Hangi gıdaya ne kadar güvenebiliriz?
Dünya Gıda Gününde yiyip içtiklerimize gelin birlikte göz atalım...

Birleşmiş Milletler verilerine göre dünya nüfusunun yüzde 11’inin açlık çekiyor ve bu gerçek göz ardı edilemediğinden olsa gerek, BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) kuruluşunun 74’üncü yıldönümünde temanın “Sıfır Açlık” (Zero Hunger) olarak belirlendiği bir 16 Ekim Dünya Gıda gününde daha sorunlar ve soru işretleri ile karşı karşıyayız.
Bir yanda açlığın bir yanda israfın giderek arttığı; bir yanda gıdaya ulaşmanın bir yanda ulaşılan gıdanın güvenilirliğinin daha fazla tartışıldığı bugünlerde insanın temel hakkı olan “sağlıklı, güvenilir gıda” ile ilgili oldukça ciddi sorunlar var.

Peki, nedir bu sorular ve sorunlar? Kısaca özetleyelim...

Beslenme ihtiyacımızı karşılayan gıdalar ne kadar güvenilir? Paketli gıdaya güvenmeli miyiz? Etiketleme iyi hoş da ne demek istiyor bu etiketler?

Bu sorulara cevap vermeden önce sorularımızın temelini düşünsek belki daha kolay adım atarız. Bunlardan biri; gıdanın artık küresel bir silah haline gelmesi, daha fazla kâr uğruna zehir satmaktan hiç çekinmeyen ya da sağlıklı gıdayı halkın büyük bir kısmının ulaşamayacağı kadar pahalı hale getiren bir gıda endüstrisiyle karşı karşıyayız. Ülkemizde de tarımda dışa bağımlılığın giderek artmasından, denetimdeki yetersizliğe kadar bir çok sorun çözüm bekliyor. Özellikle ülke ekonomisinin giderek daha da kötüleştiği bu kriz koşullarında yemden tohuma kadar dışa bağımlı hale gelmemiz enflasyon yoluyla mutfağımıza direkt yansıyacak bir tehlike. Hâlbuki çiftçilere, tarıma, hayvancılığa sağlanacak desteklerle kendi üretimimizi yapmamız oldukça kolay bir çözüm.


EN TEMEL KURAL MEVSİMİNDE TÜKETMEK
Gıda güvenliğini benimseyen her firma/üretici ‘topraktan sofraya’ kadar doğru koşullarda bir gıda garanti eder. İşte bahsedilen sorunlardan dolayı bugün bunlara kuşkuyla bakıyoruz. Başta topraktan kaynaklanan tarım ilacı, pestisit vb. gibi sorunlardan başlayan bu yolculukta organik tarımın da artık kâr amaçlı bir pazara dönüşmesi tüketiciyi hem ekonomik hem de kafa olarak yoruyor. Ancak burada yine de yapacağımız, fiyatlar her yerde cebimizi yaksa da mümkün olduğunca mevsiminde meyve-sebze tüketmek.

GIDA PAKETLERİNİ NASIL OKUYACAĞIZ?
Peki, işlenmiş/paketli/hazır gıdaya nasıl yaklaşacağız?

Bir şekilde başvurduğumuz paketli gıdalar gözümüzü ayrı bir korkutuyor. Burada katkı maddeleri, koruyucular akla ilk gelen tehlikeler. Tüketiciler olarak paketlerin üzerindeki etiketlere güvenmeye itiliyoruz. Peki o etiketleri anlıyor muyuz? Evet o içerikler, uyulan bir tebliğe göre yazılıyor ama bir çözüm önerisi olarak şunu söyleyebiliriz; mümkün olduğunca herkesin anlayacağı bir dil kullanılması neden olmasın.

Bunlar olana kadar ise ilk bakmamız gereken şey; temel ama en etkili maddeler olacaktır. Şeker, tuz ve günlük beslenmemizde önemi olan kalori miktarı. Kabaca bir ölçü olarak günlük olarak 1 çay kaşığı tuz tüketimini geçmemiz gerektiğinde bunu belirten fazla sodyumlu paketli ürünlere dikkat etmeliyiz. Yine her yaş grubu açısından büyük öneme sahip şeker konusuna dikkat etmeliyiz. Çünkü her zaman açıkça “şeker” ibaresini görmeyiz. Aynı anlama gelen rafine şeker, invert şeker, mısır şurubu… gibi ifadeler olacaktır. Mümkün olduğunca meyve gibi doğal yollardan almak iyi olsa da, paketli ürün tüketiminde yine günlük miktarın üzerine çıkmamak için bu ifadelere ve oranlarına dikkat etmekte fayda olacaktır.

Daha detaylı bilgi için TIKLAYIN - Gıda paketlerinin üstünde yazan bu şeyler de ne?


BAKANLIK DENETLEDİ AMA...
Diyelim ki paketlerin üzerindekilerin ne anlama geldiğini artık biliyoruz, ancak burada bir noktaya daha dikkat çekmeliyiz; paketli ürünlerle ilgili üreticinin sıkı denetimlerle kontrol altına alınması gerekiyor. Daha yeni Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca binlerce ürün listesi açıklanmışken denetiminin öneminin hatırlatılmasında fayda var. Ancak markaları ile açıklanan ve özellikle zeytinyağı, bal, işlenmiş et ürünlerinin olduğu bu listede bakanlık çözümü açıklamadı. Hâlbuki eğitimini görmüş denetimcilerle ve laboratuvar incelemelerinin bakanlık bünyesinde ciddi şekilde gerçekleştirilmesi ile bu ‘zehir saçan ürünlerin’ önü alınabilir. Çünkü burada görülen yine daha fazla kâr isteği yüzünden hileye başvurulmuş olmasıdır. Burada da en büyük sorumluluk tabii Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın. Denetimlerde şu an olanın aksine yeri gelince sadece zabıtalarla değil, bu işin eğitimini almış olan gıda mühendisleri tarafından yapılmalı ve sağlık açısından uygun olmayan gıda maddelerinin üretimi engellenmeli.


PAKETLESEK DE Mİ YESEK PAKETLEMESEK DE Mİ YESEK!
Bu denetimler gerektiği gibi yapılsın ki tüketici de etikete güvenebilsin. Eğer denetim süreci gerektiği gibi düzgün biçimde işleyebilirse bazı ürünler için paketli olanlar açıkta olanlara göre daha güvenilir olabiliyor. Örneğin yoğurt ve peynirde evde yaptığımı kaynatma işlemi yüzünden besin değerinin kaybını paketli üründe görmeyiz. Hem zararlı bakterilerden arınmış olur hem de besin değerini kaybetmeden tüketmiş oluruz. Çünkü burada ürün dışında paketin yani ambalajında gıdaya uygun, steril olduğunu da bilmiş olacağız.

Peki paketsiz ürünler daha mı güvenli, neye dikkat edeceğiz?

Burada da genel olarak o ürünün tazeliğinden, örneğin sütse mümkünse nereden geldiğinden ve kaç saattir tutulduğundan emin olmalıyız. Aktar gibi açık satılan yerlerde baklagil gibi ürünlerin yine mümkünse depolama şartlarını öğrenmeye çalışmalı ve taze oluşuna dikkat etmeliyiz.

İlgili haberler
Gıda paketlerinin üstünde yazan bu şeyler de ne?

Hazır gıdaların üstünde yazan o yüzdeler, o garip kelimeler, o bilmediğiniz dildeki ifadeler var ya....

GÜNÜN ÖNERİSİ: 5 maddede sağlıklı yiyecekler daha...

Size çok basit 5 öneri vereceğiz. Bu önerileri dikkate aldığınız taktirde zaten sağlıklı olarak tüke...

Mutfaktaki tehlike: Pestisit

Tarım ilaçlarının (pestisit) bilinçsiz ya da gereğinden fazla kullanılması hayatımız tehlikeye atıyo...