Okuyamamak, sonsuza dek yoksulluğu kabullenmek oldu benim için; ufacık da olsa bir umudu hepten yok etmek. Ortaokulu zorlamayla, zorunlulukla bitirdim; lise için ufacık bir umudum vardı ancak o umudum da elimden gitti. Yaşıtlarım lise sıralarındayken ben evde ev işlerinin yüküyle karşı karşıya kaldım. Defalarca kez okumak istediğimi söylediğim için şiddet gördüğümü hatırlıyorum. Okuma isteğimin cezasını çektiğim söylenebilir. Birçok arkadaşımın ailesi okutmak için canla başla çabalarken ben okumak istediğimi söylediğimden suçlandım.
Çocukluktan beri üniversite hayali kurar, bambaşka bir dünyayla tanışacağımızı düşünürüz ama bambaşka bir dünya benim artık hayalimde kaldı. Direkt çalışmaya başladım. İşyerinde tüm baskıya, uzun çalışma saatlerine boyun eğmek zorunda kaldım. Kafelerde, zücaciyecilerde çalıştım. Şu anda bir çağrı merkezinde çalışıyorum, şartlar diğerlerine nazaran elbette daha iyi ancak bir gün işten atılma korkusuyla her türlü aşağılamayı kabullenmek zorundayım. “Bugün acaba işten çıkarılır mıyım, çıkarılırsam ne yapacağım?” korkusuyla yaşıyorum. Maaşımın hepsini aileme veriyorum, bazen kendime iki yüz lira bırakıyorum ve bunun bile hesabını vermek zorunda kalıyorum. Bazen hayal kuruyorum; ayaklarımın üzerinde durduğumu, işimi kurduğumu, bağımsız ve özgür olduğumu…
Eskiden evlenip kurtulayım diyordum artık bu daha da korkunç geliyor. Bir hapisten çıkıp daha kötüsüne kapatılacağımı hissediyorum. Ailem tarafından da zaten belli bir yaşa kadar eve hapsedilen, yaşı gelince de kocaya verilecek biri gibi görülüyorum. Bu, gerçek dışı ya da çok nadiren karşılaşılan bir durum gibi gelse de çalıştığım işyerinde bile kadın çalışanların çoğu bu durumla karşı karşıya olduklarını söylüyorlar. Bir arkadaşımız akşam yemeği yapmak için işten çıkıp koşarak eve gidiyordu, daha yeni 18’ine girmiş bir genç kızdan bahsediyorum.
Yılmadan dile getirdiğim açıktan okuyayım talebi bile “Her şey çok pahalı, nasıl okuyacaksın?” diye reddediliyor. Okuldan alındığımda hep bunun cezası olduğunu düşünürdüm, okumak zorunda olduğumu… Bir taraftan her kitabın arkasına “Haydi kızlar okula” yazdırıp bir taraftan o kızları kaderleriyle baş başa bırakıyorlar. Bunu kabullenip vazgeçmemek gerek, birbirimizin dertlerine çare olabilmek gerek. Ben her gün sosyal medyada kadınları görüp umut doluyorum. Umudumuz hiç sönmesin.
Görsel: pch.vector/Freepik
İlgili haberler
Her şeye zam gelirken ücretler yerinde sayamaz! Ek...
Emekçiler sadece ücretlerine zam talebiyle yetinemez, bu talebin iktidarın ekonomi politikalarına ka...
Ne yapacaksınız seneye ev işini?
Yan yana gelmiş beş altı kadın sohbet ederken bir soru atılıyor ortaya, suratlarda belli belirsiz bi...
Güvenli yurtlar, güvenli kampüsler hepimizin ihtiy...
Uludağ Üniversitesi Kadın Çalışmaları Topluluğu yaptığı etkinlikte yürüttüğü tartışmalarda, güvenli...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.