Bütçeden payımızı patrondan hakkımızı istiyoruz
2024 yılı bütçesinde patronlara destek için bütçeden 376,5 milyar lira kaynak ayrıldı. Bu rakama İşsizlik Sigortası Fonu’ndan aktarılanlar dahil değil.

AKP’nin “enflasyonu düşürüyoruz, ekonomi iyiye gidiyor” propagandasına rağmen, enflasyonun artış hızı yavaşlamadı, her şeye zam üstüne zam gelmeye devam ediyor. Emeğiyle geçinenler derin bir sefalet içerisinde. Ücretler yerinde sayarken, kredi kartı borçları da borçluluk oranı da artıyor. Öyle ki bu yılın ilk 6 ayında kart borcunu ödemeyenlerin sayısında yüzde 70'lik artış gözlemleniyor. Emekçiler borç batağında çırpınırken durumdan pay devşirmeye çalışan BDDK ve bankalar, kredi kartı borç yapılandırması adı altında, emekçiyi daha da borçlu hale getirme peşinde.
Devletin tüm imkanları sermayeye, özel şirketlere aktarılırken Türkiyeli ultra zenginlerin, dolar milyarderlerinin, kârlılığını ikiye üçe katlayan sanayi işletmelerinin sayısı artıyor. Bu tablo doğrudan halkın devlet bütçesinden alması gereken hizmetin önüne geçiyor, yani hakkı gaspediliyor. Gasbet-yönet politikası ülkenin her alanına sirayet ederek bütün emekçi halkı ve doğal olarak kadınları derinden etkiliyor.
Kadınları daha esnek çalışma modellerine yönlendirmeye çalışan iktidar binlerce iş arayan kadın için “güvencesiz çalış” diyor. TÜİK verilerine göre istihdam edilenlerin sayısı 2024 yılı 2. çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre artmış gözüküyor. Kadınlar açısından bu oranın artması iktidar medyası tarafından özellikle Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının farklı Bakanlıklarla yaptığı anlaşmalar ve protokoller sayesinde olduğu vurgulansa da iş pozitif programlarının kadınlar açısından kısa süreli, ucuza ve güvencesiz çalışmak anlamına geliyor. Ancak kadınları bu tabloya mecbur bırakan da iktidar ve sermaye iş birliğinin kendisidir. Tek başına ebeveynlik yapan kadınlar, çocuk bakımıyla birlikte hayatta kalmakta güçlük çekiyor. Devlete ait ücretsiz kreş yok. Belediyeler ise dün açtığı masal evlerini bugün kapatıp yerine paralı kreşler açıyor.

TÜRKİYE KADINA ŞİDDETTE BİR NUMARA
İktidarın öve öve bitiremediği ve bütçesi yıldan yıla düşen Aile ve Sosyal Hizmet Bakanlığına bağlı Kadın Statüsü Genel Müdürlüğü üzerinden kadının güçlendirilmesine ayrılan pay toplam bakanlık bütçesinin binde 8’i!
Bu bütçe de aile danışmanlıklarına, evliliği teşvik için oluşturdukları gençlik bankalarına harcanıyor. Ekonomik sıkışmışlıkla orantılı olarak ülkede çığ gibi büyüyen şiddet dalgaları kadınlar açısından vahim bir tablo ortaya seriyor.
Türkiye, yüzde 38 oranla kadınların en fazla şiddete maruz kaldığı OECD ülkesi olarak birincisi sırada yer alıyor. Şiddet her an her yerde kadınları buluyor. En çok da ailelerin, evlerin içinde… Şiddeti önleyici tedbirler bir yana, şiddetten korumak için var olan mekanizmalar bile işlemiyor. Kamuda tasarruf adı altında yeni lojman, huzur evi, sığımaevi açılmadığı gibi kapatılıyor bir bir.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2022 verilerine göre Türkiye’de toplam 149 kadın sığınmaevi bulunuyor. Bunlardan 112’si bakanlığa bağlı. 2022’de bakanlık, sığınmaevi sayısını 159’a çıkarmayı yıllar içinde de artırmayı planlıyordu. Ancak sayı artmadığı gibi düşüyor.
DEVLETİN SORMULULUĞU KADINLARA YIKILIYOR
İktidar, “Ülkede para yok biraz kemerleri sıkacağız” diyerek ne kadar hak varsa tek tek tırpanlıyor. Kemerimizde sıkacak tek bir delik dahi kalmamışken iktidarın yarattığı tablo tüm kademelerde emekçiler ve özellikle kadınlar açısından zorlayıcı olmaya devam ediyor. Bunun en somut örneklerinden birini eğitim konusunda yaşıyoruz.
2024-2025 yılı yeni eğitim öğretim dönemi bir ayını geride bıraktı ama sanki yeni bir okula, yeni bir öğretime, yeni bir eğitime başlamış gibi değil de her yanıyla eski, pis, kokuşmuş, yıkıldı yıkılacak bir viranenin içine dalmış gibi çocuklar.
Daha okul başlamadan başlayan sorunlar artarak devam ediyor. Adım adım yok edilen parasız, bilimsel, demokratik eğitim hakkı tasarruf tedbirleriyle birlikte tamamen ortadan kaldırılıyor. Bağış adı altında alınan kayıt paralarını, temizlik ve kırtasiye paraları izliyor. Kliması olmayan okullarda klima velilere aldırtılıyor…
Kamuda tasarrufun yeni personel alınmayacak maddesi uyarınca, güvenceli istihdam modeli tamamen rafa kaldırılmış durumda. Okullara kadrolu yardımcı personel (Temizlik, güvenlik, bakım, onarım, lojistik destek hizmetleri) atanmadığı için toplum yararına çalışma adı altında 9 ayla sınırlandırılarak, zaten güvencesizleştirilmiş ve düşük ücretlere mahkum edilmiş emekçiler; şimdi iş gücü uyum programı adı altında haftada sadece 3 günle sınırlı, en fazla asgari ücretin yarısına çalıştırılıyor. OVP’nin esnek çalışma öngörüsü bir bir uygulanıyor. Kadınlar için “aileyle uyumlu iş yaşamı” dedikleri de tam da bu. Okullara temizlik görevlisi atanmayıp, İş Gücü Uyum Programına (İUP) başvuru az olunca “annelikleri” duyguları da kullanılarak ücretsiz kadın emeği devreye sokuluyor. Çoğunluğu kadın veliler, hatta öğretmenler çocuklar sağlıklarından olmasın diye okullarda temizlik yapıyor. Artık sadece evde değil kamusal alanda da bakım yükü her anlamıyla kadınların sırtında.
ÇOCUKLAR ÇÖP KUTULARINA İŞİYOR
Özetle eğitim özelinde düşünecek olursak “tasarruf” dedikleri kamusal eğitimin tamamen tasfiyesi ve esnek istihdam modelinin hayata geçirilmesi. Özel okul sayısının her geçen gün artması boşuna değil.
Başka bir örneğe değinelim; deprem dolayısıyla yıkılan ya da binaları güçlendirilmek üzere boşaltılan okullar birleştirilmiş, küçücük binalarda, kalabalık sınıflarda ilkokul, ortaokul, lise sınıfları ikili eğitim veriyor.
Temiz olma, bulunduğun ortamı temiz tutma eğitimi hayat bilgisi dersinde bir laf. Teneffüslerde tuvaletlere koşturan çocuklar, kalabalık bir yana bir de pis tuvaletleri görünce çöp kutularına işiyor. Öğretmen avaz avaz “Çocuğum çöp kutularına işenir mi?” diye bağırıyor ancak maalesef işenir hocam, tuvaletten daha temiz ise işenir…
Kız çocukları mı?
Milli Eğitim Bakanlığı, “Onlar okula gitmese de olur” diyor, zaten bütçe yok! Taşımalı okullar için konulan okul servisleri bir çırpıda kaldırılıyor. Bu da yine en çok kız çocuklarını etkiliyor.
‘KIZ ÇOCUKLARI OKUMASA DA OLUR’
Balıkesir Kepsut’ta taşımalı eğitim sisteminden yararlanarak okullarına gitmek isteyen 3 kız lise öğrencisinin, yurda kayıt yaptırmadığı gerekçesiyle öğrenci listesinden çıkarıldığı için servise alınmaması gibi… “Kız çocukları okumasa da olur”, bir kalem oynatır “İsmini sileriz olur” diye düşünülüyor. Köy okullarını kapatanlar tasarruf adı altında servisleri kaldırdığı ya da sayısını azalttığı için taşımalı eğitimi de devreden çıkarıyor. Zaten işsizlik artacak, kız çocukları okuyup da başımıza bela olmasın, otursun oturduğu yerde, “evinin kadını, çocuğunun anası” olsun deniyor.
AKP, kamuda tasarruf diyerek, 4+4+4 ile başlattıkları, müftülüğe nikah kıyma yetkisi, evlilik yaşının düşürülmesi gibi bin tane uygulamayla yapmaya çalıştıklarını tamamlıyor özcesi. Çocuk pedagojisi yerlerde, Anayasa’da, taraf olunan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinde güvence altın alınmış çocuğun üstün yararı ilkeleri rafa kalkmış durumda.
Beslenme çantaları ise hâlâ boş. Milli Eğitim Bakanı, bütçe, personel eksikliği, çocukların tercihi gibi apır sapır bahanelerle doğru bulmadığını açıkladı ücretsiz okul yemeğini.
Kamusal eğitimin en temel parçası olan bir öğün ücretsiz sağlıklı beslenmeyi doğru bulmuyormuş Bakan. Özel okullara bakarak karar vermiş buna… Bu yıl da çocukların sağlıklı beslenmesi gündemlerinde yok.
BÜTÇEDEN HAKKIMIZ OLANI ALALIM!
1 Ekim’de Meclis açıldı, AKP’nin gündeminde sıkı para politikası ve kemer sıkma programı hedefini eksiksiz yerine getirmek var. Kıdem tazminatı hakkına göz dikilmesinden, emeklilik sisteminin emekçinin aleyhine değiştirilmesine çok sayıda gündemin yanı sıra 2025 yılı bütçesi de görüşülmeye başlanacak.
Bütçe; kaynaklarla amaçlara ulaşmak için bir araçtır diye tanımlanıyor literatürde. Bütçe planlaması da “gelecekteki harcamaları ve gelirleri tahmin ederek, paranın nereye gittiğini kontrol etmek için yapılır bu nedenle de siyasal bir belgedir” deniyor.
Merkezi bütçenin yüzde 82’sini halktan alınan doğrudan ve dolaylı vergiler oluşturuyor. Toplanacak vergi gelirlerinin yüzde 53’ü ise sadece KDV ve ÖTV’den karşılanıyor.
2024 yılı bütçesinde patronlara destek için bütçeden 376,5 milyar lira kaynak ayrıldı. Bu rakama İşsizlik Sigortası Fonu’ndan aktarılanlar dahil değil. 2024 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na göre 2024 yılında 2 trilyon 210 milyar liralık, 2025 yılında 2 trilyon 778 milyar liralık ve 2026 yılında 3 trilyon 223 milyar liralık vergiden vazgeçilmesi hedefleniyor.
Yani, bugüne kadar oluşturulanlar gibi 2025 yılı bütçesi de AKP’nin siyasi tercihlerinin, sermayeden yana ekonomi politikalarının ürünü olacak.
Bu nedenle Meclisin bizim için çalışması ve bütçenin emekçiden, kadından, çocuklarımızdan yana oluşturulması ve kullanılması için her birimizin sorumlulukları var.
Sıkı para politikası adı altında boğazımıza düğümlenen ilmeği çözmek, yoksulluk sınırı üzerinde ücret mücadelesinde olduğu kadar bizi daha çok eşitsizliğe iten, haklarımızı gasbeden kamuda tasarruf tedbirlerini reddetmekle mümkündür. Ve bu da eğitim ve sağlık gibi kamusal hizmetlerin parasız, bilimsel, herkesin ulaşabileceği eşit koşullarda yerine getirilmesi, vergi gelirlerinin emekçilerin ve çocuklarının ihtiyaçları için kullanılmasıyla olabilir.
SORUMLULUĞUMUZ VAR
Eğitimde yaşanan temizlik sorunuyla esnek çalışmayı ve ucuz işçiliği yaygınlaştırma planının, eğitime erişimle çocuk istismarının, beslenme sorunuyla çocuk işçiliğin, bütçe ile AKP'nin siyasal ve ekonomik tercihlerinin birbiriyle ilintisini ve nasıl tek bir hedef içerdiğini gördük.
Tasarruf tedbirleri adı altında kamusal hizmetleri nasıl yok ettiklerini, emekçilerin özellikle kadınların eşitlik, şiddetsiz yaşam haklarını nasıl ortadan kaldırdıklarını biliyoruz. İşte bu yüzden işçi olanın işsize, çocuğu olmayanın olana, sendikalı çalışanın sendikasıza, şiddet gibi bir derdi olmayanın derdi olana karşı sorumlulukları var.
■ Bütçeden hakkımız olanı almak için başta az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınması, zenginlere servet vergisi getirilmesi,
■ Eşit yurttaşlar olarak bütçede kadınlara yer verilmesi,
■ Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının kadın statüsü genel müdürlüğünün bütçesinin artırılarak kadının güçlendirilmesi ve şiddetten korunması için ayrılması,
■ MEB bütçesinin artırılarak, eğitimdeki sorunların çözülmesi ve bir öğün ücretsiz yemeğe bütçe ayrılması için daha çok yan yana gelmeye, daha çok taleplerimizi dile getirmeye ihtiyacımız var.
Birbirimizi görmeye, taleplerimizi ortaklaştırmaya tek tek değil birleşik ve güçlü bir mücadeleyi örmeye ihtiyacımız var.

Fotoğraf: Fırat Turgut/Midjourney

İlgili haberler
Çocuğunuz için pratik beslenme tarifleri: Bir gün...

‘İnternetten pratik tarif bulayım derken ütopik bir dünyaya düşmüş gibi hissettim. Kuzu incikler, il...

Nereye bakıyor bu bakanlar?

‘Eğitim toplumsal bir mesele ve çocuklara bir öğün ücretsiz yemek talebi de eğitim hakkının bir parç...

İUP: İşçiye harçlık, öğrenciye hastalık

'Güvencesiz istihdamı kalıcılaştıracak bir sistem bu. “Harçlıkla” çalıştığınız süre sigorta başlangı...