk yok” diye belirtiyor.

‘FATURA ABALIYA’
Fırın işçisi Nesrin, boşanmış, kızıyla birlikte yaşıyor. “40 yaşına geldim, böyle zam, görmedim” diye söze başlayan Nesrin, zorlaşan yaşam koşullarını dillendiriyor: “Artık iş çığrından çıktı. Zamlar, düşük ücret, hayat pahalılığı, işsizlik almış başını gidiyor. Kadın başıma hayatla mücadele ediyorum. Kızım Zonguldak’ta üniversite okuyor. Babası hiç ilgilenmiyor. Asgari ücretle çok zorlanıyorum. İş dışında nakış, dantel yapıyorum satıyorum.” 
Nesrin eşinden ayrıldıktan sonra çalışmaya başlamış. İş arkadaşlarına ise tavırlı: “Bizim oturup ne yapmamız gerekir diye şapkamızı önümüze koyup düşünmemiz gerekir. Bugüne kadar hep vur abalıya olmuş. Parası olan, doları altını olan zengin oldu. Biz fakirleştik. Bizim vergiler devlet garantili dolar, altın hesaplarına gitti. İşçiler hep bunu konuşuyor.
ASGARİ ÜCRETİN ARDINDAN ZAM ÜSTÜNE ZAM GELECEK

Nesrin, asgari ücrete ek zam yapılmasının işçilerin ekonomik sorunlarını çözmeyeceğini düşünüyor: “Temmuz ayında zam yapacaklar, arkasından zam üstüne zam gelecek. Esas hayat pahalılığına karşı mücadele etmeliyiz. Bu iş artık ücrete zam yapmakla çözülmez. Alım gücümüz artırılmalı. Köklü çözüm lazım. Biz bu kafada devam ettikçe hep vur abalıya olacak. İşçiler bir araya gelmeli, sendikalı olmalı, mücadele etmeli. O parti, bu parti boş. Baştakilere oy vermeyeceğim kesin ama kime oy vereceğim konusunda kararsızım.”
Nesrin bir de tespit yapıyor: “Biz hep birlikte bir şeyler istemeyi bilmiyoruz, unuttuk, daha açıkçası korkuyla unutturuldu. Her şeyi biliyoruz. Harekete geçemiyoruz. Gözü kara olmak lazım.”

Fotoğraf: Ekmek ve Gül