Sofya Kovalevskaya 15 Ocak 1850’de rütbeli bir general olan Vasily Vasilyevich Korvin-Krukovsky ve Alman kökenli eğitimli bir kadın olan Yelizaveta Fedorovna Schubert’ in ortanca çocuğu olarak Moskova’da dünyaya geldi.
11 yaşındayken odasının duvarları analiz notları ile kaplanmış olan ve bunları merakla anlamaya çalışan Sofya biyografisinde bu notlar konusunda “İlk başlarda anlamlarını tam olarak kavrayamadım, fakat onlar hayallerimi harekete geçirdiler. Matematiğin sıradan ölümlüler tarafından ulaşılamayacak bir harikalar diyarı olduğunu keşfetmemi ve bu soylu, gizemli bilimin kapısını aralama fikrini beynime işlediler.” demiştir.
Matematik konusundaki tutkusunu ise “Matematiğin cazibesi beni öyle büyük bir çekicilikle etkiledi ki bütün diğer çalışma alanlarını ihmal ettim.” diyerek açıklamıştır. Matematiğe olan bu aşırı ilgisi babasını rahatsız edip özel derslerinin kesilmesine neden olsa da matematiği anlamaya duyduğu istek nedeniyle okumaya ve çalışmaya tek başına devam etmiştir.
KADINLARA DEV GİBİ YASAKLAR VARDI...
19 yy’ın ikinci yarısı Rusya’nın bilim ve teknolojiye sıkı sıkıya sarılmaya çalıştığı yıllar olsa da yüksek öğrenime kadınların girmesi istenmiyordu ve kadınlar sadece ailelerin izni ile özel derslerle eğitim alabiliyorlardı. Yani dönemin Rusya’sında kızların yüksek öğrenim görebilmeleri için tek şans yurtdışına gidebilmekti. Peki, bunu kendi başlarına yapabiliyorlar mıydı?Hayır! Çünkü kadınların kendi adına pasaport alma izinleri yoktu. Kadın ancak babasına ya da eşine bağımlı olarak pasaport sahibi olabiliyordu. Peki, Sofya Kovalevskaya’nın bu şekilde sahip olduğu bir pasaport bu sorunu çözüyor muydu?
Hayır! Çünkü bu kez de genç yaşta bir kadının yanında bir erkek olmaksızın ülke dışına çıkması tuhaf karşılandığı gerekçesiyle yurtdışına gitmesi için babasından gerekli onayı alamamıştı. Sonuç olarak yurtdışına çıkabilmek için 1868 yılında paleontoloji öğrencisi Vladimir Kovalevskaya ile anlaşmalı bir evlilik yaparak Viyana’ya taşındı. Fakat Viyana’da kendisiyle çalışabileceği bir matematikçi bulamamış ve yalnızca fizik alanında ders almasına izin verilmiştir.
Bir yıl sonra, Almanya Heidelberg Üniversitesi resmi kayıt olmaksızın ve her profesörden tek tek izin alma koşulu ile kendi çalışma alanında ders alabilmesine onay vermiştir. Sofya Kovalevskaya burada iki yıl süresince Kirchhoff, Helmholtz, Koenigsberger gibi önemli bilim insanlarından eğitim almıştır. 1871 yılında ise analizin üstatlarından Karl Weierstrass ile çalışmak üzere Berlin’e taşınmıştır fakat burada da kayıtlı öğrenci olmasına izin verilmemiştir.
Weierstrass ile yine de durmaksızın çalışan Kovalevskaya’ nın, kısmi diferansiyel denklemler, Satürn’ün halkaları ve ardından karma yapıdaki bazı integrallerin daha az karmaşık formlara dönüştürülebilmesi konularında yaptığı makalelerinin saygınlığı Göttingen Üniversitesi’ nde karşılığını bulmuş ve bu çalışmaları ile 1874’te doktora tez savunmasına ihtiyaç duyulmaksızın Kovalevskaya’ ya matematik doktoru ünvanı verilmiştir.
AVRUPA’DA BİR ÜNİVERSİTE KÜRSÜSÜNDE DERS ANLATAN İLK KADIN OLDU
Cinsiyetinin ve politik kimliğinin getirdiği bitmek bilmez engellere rağmen Avrupa’da bir üniversite kürsüsünde ders anlatan ilk kadın olan Sofya Kovalevskaya ’nın yolu, anlaşmalı evlilik yaptığı eşi Vladimir Kovalevskaya’nın çalışma arkadaşı olması nedeniyle Charles Darwin’le, ailesinin dönemin okumuş asilzadelerinden olması nedeniyle Dostoyevski ile, Rus matematiğinin kurucularından Chebyshev ile, “Bildiğim tek şey, özgür yaşamak istediğim! Kimsenin emrinde olmadan yaşamak! Ben kimseye çok şey borçlu olmak istemem.” diyen Vera Pavlovna karakterinin yaratıcısı, “Nasıl Yapmalı” kitabının yazarı Çernişevski ile kesişmiştir.Matematikçi kimliğinin, kadın haklarının güçlü bir temsilcisi ve öncüsü olmasının yanı sıra “Nihilist Kız” isimli bir de romanı bulunan Sofya Kovalevskaya, yakalandığı soğuk algınlığı ile başlayan rahatsızlığının ilerlemesi sonucu henüz 41 yaşında iken hayata veda etmiştir.
Tıpkı Sofya Kovalevskaya gibi tarihte adını duyduğumuz, gücüne ve başarısına hayran kaldığımız kadın matematikçilerin çoğunun (Hypatia, Emmy Noether, Maria Gaetana Agnesi, Marie-Sophie Germain vb.) ailelerinin ve sosyal çevrelerinin eğitimli oldukları görülmektedir. Fakat unutulmamalıdır ki tarihe ismini yazdırmış kadınların hepsinde görülen başlıca özellik cinsiyetleri nedeniyle karşılaştıkları güçlüklere karşı dirençli ve kararlı duruşlarıdır.
Eğer toplumun ortaya koyduğu en tehlikeli ayraçlardan biri olan “toplumsal cinsiyet”in getirdiği dezavantajlar olmasaydı, yani eğer sadece cinsiyetleri nedeniyle kadınlar eğitimden, bilimden, sosyal hayattan bu kadar uzaklaştırılmasaydı şu anda matematik (hatta bütün bilim alanları) çok daha ileride olmaz mıydı?
Kaynak: Deniz Ünal – Matematiksel.com
*Ara başlıklar ekmek ve gül’e aittir.
İlgili haberler
GÜNÜN KADINI: Bilim dünyasındaki cinsiyetçiliğe gö...
Kariyerinin her anında cinsiyet ayrımcılığı ile savaşan Rubin, başarılı bir gökbilimci olmasının yan...
GÜNÜN PORTRESİ: Vera Mukhina
Sovyetler Birliğinde kadın erkek eşitliğinin simgesi olarak Moskova’ya yerleştirilen unutulmaz ‘İşçi...
GÜNÜN KADINI: Erkek ismi kullanmak zorunda kalan M...
Kadın matematikçiler yıllarca kendilerini erkek meslektaşlarına kabul ettiremediler. Örneğin kadın o...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.