Tüm dünyayla beraber bizlerin de kovid-19 salgını ile mücadele ettiği dönem sürüyor. Virüs sebebiyle hayatını kaybedenlerin ve yeni vaka sayılarının azalması, öngörülebilir olması gibi açıklamalar eşliğinde normalleşme adımları atılıyor. Normalleşme sürecine gelene kadar geçirdiğimiz iki ay ise akıllarda birçok soru bıraktı.
‘SAĞLIĞIMIZI HİÇE SAYANLARI UNUTMAK OLMAZ’
“Virüs fabrikalarda çalışanları etkilemiyor muydu? Sadece hafta sonları mı ortalıkta dolaşıyordu? Devlet kasaları ne haldeydi de bizlerden 10 TL isteniyordu? Esnek çalışma koşulları nasıl böyle dayatılabiliyordu? Ücretsiz izin nasıl da bir anda olağan hale getirilmişti? Bir maske dağıtımı organizasyonu ne kadar zor olabilirdi? Belediyelerin hesaplarındaki paralara neden el konulmuştu? Açlık sınırının yarısından bile az parayla kira, fatura, yiyecek işlerinin halledilebileceğine inanlar var mıydı? Market fiyatları alıp başını gitmişken maaile evde olduğumuz, en azından bir öğünü iş yerinde geçiştiremediğimiz günlerde tencereye ne konacaktı?” soruları hâlâ cevapsız. Bunlar aklıma ilk anda gelenler. Daha da uzun uzun yazılabilir. Bu soruları ve cevap olarak önümüze sunulanları asla unutmamamız gerektiğini yaşadığımız süreçte çok iyi anladık sanırım. İnsan sağlığını hiçe sayarak kâr peşinde koşanların bizlere neleri dayattığını böylesine apaçık görmüşken unutmak olmaz çünkü.
Girişi biraz uzatmış olabilirim, aslında bu yazı, Sincan Ertuğrulgazi Mahallesi’nde bir marketin müşteri servisinde geçirilen 15 dakikanın özetidir. Anlatılan 15 dakika ise memleketin özetidir diyebiliriz.
Şoförün hepimizin ineceği durakları sorması ile yolculuğumuz başlamıştı. Karşımda oturan kadına “Çileği kaçtan aldın abla?” sorusunu sormamla bir anda muhabbetimiz şenlendi desem abartı olmaz. “Ben çok reçel yapıyorum, o yüzden iyisinden almasam da oluyor ama 15’e de var” cevabına arka koltuktan bir ses karıştı: “Ya bir video dolaşıyor, çileklerden kurt çıkıyormuş tuzlu suda bekletince, dikkat etmek lazım.” Hemen arkasından başka koltuktan bir cümle “Ya Allah aşkına ben çileği görüyor muyum da içindeki kurdu göreyim? Daha bir kere alabildik. Bu paraya meyve mi satılır? Biz çileği alabilelim de kurdu içinde kalsın.” Bu cümle sonrasında gülüşmeler başladı. Sonra durakta şoförün sesi duyuldu: “İnenlerin bagajı var mı?”
“Yok kaptan”, “Hayır, hayır iki poşet var sadece elimde.”
‘AYLARDIR POŞET DOLDURABİLDİĞİMİZ Mİ VAR!’
Yola devam ederken maskeden bunalanların sesi duyuldu bu kez: “Yüzüme yapıştı artık bu bez. Yıka, kullan, yıka, kullan aylardır”, “Ben de aynıyım ya ama alıştım da artık şu tek maske benimle bütünleşti.” Şoför bir sonraki durakta yeniden seslendi: “Bagaj var mı?” Cevap yine benzer, “Hayır, poşetim elimde”.
Servisin içinde sadece bir erkek vardı ve bizim sohbetin içinde sonunda onun da sesi duyuldu. “Her şey çok pahalı olmuş ya, alınmıyor bir şey.” Bu cümleyi reçelci abla karşıladı. “Hadi be oradan sanki 2 ay önce alınıyordu, hep böyleydi, poşet doldurup çıkabildiğimiz mi var marketten?” Bu kez gülüşme yerini sessizliğe bıraktı ve bu sessizliği yine şoför bozdu. “Var mı bagaj?” İlk kez olumlu cevap alınca da indi arabadan, bagaja yöneldi.
‘EVDE NE GÜRÜLTÜ BİTİYOR NE YEMEK İŞİ’
Serviste ellerinde birer poşetle kalan ben ve karşımdaki kadın dönüp bagaja baktık. İki karpuz, iki market torbası saniyeler içinde çıktı bagajdan, pek de zor değildi zaten. Önümüze dönerken göz göze gelince gülümsedik. “Çocuklar da bütün gün evde, ne gürültü bitiyor ne yemek işi. Malzeme mi yetişir? Valla okullar açılınca kutlama yapacağım” sözüyle bu kısa yolculuğumuz sona ermişti.
Özetin özetini yapalım öyleyse. Bir marketten iki poşetten fazlasıyla çıkabilene bir dönüp bakıyoruz. Çileği bulsak kurdunu kafaya takmayacağız. Salgına karşı tek zırhımız yıka yıka kullan bir tanecik maskemiz. Çocuklarımızı akşamları daha çok malzemeli bir yemekle doyurabilmek için gündüzleri yanımızda olmamalarını göze alıyoruz.
İlgili haberler
Güçlü olmadığında, yaslan bana…
ABD'de yükselen bir şarkının anlattıkları: Güçlü olmadığında/ Yaslan bana/ Arkadaşın olayım/ Devam e...
İktidarın ‘biz’ diye saydıkları arasında kimler va...
Açık söyleyelim; pandemi döneminde kendini yalnız hissetmeyen bir tek kesim varsa o da sermayeydi. O...
Ne eski ne yeni, tek normal: İki sınıf karşı karşı...
Hükümetleri ve sivil toplum kuruluşlarıyla örgütlü burjuva sınıfı bir yanda, sendikal örgütlüğü zayı...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.